Define avcıları: Yağma, istila ve hırsızlık üçgeni nasıl işliyor?

Mehmed Mazlum Çelik celikmehmedmazlum@gmail.com

Yitip giden hayatların gölgesinde Anadolu’nun tarihine definecilik darbesi

Anadolu’da neredeyse her köy ve kasabanın belalı definecileri vardır. Bunlar jandarmanın radarında olsalar da definecilik artık tarihi kentlerimizde ocak söndüren ve aileleri dağıtan bir boyuta ulaşmıştır.

Arayışı saplantı haline getiren kimseler servetini bu yolda kaybederken ailelerini de beraberlerinde harap etmekteler.

Büyük şairin mezarı da yağmalandı

“Yüz bin mihnet ile bir bağ yetirdim

Yemedim meyvesin el aldı gitti

“Hoyrat dost bağından gül aldı gitti

Nazlı yâre kem haberim geliptir

Dostlar ağlar düşmanlarım gülüptür

Dediler ki Dertli Emrah oluptur

Kimi kazma kimi bel aldı gitti”

Define arayışı adı altındaki yağmadan nasibini alan yalnızca antik mezarlar değildi, Van’ın önemli halk ozanı Ercişli Emrah’ın mezarı da yağmalananlardandı. Ozanın şiirinde dediği gibi ‘kimi kazma kimi bel’ alıp gitmişti.

Üstelik Ercişli Emrah’ın mezarı ikinci kez yağmalanıyordu.

Toprak sıkıldığında tarihin fışkıracağı Anadolu’da neredeyse her şehirde, hatta köyde yasadışı şekilde define arayan kimselerin sayısı azımsanamayacak kadar çoktur. Bu kişiler bir hayal peşinde varını yoğunu kaybederken yüzlerce yıllık mezar alanları ve antik yapılarda da büyük tahribatlar meydana getiriyor.

Özellikle Van’ın bu denli yoğun şekilde definecilerin hedefi olmasının altında yatan en önemli neden ise İttihat ve Terakki döneminde meydana gelen büyük ‘Ermeni Tehciri’dir.

İbn-i Haldun’a göre definecilik aklı zayıf kişilerin işidir

Define arayıcılığı bugünün problemi değildi. Özellikle mezar soygunculuğu eski çağlardan beri hoş karşılanmayan ama yaygın bir uğraştı. Ünlü Müslüman Sosyolog İbn-i Haldun definecilikle uğraşanları akıl olarak zayıf kişiler olarak tanımlayarak bu faaliyeti tasvip etmediğini ‘Mukaddime’de şu sözlerle belirtiyordu;

“Şehirlerdeki aklı zayıf kişilerden birçoğu toprağın altından mal ve para çıkarmak için hırsla çalışmakta, bu yoldan kazanç ve servet sahip olmayı istemekte, evvelki milletlere ait malların tümünün yerin altında saklı olduğuna, hepsinin üzerlerinin sihirli tılsımla mühürlü olduğuna, onun ilmine vakıf olan ve onu çözmek için yanında buhur, dua ve kurban bulunduran bir kimseden başka hiçbir kimsenin o mührü bozamayacağına itikat etmektedirler.” (İbn-i Haldun Mukaddime)

Bulunan eserleri jandarma ele geçiremezse…

Hayal peşinde koşan definecilerin maceraları çoğunlukla karakolda biter. Ezkaza bulunan eserler kolluk kuvvetlerince yakalanamazsa ortaya daha vahim tablolar çıkabiliyor. Bu eserlerin peşine düşen çoğu kişi yasal yollarla piyasaya süremediği eserleri ya mafyaya ya da PKK’ya kaptırıyor;

‘‘İhtiyar var bizim tüm bu bilgileri öğrendiğim kişi, 80 yaşında. Köken olarak Vanlı, Muradiye Ermenisidir aslen. Ataları falan buradan 1915 olaylarında göçmüş. Erzurum’a gittiler onlar da. Oradan Sinop, oradan da Samsun’a gitmişler. O da Samsun’da. O da arıyor. Zaten o eli bastonludur. Zamanında çok aramış. Çok da buldu, şimdi bıraktı. Şu an boştadır, mafya çöktü üstüne. Çok ciddi bir sektördür bu. Ben demiştim sana.’’ (İbrahim G. 48, cihazcı/makinacı - “Bir Yeraltı Ekonomisi olarak Definecilik: Van Örneği”)

Defineciliğin bir zaman sonra definecilerin hayatında büyük bir tutkuya dönüşerek onları bir girdaba sürüklemesi ise bu işin bir diğer acı yanı. Kolay para kazanmak ya da heyecan duymak için girişilen defineciliğin bir çeşit kumar hastalığı gibi kişiyi esir aldığı bilinen bir gerçek.

Bu uğurda büyük borçların altına girenler ve dağılan aileler azımsanmayacak derecede fazladır.

‘‘Benim öz amcam imam. Birazda hayalperest bir adamdır. Arar define, cinleri minleri olduğuna inanır. Kendi kafasında kendini buna inandırmış, köylüyü böyle katar arkasına giderler bir yerleri kazarlar bir hafta on gün kaybolurlar. Yani değişik kafalar. Baktığın zaman 100 bin tl borcu var, imam maaşıyla onu ödemeye çalışıyor. Hayatla boğuşuyor, defineye “Kurtar bizi bu borçlardan” diyor.’’ (Salih D., 32, gezici – “Bir Yeraltı Ekonomisi olarak Definecilik: Van Örneği”)

Yasadışı definecilik illetinin belki de en trajik tarafı Anadolu insanının cin, iblis, büyü ve tılsım gibi paranormal aktivitelere ilgisini artırmasıdır. Çalışkan, çalışmasında konuyla ilgili de birbirinden sıra dışı görüşmeler gerçekleştiriyor.

Neredeyse her kazıcının birbirinden ilginç cin ve tılsım hikâyesi bu uğraşa oldukça ezoterik bir hava katmaktadır;

‘‘Yalnız sen de görsen kafayı yerdin. Adam çocuğu yatağa yatırdı. Çocuk dedi ki “Benim ayağım şu an kazanın üzerindedir”. Bir tane sakallı elinde baston benim başıma vuruyor. Çocuk yatmış, adam çocuğu böyle konuşturuyordu. Çocuk uykuda konuşuyordu. Çocuk dedi ki “Sakallı bir adam izin vermiyor”. Adam dedi ki bu sihirdir çıkaramayız. Çocuk da benim küçük çocuğum. Hoca zaten bizim hoca. Bu adam yemin ediyordu diyordu ki “Biz yeri kazdık, altını çıkardık, bir tabut çıktı. Biz kazarken tabut gidiyordu, bizde peşinden gidiyorduk”.’’ (Abbas G., 40, kazıcı- “Bir Yeraltı Ekonomisi olarak Definecilik: Van Örneği”)

İşin uzmanı bir arkeoloğun şahit olduğu sıra dışı bir olay bu ezoterik meseleyi yalnızca Anadolu köylüsünün ciddiye almadığını ortaya koyuyor;

‘‘Ben bir kazıya gittim. Özel uçakla Mısır’dan hoca getirdiler. Mısır’dan getirdiler. Hoca geldi, üfledi, bilmem ne yaptı. Herkes abdest aldı falan, böyle etrafı çizdi. Özel bir su getirdiler, kaynak suyu. Yok, içine sirke bıraktılar. Bilmem daha ne bıraktılar. Sirkeli suyla çevirdiler etrafını. Özel uçakla gittiler. Büyüyü bozdular falan. Bende gülüyorum. Geldiler kazdılar, hiç bir şey çıkmadı. Birkaç bir şey çıktı. Sonra geldiler bana sence bu nedir? Sonra işin bilimselliğine düştüler (gülüyor)’’(Metin K., 37, arkeolog)

Bu bilgilerin ışığında Van’da meydana gelen haber hatırlandığında;

“Van'ın Erciş ilçesinde 5 bin yıllık tarihi mezarlık, defineciler tarafından tahrip edildi. Altın ve tarihi eser aramak için gelen defineciler, yaptıkları kaçak kazılar ile mezarlıktaki kemikleri de ortaya çıkardı. Araştırmacı Yazar Selahattin Koşar, duruma tepki gösterdi ve yapılan şeyin akıl almaz bir durum olduğunu açıkladı.

Erciş ilçesine 20 kilometre uzaklıktaki Çelebibağı Mahallesi'nde bulunan tarihi mezarlık, definecilerin hedefi oldu. Ünlü halk ozanı Ercişli Âşık Emrah ile Selvihan'nın da kabrinin bulunduğu mezarlık, define avcıları tarafından ikinci kez tahrip edildi. Mezarlıkta kaçak kazı yapan defineciler mezarlardaki kemikleri de açığa çıkardı.”

Van’da meydana gelen bu yağma ne ilkti ne de son olacak bir vaka olarak kayıtlara geçti. Kolay yoldan para bularak zengin olmak hayali kuran birçok Anadolu köylüsü, şehirlisi tarihi yapılara büyük zararlar veriyor. Üstelik tek tahrip olan tarihi değerlerimiz de değil; bu uğurda servetini ve ailelerini kaybeden birçok kişi sahtekârların kucağına düşerek soluğu ya hapishanede alıyor yahut da bir akıl hastanesinde.

Define arayışı çoğunlukla yasadışı yollarla yapılması sebebiyle bulunan eserlerin de çoğu kaçak yollarla ülke dışına kaçırılmaktadır.

Tüm yazılarını göster