By by Türkçe, Merhaba Turkish... Bahçeli'nin haklı dil isyanı

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli dilimizle ilgili son gelişmelerden kaygılı olduğunu belirterek; "Türkçeyi yozlaşmadan, yabancılaşmadan ve anlam kaybından uzak tutarak gelecek nesillere güçlü, sahih ve köklü bir miras halinde intikal ettirmek, kültürel sürekliliğin teminatı olmanın yanında milli varlığın korunmasına yönelik stratejik bir sorumluluk mahiyeti taşımaktadır" ifadelerini kullandı.

Gerçekten dilimiz tehdit altında mı ve neler yapılabilir yakından inceleyelim.

Türkçe kelime kabristanı olamaz

Türkçe büyük bir medeniyet dilidir.

By by Türkçe, Merhaba Turkish... Bahçeli'nin haklı dil isyanı

Lisanımızı yalnızca Asya Bozkırlarının ölü diline mahkûm edilme teşebbüslerini büyük Türk milliyetçisi ve bugün kullandığımız İstanbul Türkçesinin edebi hayattaki mimarı olan Ömer Seyfettin bir cinnet hali ve cinayet olduğunu söylemektedir.

Bir kelime hatta bir terkip Türkçeleşmişse o artık Türkçedir. Aksi halde “Türkiye Cumhuriyeti Devleti” derken dahi Cumhur ve Devlet kelimeleri Türkçe değildir. Halk ve kanunlar ülkemizin adını “Türk Bodunu” olarak adlandırmıyorsa Türk halkı kendi feraseti içinde bu mekanizmayı zaten işletiyor demektir.

Israrla Türkçeyi kısırlaştırma teşebbüsleri örneğin özellikle Arapça ve Farsça kelimeleri düşmanlaştırmak en büyük zararı bizzat Türklüğün kendisine veriyor.

Türkçülüğün mimarları meseleye nasıl yaklaştı?

Henüz Cumhuriyet kurulmadan evvel dilde sadeleşme hareketleri başlar.

Genç Kalemler ve çevresi dönemin iktidar partisi olan İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin desteğini alarak dilde millileşme hareketini yürütür.

Ziya Gökalp’in fikir babası olduğu Genç Kalemler, Ömer Seyfettin’in imzasız yayımladığı “Yeni Lisan” makalesi ile dildeki Arapça-Farsça kelime, tamlama ve terkiplerde ıslah talebini dile getirir.

Bu zamanla edebiyat sahasına ve siyasete de yansır.

Arapça ve Farsça Türk kültürünü asırlarca etkilemiş ana unsur lisanlar arasındadır. Bu iki dilin yanında Türkçe; Fransızcadan, Rumcadan ve daha birçok Avrupa menşeili dilden sayısız kelime almıştır.

Arapça ve Farsça ise Türkleri farklı şekillerde etkilemiştir. Çoğu kişi ibadet dili Arapça olması nedeniyle İslamlaşma evresinde Arapçanın hâkim dil olduğunu düşünür. Oysa Türkler, İslam’ı daha çok Farisilerden etkilenerek öğrenmiştir. Bu sebeple en temel kavramlar olan peygamber, abdest ve namaz gibi ibadete dair sözcükler Farsçadır.

Zaten dilde millileşme hareketini başlatan Genç Kalemler’in en önemli ismi Ömer Seyfettin’e göre dilde milli ıslah olduğu gibi Arapça veya Farsça kelimeleri atıp Orta Asya bozkırlarında ölmüş kelimeleri getirip lügate sokmak değildir. Dilde yaşayan, şairin, esnafın, öğrencinin kullandığı kelime menşei ne olursa olsun Türkçedir. Kelime dil içinde önce fonksiyonel, ardından estetik olmalı ve nihayet alınan kelime dilin kurallarını bozmamalıdır.

By by Türkçe, Merhaba Turkish... Bahçeli'nin haklı dil isyanı - Resim : 2

Mesela “Abdest” Farsça bir kelimedir; ama ruhu Türkçeleşmiştir.

“Adalet” Arapça bir kelimedir; ama yerine ne koyabiliriz?

“Anahtar” Yunani bir kelimedir, buna dejenere bir kelime muamelesi yapmamız mümkün mü?

“Kültür” kelimesi Fransızca bir sözcük ama tüm benliği ile Türkçeleşmemiş midir?

Bunun gibi binlerce kelime yazabiliriz. Hepsi de gündelik dilimizde kullandığımız ve Türkçe olmadığını öğrendiğimizde dehşete kapılacağımız kelimeler. Demek ki bir kelimenin Türkçeleşmesi dejenere demek değildir; fakat o kelime ruhunda Türkçeyi barındırmadan dilimize giriyorsa yozlaşma başlıyor demektir. Bu noktada Sayın Devlet Bahçeli’nin çıkışı da büyük anlam kazanmaktadır.

By by Türkçe, Merhaba Turkish... Bahçeli'nin haklı dil isyanı - Resim : 3

By By Türkçe, merhaba Turkish

Herhalde bu meseleyi hala Oktay Sinanoğlu’ndan daha sarsıcı kimse yazamadı.

“By By Türkçe” kitabının “Bir New York Rüyası” bölümünü okumak dahi tüm meseleyi anlamamız açısından kâfi gelmektedir.

Sinanoğlu, ters psikoloji ile şunu sorgulatıyor;

New York’ta dergilerin adları neden “Hareket, Vurgu, Güncel” gibi Türkçe isimler taşımıyor da bizim dergilerimizin tamamı yabancı isimlere sahip?

Dükkânlarının isimleri Dilber Giyim Fashion ya da Sultan Ahmet Leather olmamasına rağmen neden bizimkiler onların isimlerini taşıyor?

Ya da soluklanmak için oturduğu bir New York kafesinin adı neden Jimmy’s Kahvehanesi değil? Elbette bu kahvehanede “Susurluk Ayranı” sunulmayacağı da aşikâr.

Elbette bu örneklerden çıkaracağımız çok önemli bir ders var. Sinanoğlu’nun bu hassasiyetlerinde haklı olduğu nokta şudur ki alınan kelimeler ruhu ile dilimize girmiyorsa o kelime dili dejenere eder.

Bir kelimenin ruhsuz olması için illa dışardan gelmesi gerekmez. Bazen Türkçe kelimeler de ruhunu kaybeder.

Mesela bu millet; “bodun” demektense “devlet” demeyi tercih eder. “Uygarlık” demektense “Medeniyet” kelimesini daha Türkçe hisseder. Her şey toplumun ruhuyla alakalıdır ve Devlet Bey’in hassasiyetleri ışığında Türkçe’nin ruhu Turkish’leştirilme eğiliminde. Bu bilinçli bir bir operasyondan çok ahmakça diyeceğimiz bir hayranlıktan ileri gelmesi de bir başka acı tablo.

*Son söz olarak “Çok Oturgaçlı Götürgeç”, “Tavuksal Fırtlangaç”, Ulusal Düttürü”, “Gök Götürü Konuksal Avrat”, “Çatal Batmaz Kaydırgaç” Gibi İfadeler TDK tarafından üretilen kelimeler değil. Bunlar uydurulmuş ve kimin söylediği belli olmayan kelimelerdir.

Diğer Yazıları