Tanrıyı Gören Köpek

Veda Kılıç

Veda Kılıç

1906 doğumlu İtalyan yazar, Dino Buzatti’nin “Tanrı’yı Gören Köpek” adlı öyküsü, aynı isimli kitapta, çok ilginç bir hikâye.

Kurgu özetle şöyle: Tis, ahlaki değerleri dışlayan topluluğun yaşadığı; Tanrı’nın uğramadığı bir yerleşimdir.

Köyün varlıklı fırıncısı, malını şartlı olarak yeğenine bırakır ve ölür. Gülünç düşürme amaçlı koşul, yeğenin beş yıl süreyle, her gün görünür bir yerde, fakirlere elli kilo ekmek dağıtmasıdır.

Yeğen bu dayatmayı yerine getirmek için fırının arka kapısındaki mazgala, altı delikli bir küfe yerleştirip ekmekle doldurur. Mahzenden, mazgal kapağını indirip sepeti hafiflettikten sonra, dağıtım eş zamanlı sürer.

Yine düşküne ekmek fırlattığı bir gün, küfeye yanaşıp pay alan köpeği görür. (Hadi insanlar neyse de, it doyurmak olacak iş değildir!)

Aldığı önlemlere karşın, her gün ekmek kapmayı başaran, sinir bozucu hayvanı öldürmeye karar verir. Fırsat bulur bulmaz silahını alıp bisiklete atladığı gibi, ağzında yiyecekle giden köpeğin peşine düşer.

Uzunca bir takibin ardından köye bakan tepedeki kilise yıkıntısına varılır. Orası, Tanrı’nın uğramadığı kırsala dua etmek için yerleşen ermişin mekânıdır.

Köpek, yemeği ermişin önüne bırakıp kenara çekildiğinde fırıncı şok olur… Duralar!

Nazik adamla yaptığı sohbetten sonra, sessizce evine döner.

İsminin Galeone olduğunu öğrendiği hayvanı öldürmek de artık muhaldir.

Yetmezmiş gibi, ekmeği ona her gün, gizlice sunmak zorunda kalır.

Bu arada kutlu sahibin bulunduğu yerden, geceleri yayılan gizemli bir ışık köylünün dikkatini çekmiş, konuşulmaya başlanmıştır.

Görülenin, ermişi ziyaret eden Tanrı’nın ışığı olduğu akıl edilince konu ivedilikle kapatılır.

Derken, ermişin oturduğu yerde öldüğü haber alınır.

Gömme yasal bir mecburiyet olduğundan defnediciler bölgeye gider. O güne dek azizi hep görmezden gelmiş papaz eşliğinde iş tamamlanır.

Üzerine tahta haç çakılan mezar, üstünde kederle çırpınan hayvana terk edilir.

Bir zaman sonra, tam insanlar rutinlerine dönmüş olay da unutulmuşken köyde Galeone olduğu düşünülen bir köpek belirir.

Kimsede kemikleri çıkık hayvanı besleme istenci gözlenmese de, ölen adamın tanrıyla konuştuğu ve Galeone’nin o anları gördüğü hatırlanıverir.

Tanrı buyruğu sevmezlikle ihtiyatlılık arasında denge tutan köy halkı, köpeği geceleri gözden ırak doyuradurur. Böylece bizimki git gide semiren ve her yerde dolanan bir hayvan olup çıkar.

Karanlığa sarılan suçlara, kötülüğe tesadüf eden iki göz herkesi tedirgin eder. Nedense “Tanrıyı gören köpek” çekincesi diye bir şey peyda olmuştur.

Failler, bu sıra dışı şahitten dolayı yapmakta oldukları yanlışlardan geri durmak zorunluluğu duyar.

Böylece aylar, yıllar aşılır. Alışkanlıklar değişir… Toplum evrilir.

“İki yüz yıllık boş vermişlikten sonra kilise yeniden dolup taşmaya başlamış”; Hırsızlık, bağ talanları, dedikodu, kısacası kötü olan ne varsa terk edilmiştir.

Tüm olanlar, “yaradanın küçük bir parçası, bir nebze soluğu Galeone’nin içine girmiş” ve “onun gözleri aracılığıyla görüyor, yargılıyor, mim koyuyor” olmasından dolayıdır.

Ancak köyü gözleri ile mahkûm eden köpek de tüm faniler gibi vakti gelince ölür. Olay, herkesin derin bir nefes alıp rahatlamasını sağlamıştır sağlamasına.

Fakat geride bırakılmış huylara dönme olasılığı yitmiştir artık. Dünya farklı bir hâl almış, yeni nesil başka alışkanlıklarla büyümüştür!

Neticede ölü hayvandan kurtulup hayata devam edilmelidir.

Nihayet, köye gömülmemesinde ittifak olunan hayvan bir sandığa konur ve Ermişin yanına yerleştirilmek için yola çıkılır. Cenaze alayı oldukça kalabalıktır ve herkes köpek sayfasını kapamak için sabırsızlık içindedir.

Ne var ki tam mezara ulaşıldığı an görülen manzara karşısında dünya başlarına yıkılır.

Çünkü ermişin Galeonesi cenaze günü bırakıldığı yerde, bir iskelete dönüşmüş halde durmaktadır.

30 sayfada, anlatım ustalığı ile işlene işlene örülmüş bir hikâye “Tanrıyı Gören Köpek.”

Dokunulmaz egosu ve paralel yaşam tarzı ile maneviyata kapalı kişi tipine; onun toplum yaşantısına batırılan bir çuvaldız.

Yaratana sırt çevirmiş olsa da iç seslerinden, fıtri yapısından soyutlanamayan insanın çaresizliğine edebi bir atıf, Dino Buzatti’nin bu güzel eseri.

Mayhoş lezzete sayfa çevirmek isteyenler için okunması elzem bir yapıt.

Diğer Yazıları