Kısır tartışmalara son! İslam'a göre insanlık tarihi kaç yıl?

Mehmed Mazlum Çelik celikmehmedmazlum@gmail.com

Göbeklitepe keşifleri, insanlık tarihinin bildiğimiz bütün ezberlerini bozdu. 12 bin yıllık ritüel merkezleri, avcı-toplayıcı toplumların sanıldığından çok önce organize yapılar kurduğu fikrini zorunlu kıldı. Fakat bu bilimsel gelişme, bazı çevrelerin yeniden gündeme getirdiği bir iddiayı da tetikledi: “İslam insanlık tarihini 7 bin yıl kabul ediyor.”

Bu iddia hem bilimsel kanıtlardan hem de İslami kaynakların bütüncül yaklaşımından tamamen kopuktur.

Kökenine indiğimizde görüyoruz ki İslam kaynaklarında insanlık tarihini 7 bin yıla sabitleyen tek bir sahih hadis yoktur. Bunun dayandırıldığı rivayetlerin tamamına yakını: sahih kabul edilmez, ravileri tartışmalıdır, “İsrailiyat” etkisi taşır, erken dönem Müslümanların evrensel kabulü değildir.

Kaynaklar ve Kur’an-ı Kerim’in ışığında

Klasik İslam tarihçiliğinin önde gelen isimleri Taberî, Mesudî, İbn Kesîr gibi müfessirler insanlığın yaşını hiçbir zaman 7 bin yıla sabitlemez. Çünkü Kur’an ne insanlık tarihine bir yıl verir, ne de zaman sınırı koyar.

Kur’an’ın duruşu nettir: “Âdem balçıktan yaratıldı.” Hicr 26

Bu anlatıda zaman verilmeyişi bilinçli bir tercihtir; çünkü Kur’an ilahî süreci kronolojiye hapsetmez. Dolayısıyla “İslam 7 bin yıl dedi” ifadesi, İslam’ın değil, sonradan üretilmiş folklorik bir iddiadır.

“Âdem’den önce başka insan türlerinin varlığı mümkündür” diyerek kronolojik mutlakiyetçiliği reddeder.

İbn Abbas’ın meşhur sözü “Âdem’den önce yeryüzünde binlerce nesil yaşadı.” Bu söz, insanlığın 7 bin yıldan ibaret olamayacağının erken dönemden bir kabulüdür. Bu elbette görüşlerden bir görüştür.

Celaleddin Suyuti ve Biruni Dünya yaşının, tek bir insanlığın değil, “ardışık devirlerin toplamı” olduğunu savunur. Yani klasik İslam düşüncesi, modern arkeoloji ile çatışmayan geniş bir zaman tasavvuruna sahipti.

Göbeklitepe, İslam’ın tarih algısına aykırı değil

Göbeklitepe’nin MÖ 10.000’lere tarihlenmesi, insanlık tarihini 7 bin yılın çok ötesine taşır. Fakat bu bulgu İslam ile çelişmez, çünkü İslam: Âdem’in tarihsel zamanını bildirmez, önceki nesilleri reddetmez, yeryüzünde ardışık varlıkların bulunabileceğini ima eder. Kur’an’daki şu ifade kritik önemdedir:

“Allah, sizi yeryüzünün halifeleri kıldı.” – Fâtır 39

Müfessirlerin çoğu burada geçen “halife” kelimesinin anlamını “yerine geçen, ardışık gelen nesiller” olarak yorumlar. Bu, insanlığın çok uzun ve katmanlı bir geçmişinin olabileceği görüşünü doğal kılar. Dolayısıyla Göbeklitepe, Kur’an’a aykırı olan 7 bin yıllık iddiayı çürütür; fakat Kur’an’ın tarih anlayışına hiçbir zarar vermez.

Bakın başka bir örnekte Firavun der mesela. Oysa Firavun bir ünvandır, İkinci Ramses gibi özel bir vurgudan kaçınır. Bunun temel nedeni İslam’ın mesajı zamanlar üstü olmasıdır.

7 bin yıl iddiası Yahudi takviminden sızmış bir kültür

“6 bin yıl geçti, 7 bin yıl sonra Mesih gelecek” düşüncesi, Yahudi anlayışının temel kabullerinden biridir. Bazı erken İslam toplumlarında bu kültürel etkileşim sebebiyle bu sayı Müslümanlar arasında dolaşmıştır; fakat hiçbir zaman itikadi, sahih veya bağlayıcı bir veri olarak kabul edilmemiştir. Bu nedenle 7 bin yıl iddiası: İslam’ın değil, Talmudik bir gelenekten devralınmış, ilmî temeli olmayan bir şehir efsanesidir.

İslam Modern antropolojiye düşman değil

İslam, Müslümanlara çıkın ve gezin diye emreder. Kendinizden önce yaşamış kavimleri inceleyin ve ibret alın anlayışı öne çıkar.

Buna rağmen İslam’ı antropoloji ile düşmanlaştıran anlayış, çoğunlukla İsrailiyat kaynaklıdır. Oysa İslam peygamberi her gün “Rabbim hayretimi artır!” diye yakarmıştı.

Bugün genetik araştırmalar Homo sapiens’in kökenini en az 300 bin yıl geriye götürüyor. Arkeoloji ise kültürel faaliyetleri 100 bin yıl geriye tarihlendiriyor.

İslam ise: Zaman aralığını belirtmez, yaratılışın nasıl olduğunu anlatır, ne zaman olduğunu değil. Yani Kur’an bilimsel kronolojiye kapı kapatmaz; aksine yoruma açık ve esnektir.

Bu yüzden modern araştırmalar İslam’ı çürütmez, fakat 7 bin yıl masalını kesin olarak hükümsüz kılar.

İbn Haldun gibi insanın yaratılışını hurma çekirdeğine kadar götüren müfessirler bulunurken yaratılışı dar bir zaman aralığına sıkıştıran anlayışın sorgulanması gerekir.

İslam’ın değil, hurafelerin çöküşüdür

Göbeklitepe’de bulunan her yeni bulgu, İslam ile çatışan bir durumu değil, İslam’a yamalanmış zayıf rivayet ve kültürel tortuların çöküşünü gösterebilir. Kur’an’a gerçekten hâkim her Müslüman bu bulgular karşısında hayreti arttığı için Rabbine şükretmelidir; çünkü biricik peygamberimiz Hazreti Muhammed’in hiç aksatmadığı duasının kabulüdür bu keşifler.

Sosyal medyada bu iddiayı yayan hesapların önemli kısmının yönetildiği konumlara baktığımızda aslında mesele rahatlıkla anlaşılıyor…

Tüm yazılarını göster