Sürdürülebilir Bir Gelecek İçin: ARI VARSA HAYAT VAR!

 

İkinci torunumun “Arı vız, vız!” diye bağırarak söylediği o neşeli şarkı, beni yıllar sonra yeniden arıların peşine düşürdü. İstanbul gibi betonun çiçeklerin önüne geçtiği bir şehirde, çoğumuzun eline ne bir kovan değiyor ne de kulağına gerçek bir “vız” sesi çalınıyor. Oysa bu minik kanatlı kahramanlar, görünenin çok ötesinde bir hayat ağını ayakta tutuyor.

Küresel Süper Güç: Polinasyon

Bir elmayı ısırdığınızda, arka planda görünmez bir orkestra şefi çalışmıştır: Arı. Dünya üzerindeki meyve ve sebzelerin %75’i arıların tozlaşma gayretine bağlı. Tek bir kovanın arıları, yılda 225 bin kilometre uçarak—dile kolay, Dünya’yı beş kez turlamak kadar!—çiçekten çiçeğe genetik haber taşır. Ekonomik karşılığı mı? Yüz milyarlarca dolar. Yani arıların balı değil, adeta yeşil bir ekonomi üretir.

 

İklimin Kırılgan Dansçıları

Arılar aynı zamanda meteorolog gibidir; havadaki en küçük dalgalanmayı bile hissederler. 15–25 °C arası onlar için “ideal sahne”. Sıcaklık 35 °C’yi aşınca verim düşer, 10 °C’nin altına indi mi uçuş biter. Yemen arısı 61 °C’de hâlâ “vız” diyebilirken, Karniyol arısı 57 °C’de zor nefes alır. Yağmurun da nazını çekerler: Çise buyur, sağanak olma! Çünkü iri damlalar minik dansçıları yere çiviler.

 

1/12 Çay Kaşığı Bal ve Koca Bir Dünya

Bir arı, ömrü boyunca yalnızca 1/12 çay kaşığı bal üretir. O minicik damlaya karşılık, biz koca kavanozları afiyetle tüketiyoruz. Peki, arısız kalırsak vazgeçmeye hazır olduğumuz şey sadece bal mı? Elmayı, bademi, kahveyi, çikolatayı, hatta soframızdaki renk cümbüşünü de silmek zorunda kalacağız.

 

Afetler Kapıda, Kovanlar Hep Tehlikede

Betonlaşma, iklim değişikliği ve afetler arılara “bal” değil ‘balyoz’ indiriyor. Marmaris yangınları çam balı üretimini %50 azalttı; ormanların iyileşmesi 30–40 yıl sürecek. Aydın’daki selde kovanlar sular altında kalınca, arıcılar aylarca toparlanamadı. Kuraklıkta ise nektar kurur, koloni çöker. Arı kolonisi çöktüğünde sessiz bir alarm çalar: “Dostum, doğada bir şeyler ters gidiyor!”

 

İstanbul’da Arı Gören Varsa Parmak Kaldırsın

Koca şehirde arı görme ihtimalimiz neden bu kadar düştü? Beton, cam, asfalt üçlüsü çiçeklere yer bırakmadı da ondan. Oysa tek bir saksı kekik, yüzlerce arı için vaha demek. Balkon bahçeciliği lüks değil, ekolojik sorumluluk hâline geldi.

 

Ne Yapabiliriz?

  • Balkonunuza lavanta, kekik, fesleğen veya biberiye ekin. Kokusu size, nektarı arıya bayram.
  • Bal alın. Her kavanoz, bir kovanın kışlık yemini karşılar.
  • Parklarda, sitelerde “arı merası” koridorları oluşturulması için belediyeye dilekçe verin.
  • Pestisit kullanımını azaltın; doğal sabunlu su, hanenize yeter de artar.
  • Çocuklara “vız, vız” şarkısını öğretin ama devamını da anlatın: “Bu vızıltı duyulmazsa soframız eksilir.”

 

Minik Kahraman, Büyük Ders

Arılar, ekosistemin hem işçisi hem öğretmeni. Onlara bakınca görüyoruz ki dayanışma, görev paylaşımı ve mütevazı fedakârlık, koca gezegeni ayakta tutabiliyor. Kovanın içinde “ben” yok; “biz” yani sosyal bir topluluk var. Bu da bizim sürdürülebilirlik sözlüğümüzdeki en güçlü madde olmalı.

 

Son Söz: Vızıltıya Kulak Ver

Arılar yok olursa, İstanbul Boğazı’ndaki martılar bile eskisi kadar balık bulamaz; zincir uzun ama kopması kolay. Torunuma döndüm, kulak verdim: “Arı vız, vız!” diye bağırırken aslında geleceğin melodisini çalıyordu. Gelin, bu ezgiyi susturmayalım. Çiçek dikin, yerel arıcıyı koruyun, doğaya borcunuzu küçücük kanat çırpışlarıyla ödeyin.

 

Çünkü arı varsa hayat var, hayat varsa umut var…

 

Yorumlar
Yorum yapmak için tıklayınız
Diğer Yazıları