Müslümanlar Savaş Tanrılarına İnanmıyor

Veda Kılıç

Veda Kılıç

Müslümanlar Savaş Tanrılarına İnanmıyor

 Sn. Erdoğan, 18 Haziran’da yapılması gereken Cumhurbaşkanı ve milletvekili seçimlerinin 14 Mayıs’da yenilenmesi kararını 10 Mart’da imzalayıp kamuoyu ile paylaştı.

Yaptığı basın açıklamasında “Afetin seçimi gündemlerinden çıkardığını” ifade ettikten sonraki sözleri yine depreme ilişkindi.

 Asrın felaketi sonucu on bir ilde kırk beş binden fazla insanın vefat ettiğini, yüz on beş binden fazlasının da yaralı olarak kurtarıldığını anlatırken afetin ilk günü bakan, bürokrat, teknokrat ve belediye başkanlarının deprem bölgesinde olduğunu belirtti.

 “Hasar” dedi; “yıkım”,” konteyner” ve “kalıcı konut” dedi.

“Yaralıyız, dertliyiz” sözleriyle afetzedelerin acısını, kederini ve aynı sancıya ortak olan milyonların hüznünü sahiplendi.

Ardından, “dikkat”,” saha”, “çaba” içerikli cümleler kurdu.

Üç buçuk milyon insan için güvenli, huzurlu hayat alanı çalışmalarını anlatırken ülke geneli için afete dirençli bir kentsel dönüşüm sözü verdi.

Yalan- iftira, kısır çekişme istemediklerini belirterek Türkiye için hayırlı yarış ve samimiyet çağrısında bulundu.

Pek çok ayrıntısı olan konuşmada seçim çalışmalarının müziksiz olacağını beyan eden cümle özellikle sarsıcıydı.

Malum, kadim kültürümüzde eğlence ve müzik faaliyetlerinin yas durumunda kesilmesi, acılı insana gösterilen bir saygı davranışıdır.

Başlayan süreç, sonuç itibarıyla sadece Türkiye’nin değil, tüm dünyanın kaderini etkileyecek bir seçim.

 Bu nedenle “yedi düvel” in markajında!

Böylesi önemli, kritik zamanda nicedir yıpratılan örfe geri dönme; kadim doğrularda dinlenme tavrı, gündüz ararken gece ayazında bulduğumuz bir sıcaklık.

Muhalif siyasi kanatla sınırlı olmayan karşıtlar, kendisine mümkün olan her araçla saldırırken en güzel, en saygın hareketin yine ve yeniden Erdoğan’dan gelmesi, tefekkür seviyesindeki aşkınlığı bir kez daha gösterdi.

Bu durum ülkenin hali hazır siyasi ikliminde hem tuhaf; hem de çok büyük bir kazanım!

Kazanım derken zihnime 2019 Arnavutluk depremi geldi.

 Zelzelede elli bir kişi hayatını kaybetmiş, dokuz yüzden fazlası yaralanmıştı.

 On yedi bin insanın evlerini terk etmesine neden olan, zorlu bir afetti.

Erdoğan, depremin ardından evsiz kalan insanlar için dillendirdiği konut sözüyle ilgili makamlarımıza hemen hareket talimatı vermişti.

Böylece iki ülke arasında hızlı bir iş birliği protokolü imzalandı.

TOKİ’nin uyguladığı proje kapsamında beş yüz yirmi iki konut, ticari ünite ve otopark inşa edildi.

Yapıları teslim alan Arnavutluk Başbakanı Edi Rama, olayı  “Cumhurbaşkanı Erdoğan, dediklerini yapan ve yaptığını söyleyen bir kişidir.” sözleriyle noktaladı.

Bir Avrupa ülkesi başbakanına ait bu sözler tüm dünyada yankılandı... İyi mi?

Devletlerin, farklı milletlerin zihninde yer etmek, onlarla sıcak bağ kurmak için öteden beri “yumuşak güç” aparatlarından faydalandığı bilinmez değil.

Ancak, bunu bir Amerika gibi Hollywood filmleri aracılıyla, milyonların parasını, vaktini, düşüncesini çalarak... Bir de Türkiye gibi inşa ve ihya ile yapmak var!

Şimdi; Tayyip Erdoğan’ın güvenilirliğini 1689 km mesafedeki Arnavutluk başbakanı ve halkı biliyor da Türkiye halkı bilmiyor mu?

Elbette biliyor.

Hepimiz biliyoruz.

Hatta 4 Mart sonrası politik rezaletle tarihe geçen, muhalif yuvarlak masacılar ve ”idare-i maslahatla” çıkarılan adayları da çok ama çok iyi biliyor.

Seçime bu bilişle girecek olmaktan çıkarılacak en açık anlam -yazık ki- “fırtına geliyor” demek!

Ares’in intikam ve savaş üfleyen nefesi günler değil, saatler içinde medyada, sokakta ve diğer tüm mecralarda olabilir demek.

Ancak bir sorun var ki ilgilisi için hepsinden çok daha büyük.

Oda şu: ”Müslümanlar savaş tanrılarına inanmıyor”.

 

 

 

 

 

 

 

 

Diğer Yazıları