Kötü hava koşulları bir yangın söndürme uçağını düşürebilir mi?
13 Kasım 2025'te Hırvatistan'da yaşanan ve bir şehit verdiğimiz yangın söndürme uçağı kazası, hava şartlarının havacılık operasyonları ve pilotaj eğitimi üzerindeki belirleyici etkisini bir kez daha gözler önüne serdi. Sadece kalkış ve iniş noktalarındaki hava raporlarına ve genel haritalara bakmak yetmez!

Uçak Neden Zagreb'e İnemedi?
Uçağın gitmek istediği Zagreb Havaalanı'nda o gün saatlerdir yoğun sis hakimdi. Görüş mesafesi 200 metreye kadar düşmüş, bulutlar adeta yere inmişti. Yangın söndürme uçakları, genellikle görerek uçuş kurallarına (VFR) göre hareket eder. Yani pilotun etrafındaki araziyi, ufku ve diğer nesneleri net olarak görebilmesi gerekir. Zagreb'deki "sıfır görüş" koşulları, inişi kesinlikle imkansız hale getirmişti.
Görünürde Güvenli Olan Havaalanına Dönüş ve Trajedi
Zagreb'e inemeyen uçak, sabah kalkış yaptığı Rijeka Havaalanı'na geri dönmek üzere yola çıktı. Rijeka'daki hava raporları, havaalanı civarının görüş mesafesinin iyi olduğunu gösteriyordu. Ancak kritik sorun şuydu: Havaalanı iyi olsa da, iki şehir arasındaki rota üzerinde, özellikle de Velebit Dağı gibi yüksek ve engebeli arazide, yerel sis ve alçak bulut oluşumu vardı.
Pilotumuz, dönüş yolculuğu sırasında muhtemelen bu ani ve yerel siste, dağlık arazinin görüşünü tamamen kapattığı bir bölgeye girdi. Bir yangın söndürme uçağının en büyük tehlikelerinden biri olan "Kontrollü Uçuşta Araziye Çarpma (CFIT)" olarak adlandırılan bu durumda, pilot her şey teknik olarak kontrolünde olsa da, arazideki yükseltiyi göremediği için maalesef çarpma kaçınılmaz oluyor. Enkazın, yüksek araziye sahip Senj kenti yakınlarında bulunması da bu ihtimali güçlendiriyor.
Basit Bir Geri Dönüş Değil, Yüksek Riskli Bir Manevra
Bu olay bize şunu gösterdi: Uçuşa elverişsiz hava koşullarında geri dönmek zorunda kalmak, basit bir manevra değildir. Pilot üzerinde operasyonel stres ve yorgunluk yaratır. Ayrıca, bir havaalanının hava şartları "güvenli" görünmesi, tüm uçuş rotasında hava şartlarının güvenli olduğu anlamına gelmez. Dağlık bölgeler, kıyı kesimlerine kıyasla çok daha farklı ve sert hava koşullarına sahne olabilir. (Bahar aylarında Türkiyedeki bir çok hava aracının karıştığı kazanın kökeni de bu!) Yol boyuncaki hava şartlarını yerel kaynaklardan öğrenmek çok ama çok önemlidir.
Sonuç
Pilotumuzun şehadeti, meteorolojik şartların havacılık için ne denli hayati olduğunu, bir uçağın sadece kalkış ve varış noktasındaki havanın değil, tüm güzergah üzerindeki koşulların titizlikle değerlendirilmesi gerektiğini acı bir şekilde hatırlattı. Bu zorlu koşullarda görev yapan tüm havacılarımıza Allah'tan kolaylık ve güvenli dönüşler diliyor, şehit pilotumuza Allah'tan rahmet, ailesine ve sevenlerine başsağlığı diliyoruz.
Bu arada Sivil Havacılık Genel Müdürlüğüne (SHGM)’yi, meteoroloji derslerinin soru ezberleten değil de havacılık emniyeti odaklı gerçek bir anlayış kazandıracak şekilde yeniden düzenlemesini ve bu dersleri verecek eğitmenlerin artık meteoroloji mühendisliği gibi uzmanlık alanlarından seçilmesini zorunlu kılmaya çağırıyorum.
Not: Bu yazı, meteorolojik veriler ve bir uzman görüşü olarak hazırlanmış bir değerlendirmedir. Resmi kaza sebebi, soruşturma tamamlandığında yetkili makamlarca açıklanacaktır.