Lozan Antlaşması resmi bayram ilan edilebilir mi!

Prof. Dr. Metin Hülagü

Prof. Dr. Metin Hülagü

Lozan Antlaşması 24 Temmuz 1923 tarihinde İsviçre'nin Lozan kentinde; TBMM temsilcileri, Birleşik Krallık, İtalya, Fransa, Yunanistan, Romanya, Bulgaristan, Portekiz, Belçika ve Yugoslavya tarafından imzalandı.

Lozan Antlaşması'nı;

Türkiye 23 Ağustos 1923'te,

Yunanistan 25 Ağustos 1923'te,

 

İtalya 12 Mart 1924'te,

Japonya 15 Mayıs 1924'te

İngiltere 16 Temmuz 1924'te

 onayladı.

 

143 maddeden oluşan Lozan Antlaşması

 1. Siyasal içerikli olan toprak, tâbiiyet ve azınlıklara ilişkin maddeler (1-45); 

2. Malî konular (46-63); 

3. Ekonomik hükümler (64-100); 

4. Ulaşım ve sağlık sorunları

 şeklinde dört bölüm halinde düzenlenmiştir.

 

Söz konusu 143 maddeden biri olarak Türkiye Cumhuriyeti sınırlarının belirlenmesi kapsamında yapılan müzakerelerde çok bir başarı sağlandığı söylenemez. Zira;

 

  • Türkiye-Suriye sınırı 1921 tarihli Türk-Fransız Antlaşmasıyla,

  • Türk-Yunan sınırı 1922 tarihli Mudanya Ateşkes Antlaşmasıyla,

  • Türk-İran sınırı 1639 tarihli Kasr-ı Şirin Antlaşması esas alınarak,

  • Türk-Bulgar sınırı 1913 tarihli İstanbul Antlaşması esas alınarak

zaten belirlenmişti.

Müzakere edilen;

  • Türk-Irak sınırı kapsamında Musul ve Kerkük İngiltere’ye,

  • Gökçeada, Bozcaada ve Tavşan Adası özerk bir statü ile Türkiye'ye,

  • Sair tüm adalar ise Yunanistan'a bırakıldı.

  • 12 Ada yine İtalya'da kaldı.

  • Hatay’ın elde edilmesi ise 1939’da yapılan referandumun ile ancak mümkün olabildi.

  • Kıbrıs; taşı, toprağı ve hatta tüm ahalisi ile İngiltere’ye terk edildi.

  • Bütün Ortadoğu, Afrika ve Balkanlardan feragat gösterildi.

  • Boğazlar; oldukça olumsuz ilk antlaşmadan sonra, bütünüyle tasarrufumuza geçmese de, dönemin siyasi şartları gereği, Montrö Boğazlar Sözleşmesi ile ancak daha olumlu bir şekle sokulabildi.

 

Yunanistan’ın ödemesi gereken savaş tazminatı, ödeyemeyeceği varsayımı neticesi, Karaağaç ve çevresinin Türkiye’ye verilmesi şeklinde çözümlendi.

 

Yunanistan’a karşı böyle bir kolaylık sağlanırken Osmanlı Devleti'nden kalan borçların ise Türkiye tarafından ödenmesi istendi ve 1954’teki son taksiti son kuruşuna kadar da tahsil edildi.

1914’te teşebbüs ettiğimiz ancak müttefikimiz Almanya’nın itirazı neticesi kaldıramadığımız kapitülasyonları Lozan’da ancak Batı hukukuna geçme garantisi vermek suretiyle kaldırabildik.

 

Saltanat ve Hilafeti kaldırabildikse de Patrikhane’ye fazlaca müdahale edemedik. Siyasi faaliyette bulunmaması şartıyla İstanbul’un dini merkez olarak kalmasını kabul ettik.

 

Millî Mücadele yıllarında şer yuvası ve cephane mahzeni olarak varlıkları ve işgalcilerin yanında yer aldıklarını bildiğimiz halde yabancı okulları tümü ile kapatamadık, sadece sayılarını azaltabildik. MEB’a bağlı ve kurallarına uygun hareket etmesi şartını getirdikse de ilgili devletler ile yaptığımız ikili anlaşmalarla bu okullara bir nevi özerklik verdik.

 

Lozan’da yapılan müzakereler Musul, Kerkük, Kapitülasyonlar ve Boğazlar meselesi konularındaki anlaşmazlıklar nedeni ile kesintiye uğramasına rağmen bu konuların hiçbirisinde tam bir başarı sergileyemedik. Musul ve Kerkük Irak’ta (İngiltere’de) kaldı. Kapitülasyonların lağvı karşılığı hukuk düzeninin değişimi şeklinde ciddi ödünler verdik. Boğazları ise tam olarak tasarrufumuz altına alamadık.

 

Lozan’da yapılan görüşmeler Ankara’da başarılı ve sevindirici haberler bekleyen vekilleri memnun etmedi.

 

Müzakerelerin kesintiye uğraması üzerine İsmet İnönü Ankara’ya döndü. Hükümete bilgi vererek yeni talimat talebinde bulundu. Konu Büyük Millet Meclisi’nde görüşülürken sert tartışmalara neden oldu. Milletvekillerinden bazıları İsmet Paşa ve heyetini Misak-ı Milli’ye uymamak, hatta ona ihanet ettiği şeklinde suçlamalarda bulunmaya sevk etti. Dört gün süren bu yöndeki tartışmalar, Mustafa Kemal araya girip Lozan heyetinin meclise karşı değil hükümete karşı sorumlu bulunduğunu belirtmesi neticesi ancak son buldu.

 

Lozan müzakereleri nihayet 17 Temmuz’da tamamlandı. Fakat heyetlerin kendi hükümetlerinden gereken yetkiyi almaları için antlaşmanın 24 Temmuz’da imzalanması kararlaştırıldı.

İsmet İnönü de hükümetten izin istedi fakat istediği izne uzun süre karşılık verilmedi. Dolayısıyla cevap için Mustafa Kemal’e müracaat etti. Ancak onun, Türkiye Büyük Millet Meclisi başkanı ve başkumandan olarak, verdiği yetki neticesi İsmet Paşa 24 Temmuz 1923’te Lozan Üniversitesi Salonu’nda düzenlenen törende antlaşmayı imzalayabildi.

 

Millî Mücadele’nin siyasî hedeflerini gösteren Misak-ı Milli hükümlerinin sınırlı bir surette gerçekleştiği, “Türkler’i Avrupa’dan atmak” şeklinde özetlenebilecek olan Avrupa’nın yüzyılı aşkın bir zamandır devam ettirdiği siyasetinin gerçekleşme imkanı kazandığı Lozan Antlaşması’nın Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kabulü, Musul sorununun çözümlenmemiş olması, 12 Adanın elde edilemeyişi ve Yunanistan’ın ödemesi gereken savaş tazminatı bakımlarından yetersiz olduğu eleştirinin gölgesinde, 23 Ağustos 1923’te, 14’e karşı 213 oyla kabul edildi.

 

Lozan Antlaşması’nın nihai hedefi; Osmanlı İmparatorluğu ve Müttefik Devletler Fransa Cumhuriyeti, İngiltere Krallığı, İtalya Krallığı, Japonya İmparatorluğu, Yunanistan Krallığı ve Romanya Krallığı arasında, Birinci Dünya Savaşı'nın başından bu yana devam eden anlaşmazlıkları çözüme kavuşturmaktı.

 

Lozan Antlaşması ile Türkiye Cumhuriyeti’nin Osmanlı İmparatorluğu'ndan geriye kalan tüm haklarından feragat etmesi karşılığında modern Türkiye Cumhuriyeti'nin sınırları tanımlanmış ve egemenliğini tanınmış olsa da taraflar arasındaki mevcut anlaşmazlıklar bütünüyle son bulmadı. Sonraki zamanlarda İtalyan irridentizmi ve Yunan yayılmacılığı bir tehdit unsuru olarak mevcudiyetini sürdürdü.

 

Lozan Antlaşması’nın akabinde ise, Lozan’da atılan imzalar ve vaat edilen sözler gereği, dahilde bir dizi inkılaplara girişildi. Zira Cumhuriyeti kuran kadrolar için icrası lazım gelen inkılaplar en az Lozan Antlaşması kadar önemliydi.

Diğer Yazıları