Bu da benim ustalık eserim yahut Bir Paşanın Uzunca Hikâyesi

Prof. Dr. Metin Hülagü

Prof. Dr. Metin Hülagü

Arap İzzet Paşa Sultan II. Abdülhamid iktidarının ikinci yarısında Yıldız Sarayı’na dahil olan Şamlı bir bürokrattır. Ancak Arap İzzet Paşa sıradan bir şahsiyet değil,

oldukça ilginç ve bir o kadar da tartışmalı bir isimdir.

O aynı zamanda Sultan Abdülhamid’in en yakın adamlarından birisi, zekâsı, şahsiyeti, ailesi, milliyeti ve şeceresi itibariyle de gayet ilginç bir hikâyenin sahibidir.

Onun kişiliği ve siyasi ilişkileri çoğu kere doğru anlaşılmadığı gibi Türk, Türkmen yahut Kurt olduğu söylemleri ile milliyeti de yanlış değerlendirilmiştir. Gerçi o sadece yanlış değerlendirmelerin kurbanı olmamış, kendisini rencide etmek maksadıyla, muayyen bir dönem isminin başına Arap sıfatı getirilmek suretiyle anılmıştır. Ancak bu şekildeki bir hitap ve ifade şekli İzzet’in kendisini olduğu kadar Evlad-ı Arap vurgusu yapan bir kısım Arapları da rahatsız etmiştir.

Paşa, konumu, fikirleri, hizmetleri, faaliyetleri, muhalifleri ve kendisine atfedilen yolsuzluk ithamları dolayısıyla yakın dönem tarihimizde kendisinden fazlası ile söz edilmeyi hak etmiş biridir. Fakat kendisi ile ilgili söylenenler ve şahsına atfedilenler ya muallakta kalıp ispatlanamayan yahut bütünüyle yanlış olan veya son derece hatalı türden şeyler olmuştur. Zira İzzet Paşa, gerçek hüviyeti bakımından, gerek Türkiye’deki gerekse Türkiye dışındaki akademisyen, araştırmacı ve tarih severlere son derece yabancı bir isim olarak kalmıştır.

Bugüne değin hakkında, ne Doğu’da ne de Batı’da, doğru ve kapsamlı olması bir tarafa, sıradan bir eser dahi hazırlanmamıştır. Kendisine duyulan akademik ilgi sadece birkaç yetersiz yahut yanlışlarla dolu muhtelif paragraflar yahut bir iki makale ile mahduttur. Böyle bir durum ise zaten olumsuz bir surette takdim edilen Paşa’nın daha da yanlış bir surette tanınmasına sebebiyet vermiştir. Öyle ki hemen hiç kimse kendisinden iyi biri olarak bahsetmemiştir dense galiba yeridir. Bu anlamda o, dünyanın herhalde en bahtsız ve en kadersiz insanı olmuştur. Yerli ve yabancı, geniş bir kesim tarafından hiçbir surette sevilmemiş, yabancılar arasında bilakis Korkunç Türk diye tanımlanmış ve adı kötü olarak tanıtılmıştır.

İzzet Paşanın adı öylesine kötüye çıkartılmıştır ki; kendi devletinin menfaatlerini savunmak ve dile getirmek üzere Yıldız Sarayı’na gelen bir Amerikalı memura, avukat arkadaşı, Paşa ile ilgili uyarıda bulunurken:

Karanlık bir gecede, takdir-i ilahi, olur ya, Kürt çetelerin eline düşmekle İzzet’in eline düşmek arasında bir tercih yapmak zorunda kalırsan, dua et de Allah sana acısın, İzzet’in değil, Kürtlerin eline düşesin, tavsiye ve temennisinde bulunmuştur.

Paşa’dan hiç hazzetmeyen Theodore Herzl ise ondan bahsederken her an insanın üzerine sıçramaya hazır bir kaplan nitelemesi ile söz etmiştir.

Yazılıp çizilenler ve hakkında beyan edilenler dikkate alındığında İzzet Paşayı tam olarak tanımak ve tanımlamak hakikaten neredeyse imkânsız gibidir. Hemen her konuda kendisine atıfta bulunulmuş, ancak tümüyle aleyhinde sözler edilmiştir. Olumlu özellikleri görmezlikten gelinemediği için de bütün iyi vasıfları gayet sıradan ve tabii özelliklermiş gibi görülüp gösterilmiş, küçümsenerek olumsuz olarak değerlendirilmiş yahut değerlendirilmeye çalışılmıştır. Bir kısım isimler onu Hamidiye Devri’nin Avatar’ı olarak tanımlamıştır. Batı’da o, bir başka algılama şekli ile Türkiye’nin Machiavellisi olarak görülmüştür. Yine Batı’da onun için; zekâsını kötü amaçlar için kullanan mükemmel bir insan anlamında Türkiye’nin Kötü Ruhu tanımlaması yapılmıştır. Bazıları ise onu XIII. Louis’in akıl hocası Kardinal Richelieu mesabesinde tutmuş ve makamına oturtmuştur.

Geçen yüzyılın, hem Batı’da hem de Doğu’da, en kötü adamı olarak tanıtılmış bulunan Paşa, söylendiğine göre aynı zamanda emsalsiz bir hırsızdı. İngiltere’nin Bağdat Genel Konsolosu J. Ramsay 1909’da meslektaşı S. H. Butler’a göndermiş olduğu bir raporunda İzzet Paşadan bahsederken onu yüzyılın en büyük hırsızı olarak zikretmişti.

Yine belirtildiğine göre o, amansız bir rüşvetçiydi. Tam bir yolsuzluk ve hırsızlık timsali biriydi. Rüşvet sanatının baş ustasıydı.

Diğer taraftan İzzet Paşa sadece Osmanlı coğrafyası yahut Avrupa ve Amerika toprakları ile sınırlı bir tanınırlığa sahip de değildi. Onun şanı, her ne kadar kötü bir surette olsa da, binlerce kilometre uzaklıktaki Avustralya’ya kadar ulaşabilmişti. Avustralya’da yayımlanmış olan Daily Telegraph gazetesi sütunlarında İzzet Paşaya yer vermiş, ancak kendisini son derece olumsuz bir surette zikretmiş; Türkiye’nin Kötü Ruhu, Tahtın Arkasındaki Güç ve Meşhur Mürteci tanımlamaları ile anmıştı.

Paşa, Doğu’dan Batı’ya tüm dünyada son derece kötü biri olarak anılmış ve anlatılmış olsa da, Sultan II. Abdülhamid dönemi, İttihat ve Terakki Cemiyeti ve idaresi, diplomasi, Suriye tarihi, hilafet ve İslamcılık siyaseti, Arap milliyetçiliği, Arap dernek ve cemiyetleri, basın hayatı, karikatür sanatı, yolsuzluk ve rüşvet illeti, istihbarat teşkilatı, telgraf, demiryolu, tramvay, elektrik, sinema, maddi zenginlik, ticaret ve daha bir çok konu ve alanla yakından alakalı olmuş biriydi. Diğer bir ifade ile Arap İzzet Paşa, son dönem Osmanlı tarihinin şekillenmesinde yeri ve emeği bulunan, şahsiyeti ve yaptıkları yakinen bilinmeden yakın dönem Türk tarihinin anlaşılması eksik kalacak olan bir hüviyete sahiptir.

İzzet Paşa tanınmadan, yaptıkları yakinen bilinmeden son dönem Osmanlı tarihini anlamak hakikaten eksik kalacak demektir. Onun 31 Mart hadisesindeki rolü, İttihatçıların bilinen ve bilinmeyenleri, Hatay’ın Türkiye’ye ilhakının bir başka hikayesi, Suriye’nin kuruluşu ve sonrası ve daha bir hayli konu İzzet Paşa ve ailesi ile yakından alakalıdır. 

Uzun ve yorucu bir araştırma neticesi dönemsel hadiselere de değinerek kaleme aldığım oldukça kapsamlı suretteki Türkiye’nin Kötü Ruhu, Tahtın Arkasındaki Güç ve Meşhur Mürteci olarak tanımlanan İzzet Paşa ve ailesinin gerçek yaşamı Bir Paşanın Uzunca Hikayesi, Arap İzzet Paşa adı ile nihayet kitaplaştı.

Teşbihte hatta olmaz ise bu da benim ustalık eserim diyebileceğim kitabın muhtevasında bir hayli yeni bilgiler içerdiği muhakkaktır. İçerisinde, bugüne kadar es geçilen yahut farkına varılmayan bir çok tartışmaya açık konu da bulunmaktadır.

Faydalı olmasını dilerim.

Bu da benim ustalık eserim yahut Bir Paşanın Uzunca Hikâyesi

Diğer Yazıları