Papa, tartışmalı bir ziyaretle Türkiye’ye geliyor.
Neden İznik sorusu gizemini koruyor. Görünürde 1. Konsülün 1700. Yılı olarak lanse ediliyor; ama bununla beraber sayısız teori ortaya atıldı.
Elbette konu Vatikan olunca gizemli meseleler kaçınılmaz oluyor. Bu dosyamızda Vatikan’ın gizemli geçmişini ve karıştığı bazı tuhaf hadiseleri yakından inceledik.
Vatikan’ın Sessiz Savaşı: Şeytan Çıkarma Ayinleri
Bir zamanlar karanlık Orta Çağ’ın folklorik kalıntısı sayılan şeytan çıkarma ayinleri, bugün yeniden Vatikan’ın gündeminde. Katolik Kilisesi her yıl yüzlerce rahibi Roma’ya çağırarak “Exorcism and the Prayer of Liberation” adlı kurslarda eğitiyor. BBC, SBS ve Global News raporlarına göre yalnızca İtalya’da yılda yaklaşık 500 bin kişi bu ritüel için başvuruda bulunuyor. Kilise, artan talepleri “pastoral acil durum” olarak nitelendiriyor. Sorulması gereken soru şu: Bu artış Vatikan tarafından gerçekten “şeytanın dönüşü” mü, yoksa modern insanın görünmez krizlerinin dinsel bir ifadesi olarak mı?
Şeytan çıkarma ayini, Katolik geleneğinde “Rituale Romanum” adlı 17. yüzyıl metnine dayanır. Ancak 1999’da Vatikan, ayini modernleştiren yeni bir kılavuz yayımladı: “De Exorcismis et Supplicationibus Quibusdam.” Artık rahipler yalnızca kutsal su ve haçla değil, psikiyatri ve hukuk bilgisiyle de donatılmak zorunda. Roma’daki Pontifical Athenaeum Regina Apostolorum’da düzenlenen resmî eğitimlerde, rahiplere psikopatolojiyle demonik işgali ayırt etme teknikleri öğretiliyor. Bazı derslerde telefon ya da video bağlantısı üzerinden dua pratiği bile yapılıyor.
Yakından zoom üstünden şeytan çıkarma yapılırsa şaşılacak şey olmayacak.
1994’te kurulan Uluslararası Exorcistler Birliği (AIE), 2014’te Vatikan tarafından resmen tanındı. Bugün 50’den fazla ülkeden yaklaşık 900 yetkili exorcist rahip bu birliğe bağlı. Her yıl Roma’da yapılan toplantılarda vaka paylaşımı, etik protokoller ve psikolog işbirliği konuları tartışılıyor. Kilise, kendi deyimiyle “şeytanla kurumsal savaşını” sistematik hale getirdi.
Bazıları Papa’nın İznik’e gelişini bu meseleye bağlıyor, ne yazık ki 190 bin şeytan çıkarma vakasını düşününce saçma bir seçenek olmaktan çıkıyor.
Vatikan’ın En Karanlık Dosyası: Vatileaks
2012 yılında, Katolik Kilisesi tarihinin en sarsıcı belgeleri basına sızdı. Kod adı: Vatileaks. Sızan mektuplar, gizli raporlar ve iç yazışmalar, Vatikan’ın duvarları ardında dönen ekonomik usulsüzlükleri, klik savaşlarını ve entrikaları gün yüzüne çıkardı. Bu belgeler, kutsal addedilen bir kurumun aslında tıpkı seküler devletler gibi iktidar, para ve bürokrasiyle kirlenebildiğini tüm çıplaklığıyla gösteriyordu.
Skandalın merkezinde, dönemin Papa’sı XVI. Benedikt’in kişisel uşağı Paolo Gabriele vardı. Gabriele, Papalık dairesinden yüzlerce gizli belgeyi fotokopiyle çoğaltarak İtalyan gazeteci Gianluigi Nuzzi’ye ulaştırdı.
Bu belgeler, Sua Santità Papa’nın Gizli Belgeleri adıyla kitaplaştırılınca, Vatikan’daki sessizlik bir anda panik çığlıklarına dönüştü. Belgelerde; Vatikan bankasının kara para aklama iddiaları, Kardinaller arasındaki yolsuzluk suçlamaları ve Papa’ya sunulan, “kurum içi mafyatik yapıların” anlatıldığı raporlar yer alıyordu.
Benedikt, olayın ardından “içeriden ihanete uğradığını” söyleyerek Gabriele’yi affetti ama hasar kalıcıydı. Bir yıl sonra, 2013’te Papa istifa etti. Bu istifa, Katolik dünyasında 600 yıldır görülmemiş bir olaydı.
2015’te bu kez “Vatileaks II” patladı.
Bu defa hedefte Papalık bankası (IOR) ve mali reform kurulları vardı. Yeni Papa Franciscus, mali saydamlık vaat etmişti; fakat sızan belgeler, bazı kardinallerin reformlara direndiğini, yolsuzluk döngülerini koruduğunu ortaya koydu.
İki gazeteci, Nuzzi ve Emiliano Fittipaldi, yine başroldeydi. Yayımladıkları Avarizia (Açgözlülük) ve Via Crucis adlı kitaplar, Vatikan’ın mali kayıtlarındaki milyonlarca avroluk usulsüzlükleri, lüks daireleri, ve “kutsal hayır fonlarının” özel çıkarlar için kullanıldığını belgeledi. Vatikan, bu defa sadece belgeleri değil, gazetecileri de yargıladı. İfade özgürlüğü ile ilahî sır arasındaki o kadim çatışma yeniden sahneye taşındı.
Bu skandalların ardında Papalık makamı karizmasını yeniden İznik’te kurtarma peşinde mi?
Elbette Papalık çok daha eski tarihinde de eşi görülmemiş skandalların merkezindeydi.
Doğum yapan Papa iddiası
Erkek kılığına girerek papalığa kadar yükseldiği iddia edilen Ioannes’ın varlığı hep bir tartışma konusu oldu. Kilise böyle birisinin hiç yaşamadığı ve tahta çıkmadığı iddiasında; ama yakın zamanda Papa Joan’a ait basılmış sikkelerin bulunması tartışmaları tekrar alevlendirdi.
Efsaneye göre Ioannes, Alman doğumludur ve bir rahibe âşıktır. Onun peşinden Atina’dan Londra’ya kadar gitmiştir. Rahibin ölümü üzerine erkek kılığına girerek dini sahada doktora yapmış ve kilisede hızla yükselmişti.
İddiaya göre; onun bir kadın olduğunu anlayan Roma elçisi Saksonyalı Lambert papayı baştan çıkartarak onunla cinsel birliktelik yaşar. Sonunda kadın papanın hamile kalması skandalı ortaya çıkartır. Bugün dahi tahta çıkan bir papanın ortası delik bir sandalyede cinsel uzvunun kontrol edilmesi geleneği bu hadiseye bağlanmaktadır.
Bu iddia 14. Yüzyıla kadar birçok kaynakta varlığı tartışılmadan inanılması ise son derece tuhaf. Temelde ise Katolik ve Protestanların arasındaki husumetin bir sonucu gibi durmaktadır. Kadın papa iddiası ilk kez 13. Yüzyılda kaleme alınan Liber Pontificalis yazmalarının bir kopyasında geçmektedir. Anastase başlığının altında mesele ele alınmakta ve kayıt tarihi 1142’dir. Kilise neredeyse iki asır boyunca bu iddia karşısında sessiz kaldı ve yazmaları görmezden geldi. Lakin suskunluk kabul anlamına gelmekteydi ta ki 14. Asra kadar… Bu asırda kilise IV. Leon ve III. Benoît papalarının tahta çıkışları arasında hiçbir boşluk olmadığını ve Juan isimli bir papanın hiç var olmadığını söyleyerek iddiaları reddetti.
Aslında Hristiyanlık ortaya çıktığında kadın rahipler bulunmaktaydı ve kadınlar din içinde bu kadar hiyerarşi dışı değildi. Bu durum 8. Yüzyıla kadar sürmüş; ama sonrasında Vatikan adeta kadından ari bir hale getirilmişti.
Papa Jean’ın yazmalarda geçmesinin ardından kilisenin iki asır boyunca bocaladığı devirde aydınlar bu duruma farklı yorum ve açıklamalar getirdiler. İçlerindeki en ciddi yaklaşıma göre Juan bir kadın değil; ama bir homoseksüeldi. Kanıt olarak Papa Juan’ın iktidar devresinde Antik Yunan Medeniyetine duyduğu hayranlıkla açıklıyorlardı.
Kadın Papa iddialarını açıklayan bir başka görüşe göre bu efsanelerin yayılmasının nedeni Papalığın siyasi gücünü ele geçiren ve kadınların yönettiği Theophylacti ailesiydi. Bu aile Vatikan’ı adeta kendisine ekonomik ve siyasi olarak bağlamış, ailenin başındaki Theodora ile iki kızı kiliseye dilediğini yaptırmaktaydı. Bu kadınlar oğullarını ve sevgililerini kilisede önemli pozisyonlara getiriyor, kendilerine zorluk çıkartan papaları görevden alarak yerlerine dilediklerini getiriyorlardı. Papa kadın oldu mu bilinmese de Theophylacti ailesiyle Papalığı onlarca yıl kadınların yönettiği hakikatti. Bazı aydınlar bu devrede tahta çıkan kadın papa Jean’ın da Theophylacti ailesinin kadın idarecilerinin bir marifeti olduğunu paylaşır.
Papa Jean’ın gizli bir kadın olduğu hatta doğum dahi yaptığı iddiaları Vatikan için gizemli olaylardan birisidir.
Kadavra Sinodu: Ölünün yargılandığı gün
“Tanrı’nın huzurunda bile aklanamayacak bir suç varsa, Roma’da bir kez daha diriltilirsin.” Tarih: MS 897.
Yer: Roma, Laterano Bazilikası.
Sahneye bir tabut getiriliyor. İçinden, sekiz aydır toprağın altında yatan bir ceset çıkarılıyor: Papa Formosus. Üzerine yeniden papalık cübbesi giydiriliyor, parmaklarına yüzüğü takılıyor, başına taç konuluyor.
Ve Roma Kilisesi, ölmüş bir adamı, evet, ölmüş bir papa’yı, mahkeme huzuruna çıkarıyor. Bu yargılama tarihe şu isimle geçecekti: Kadavra Sinodu. Latincesiyle Synodus Horrenda, yani “dehşet verici sinod.”
Formosus kimdi?
Formosus, 9. yüzyılın sonlarında papalık tahtına oturduğunda, Roma hâlâ imparatorluktan arta kalan enkazın üzerinde bir iktidar oyunu oynuyordu. Papalar, dindar birer ruhani liderden çok, feodal beyler gibiydi. Formosus da diplomatik zekâsı ve sert politikalarıyla öne çıkmış, Frank ve İtalyan hanedanları arasında denge kurmaya çalışmıştı. Ancak bu denge, onun sonunu hazırladı. Siyasi düşmanları, özellikle halefi Papa Stefanus VI, onu “ihanetle” ve “taht gaspıyla” suçladı. Ve intikam ateşi o kadar büyüktü ki, Formosus’un ölümü bile onları durduramadı.
897 yılının başında Stefanus VI, tarihte eşi görülmemiş bir karar aldı: Ölü Papa’yı mahkemeye çıkaracaktı.
Ceset, mezarından çıkarılıp mahkeme salonuna getirildi. Yanına bir diyakon oturtuldu; görevi, Formosus adına konuşmaktı.
Mahkeme başladı. Suçlamalar:
-Papa olmadan önce başka bir piskoposluk görevinden “kaçmak”,
-Ruhban yasalarını çiğnemek
-Ve “Tanrı’nın buyruğuna karşı gelmek.” Elbette ceset savunma yapamadı.
Karar önceden belliydi: Suçlu.
Ölü Papaya ne ceza verildi?
Kararın ardından mahkeme, tarihin en tuhaf cezalarından birini verdi: Formosus’un “kutsal el işlevini yerine getiren” sağ elinin üç parmağı kesildi. Papalık cübbesi yırtıldı. Ceset, tahtından düşürülüp sokaklarda sürüklendi ve Tiber Nehri’ne atıldı.
Vatikan’ın filmlere taş çıkartacak tarihi vakalarını dosyamızın ikinci bölümünde ele almaya devam edeceğiz.