600 milyonu bana verin Karadeniz'de sel sorununu çözeyim!

 

Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu

Meteoroloji Mühendisi ve Afet Yönetimi Uzmanı

 

Hayal edin: Bir sabah kapım çalınıyor. Karşımda Bey. Gözlerimin içine bakarak şöyle diyor: “Hocam, Dünya Bankası’ndan 600 milyon dolar geldi. Bu para Karadeniz’in bitmek bilmeyen sel ve heyelan sorununu çözmek için ayrıldı. Ama biz bunu sadece beton projelere harcayıp geleceği ipotek altına almak istemiyoruz. Bu parayı akıllı, sürdürülebilir ve doğayla uyumlu şekilde kullanacak birine ihtiyacımız var. Al bu parayı, Karadeniz’in kabusunu kökten çöz.”

İşte tam da bu noktada mesele başlıyor. Çünkü bu para aslında bir altyapı fonundan öte, Karadeniz’in geleceğini yeniden kurma fırsatı. Sorun, sellerin şiddetinde ya da dağların dikliğinde değil; sorun, doğanın dengesini hiçe sayan plansızlığımızda, yanlış yerleşimlerimizde ve günübirlik çözümlerimizde yatıyor.

 

Karadeniz’in Doğal Gerçekliği: Afet Değil, Kaçınılmaz Bir Döngü

Karadeniz Bölgesi, hem coğrafyası hem de iklimsel özellikleri nedeniyle dünyadaki en hareketli iklim kuşaklarından birinde yer alır. Bölgeyi her yıl vuran şiddetli yağışlar, seller, heyelanlar ve hortumlar aslında olağanüstü olaylar değildir; tam tersine, Karadeniz’in doğasının ayrılmaz bir parçasıdır.

  • Dağların Denize Paralel Uzaması: Karadeniz’in kıyısındaki yüksek dağlar, denizden gelen nemli hava kütlelerini yukarıya zorlar. Bu yükselme sırasında hava hızla soğur, yoğunlaşır ve gökyüzünden şiddetli bir sağanak halinde yağmur boşalır. Bu olaya meteorolojide orografik yağış denir ve Karadeniz’de birkaç saat içinde aylık ortalama yağış miktarının yarısı yağabilir.
  • Konvektif Fırtınalar: İlkbahar ve sonbaharda sık görülen sıcak ve nemli havanın hızla yükselmesi, ani gök gürültülü sağanaklara, hortumlara ve dolu fırtınalarına yol açar. Bu fırtınalar dereleri anında taşırır ve küçük yerleşim yerlerini bile dakikalar içinde sular altında bırakır.
  • Heyelan Tehlikesi: Bölgenin dik yamaçlı topoğrafyası, yağışlarla toprağın hızla suya doymasına neden olur. Bu durum, toprak kütlelerinin aşağıya doğru kaymasına yol açar. Heyelanlar sadece evleri ve yolları yutmakla kalmaz, aynı zamanda bölgenin ulaşım ağını da felç eder.
  • Hortum ve Deniz Etkisi: Karadeniz yüzeyinin yaz sonlarında fazla ısınması, atmosferde dengesizlik yaratır ve hortum riskini artırır. Bugün artık Karadeniz kıyılarında tropik bölgeleri andıran hortum görüntüleri görmek sıradan hale gelmiştir.
  • Geçiş Mevsimleri: Bölge, bir hafta içinde hem sel, hem heyelan, hem hortum hem de kar yağışı görebilir. Bu çeşitlilik, Karadeniz’in ne kadar dinamik ve öngörülemez bir doğaya sahip olduğunu gösterir.

Sonuç: Yağmurun şiddeti değil, insanın hatası afeti oluşturur. Dere yataklarına ev dikmek, toprağı betonla kaplamak ve drenaj sistemlerini küçücük menfezlerle idare etmeye çalışmak işte bu doğal döngüyü yıkıcı afetlere dönüştürür.

 

Afetlerin Asıl Kaynağı: İnsan Faktörünün Yarattığı Kırılganlık

  1. Yanlış Yerleşim Politikaları: Dere yatakları ve taşkın ovaları imara açıldı. Doğal taşkın alanına bina yapmak, aslında suya karşı açılmış kaybedilmiş bir savaştır.
  2. Aşırı Betonlaşma: Doğal sünger görevi gören toprak ve yeşil alanlar beton ve asfaltla kaplandı. Bu yüzden yağmur suyu toprağa sızamıyor, doğrudan akışa geçerek selleri büyütüyor.
  3. Yetersiz Altyapı: Bölgedeki drenaj sistemleri, menfezler ve köprüler aniden gelen büyük su yükünü kaldırabilecek kapasitede değil. En küçük bir dere bile birkaç dakikada taşkına dönüşebiliyor.
  4. Yanlış Zihniyet: Afetler hâlâ “kader” olarak görülüyor. Bu anlayış yüzünden kısa vadeli çıkarlar, uzun vadeli güvenliğin önüne geçiyor.

 

600 Milyon Dolarlık Stratejik Plan: Parayı Bana Verseler…

Bu para sadece bir altyapı fonu değil, Karadeniz’in geleceğini yeniden yazma şansı. Eğer bana teslim edilebiseydi, her bir kuruşu bilimsel verilere dayalı, doğa dostu ve uzun vadeli çözümlere yönlendirirdim. Planım şu şekilde olurdu:

 

  1. Doğayı Müttefik Yap (180 Milyon Dolar – %30)
  • Sünger Şehirler: Şehirleri yağmuru emen bir sünger gibi tasarlamak. Geçirgen kaldırımlar, yağmur bahçeleri, çatılardan su toplama sistemleri sayesinde suyun hızla toprağa karışmasını sağlamak.
  • Nehir Koridorları: Taşkın sırasında nehirlerin yayılabileceği alanlar bırakmak. Hollanda’nın Room for the Riverprojesi bu konuda dünyaya ilham verdi. Aynı yaklaşım Karadeniz’de uygulanabilir.
  • Heyelan Önlemleri: Dik yamaçlarda toprak tutucu bitki örtüsünün yeniden kazandırılması, kontrollü drenaj kanallarıyla toprağın kaymasının önlenmesi.

📌 Beklenen Etki: Sellerin şiddetini yarıya indirir, şehirleri serinletir, biyoçeşitliliği artırır.

 

  1. Erken Uyarı ve Akıllı Veri Ağı (120 Milyon Dolar – %20)
  • Sensörler ve İstasyonlar: Yağış, toprak nemi ve dere seviyesi gerçek zamanlı ölçülmeli.
  • Yapay Zekâ Destekli Analiz: Toplanan veriler anında işlenmeli ve etkiye dayalı uyarılar üretilmeli.
  • Vatandaşa Hızlı Uyarı: SMS, siren, mobil uygulama ve mahalle anons sistemleriyle risk altındaki halk doğrudan bilgilendirilmeli.

📌 Beklenen Etki: Erken uyarı sistemleri ölümleri %80 oranında azaltır.

 

  1. Kritik Altyapının Dayanıklılığı (90 Milyon Dolar – %15)
  • Enerji ve Su Hatları: Sel ve heyelana dayanıklı hale getirilmeli.
  • Köprüler ve Menfezler: Su akışını kesintisiz sağlayacak şekilde güçlendirilmeli.
  • Yedek Sistemler: Afet anında devreye girecek jeneratörler ve alternatif yollar oluşturulmalı.

📌 Beklenen Etki: Afet sonrası hayat damarları kopmaz, şehirler felç olmaz.

 

  1. Riskli Bölgelerden Çıkış (45 Milyon Dolar – %7,5)
  • Dere Kenarındaki Evler: Kamulaştırma yoluyla yıkılmalı, vatandaşlara taşınma hibeleri verilmeli.
  • İmar Kısıtlamaları: Riskli alanlar yasayla imara kapatılmalı.

📌 Beklenen Etki: Maruziyet %60 düşer, gelecekteki kayıplar en aza iner.

 

  1. Şeffaflık ve Eğitim (15 Milyon Dolar – %2,5)
  • Açık Veri Portalı: Projelerin ilerlemesi, harcamalar ve etki analizleri herkesin görebileceği dijital platformlarda paylaşılmalı.
  • Toplumsal Farkındalık: Okullarda, iş yerlerinde ve mahallelerde afet bilinci eğitimi verilerek riskler “kader” değil, “yönetilebilir gerçeklik” olarak algılanmalı.

📌 Beklenen Etki: Toplumun afetlere karşı bilinç ve direnci artar.

 

Bilimsel Çerçeve: Riskin Matematiği

Afet riskini açıklayan temel formül şudur:
Risk = Tehlike × Maruziyet × Kırılganlık

  • Tehlikeyi azaltamayız. Çünkü yağmur yağacak, toprak kayacak.
  • Maruziyeti azaltabiliriz. Dere yatağındaki evleri kaldırarak, riskli bölgeleri boşaltarak.
  • Kırılganlığı azaltabiliriz. Altyapıyı güçlendirerek, erken uyarı sistemleri kurarak.

Bu fon doğru kullanıldığında, Karadeniz’deki afetler “kaçınılmaz felaket” olmaktan çıkar, “yönetilebilir doğal olay” haline gelir.

 

Son Söz: Krizi Fırsata Dönüştürmek

Karadeniz’in doğası hırçındır, evet. Yağmuru boldur, dağları diktir, hortumları eksik olmaz. Ama doğa kendi görevini yapıyor. Afketi oluşturan biziz: yanlış yerleşimlerimiz, kısa vadeli çıkarlarımız ve hazırlıksızlığımız.

Dünya Bankası’nın 600 milyon dolarlık fonu, doğru kullanılırsa sadece bir finansman değil, Türkiye’nin geleceğini koruyan bir yaşam sigortası olur.

 

Diğer Yazıları