Türk insanının hayvan sevgisi

Prof. Dr. Metin Hülagü

Prof. Dr. Metin Hülagü

Türk halkı hayvanlara merhamet göstermede cins ve tür ayırımı yapmasa da itlere karşı özel bir alaka sergilemişti.

İster bir millet ve isterse bir fert olarak Türkün dünyasında hayvan, kendisine değer verilmesi gereken bir varlık olarak yer almıştır. Bu nedenledir ki Türk tarihinde hayvan önemli bir unsur ve figür olarak hep mevcut olmuştu.

Türk insanının hayvan sevgisi

Türklerin iyi bir hayvan yetiştiricisi ve avcı bir millet oldukları bilinmektedir. Mazilerinin bir bölümünde yaşamalarını hayvanlar üzerinden sağladıkları da malumdur. Türkün hayvanlar ile olan münasebeti o kadar çeşitli, o kadar fazla ve o kadar iç içe olmuştur ki tarihte birçok Türk han ve hakanının, idareci ve savaşanının hayvan isimleri almaları kaçınılmaz olmuş ve bu durum gayet tabii olarak karşılanmıştı.

Aslan, pars, boğa, tay, doğan gibi hayvan isimleri Türk kültüründe yer alan ve kullanılmış bulunan insan ad veya lakapları olmuştur. Bir Arap tarihçinin ifadesiyle;

 

Türklerde güçlü ve becerikli bir komutanda on hayvanın; horozun yürekliliği, tavuğun iffeti, aslanın cesareti, yaban domuzunun saldırganlığı, tilkinin kurnazlığı, köpeğin sadakati, turna kuşunun uyanıklığı, karganın ihtiyatı, kurdun savaşma arzusu ve ineğin sağlığı sıfatları bulunmalıdır. (1)

 

Ayrıca eski Türklerde zamanı belirlemek için her yıla, sıçan, sığır, pars, tavşan, ejder, yılan, at, koyun, maymun, tavuk, it, domuz şeklinde bir hayvan adı verilmiş ve bu suretle 12 hayvanlı bir takvim geliştirilmişti. Oğuz aşiretlerinin de kendilerine amblem olarak yırtıcı hayvanları seçtikleri malumdur.

Ancak Türklerin muhatap oldukları hayvanlar içerisinde en fazla atlara, itlere ve kurtlara karşı ilgi duydukları, sevgi gösterip merhamet sergiledikleri de aşikârdı.

Kurdun mefkûre anlamında, itin toplumsal boyutta, kartalın hâkimiyet hususunda, atın ise saldırı ve müdafaa noktasında her zaman önemsenen, öncelikli kılınan ve değer bulan, yekdiğerinden ve sair hayvanlardan farklı konumları olmuştu.

Esasen hemen her bir hayvanın Türk kültüründe bir anlamı ve özelliği vardı.

Kartal, geyik ve kurt gibi hayvanlar Türk boylarının simgesi haline gelmişti. At ve inek kutsiyet derecesinde değerli görülmüş, horoz, Orta Asya Türklerince, zamanın habercisi, iş ve ibadete davet eden bir uyarıcı olarak değerlendirilmişti. Horoza imam adı verilmesi namaz vakitlerini haber vermesi nedeniyleydi. Kaz ve kuğu ise güzellik ve kalp temizliğinin birer sembolü olarak görülmüştü.

Türkler tarihte birçok bayrak modeli kullanmışlardır. Bu bayraklar üzerinde yer alan figürler ise birbirinden farklı olmuştur. Kullanılan figürlerden bazıları da hayvanlar ile alakalıdır. At, ejderha, kartal, kurt, tavus kuşu Türk bayraklarının hayvansal figürleridir. Göktürk Devleti’nin bayrağında kurt figürü bulunmaktadır.

İtlerin atasının kurt ve çakallar olduğu dikkate alındığında eski Türklerde itin ataları vasıtasıyla bayraklarda figür olarak kullanıldığı da söylenebilir.

Türkler tarihte değişik takvimler kullanmış olması Türklerin yaşam felsefe ve hayat tarzları ile benimsemiş oldukları inançlar gibi farklı etkenler nedeniyle söz konusu olmuştur.

Tarihi süreç içerisinde Türkler; Oniki Hayvanlı Türk Takvimi, Hicri, Celali, Rumi (Mali) ve Miladi (Gregoryen) takvimlerini kullanmışlardır.

Türkler, dünyanın yaratılışını başlangıç olarak kabul ettikleri takvimlerini, bölümlere ayırmışlardı. 12 yıldan oluşan Devir de bu bölümlerden birisini oluşturmaktaydı. Devr’i meydana getiren on iki yılın her biri ayrı ayrı isimlendirilmişti. He bir yıla bir hayvan adı verilmiş ve dolayısıyla da Oniki Hayvanlı Takvim bu suretle ortaya çıkmıştı. On iki Hayvanlı Türk Takvimi Türklerin kullandıkları en eski takvim olmuştur.

On iki Hayvanlı Türk Takvimi’nin yıllarından 11.sinin adı ise İt Yılı’ydı.

Türk insanının hayvan sevgisi - Resim : 2

Bütün Türk topluklarında olduğu gibi Selçuklu toplumunda da hayvana değer atfedilmişti. Bakımları ve korunmalarının sağlanması maksadıyla vakıflar dahi kurulmuştu. At, kurt, aslan, kaplan, pars, deve, boğa, alageyik, it, horoz, kartal, güvercin ve kuğu Selçuklu döneminin en ziyade itibar edilen hayvanları olmuştu.

Hayvan sevgisi ve hayvanlara karşı gösterilen insani ve hukuki ilgi Osmanlı toplumunda oldukça canlı ve gelişmiş bir vaziyet arz etmişti.

Hayvanlara karşı izhar edilen bireysel ilgi ve sevgiye ilaveten onları koruyup kollayan kurumsal bir yaklaşım da söz konusuydu. Hayvanların yaşamlarını sağlamak, kolaylaştırmak ve korumak üzere muhtelif yerlerde vakıflar kurulmuştu. Osmanlı toplumunda hemen her hayvana, özellikle de itlere gösterilen merhamet uygulamaları yabancıları ziyadesi ile etkileyen bir durumdu. İstanbul’a gelen yahut İstanbul’da yaşayan yabacılar, görev yapan ecnebiler, elçiler hayvanlara, yaşamlarına ve Türk halkının bu hayvanlara yaklaşımları ile ilgili eserler kaleme almışlar, eserlerinde İstanbul itlerine de yer vermişler, anılarını dergi ve gazete sütunlarında ifade etmişlerdi.

Hakikaten de Türkler kuşlara, sokaktaki kedi ve itlere, yük taşıyan yahut arabalara koşumlu hayvanlara karşı son derece toleranslı, şefkatli ve merhametli davranmasını bilmiş onları sevgi ile beslemiş, aç ve susuz kalmamaları, hasta ve sakat bir surette yaşamamaları için bakımları ve tedavi görmeleri maksadıyla vakıflar tesis etmişlerdi. Toplumun duyarlılığına devlet de ilgisiz kalmayarak hayvanları korumak maksadıyla kanuni düzenlemeler yapmıştı.

Türk insanının hayvan sevgisi - Resim : 3

(1) Erol Göka, Türk Grup Davranışı, Aşina Kitaplar, Ankara 2006, s. 108.

Diğer Yazıları