‘Beni Türk doktorlarına emanet ediniz’ sözü Atatürk’e mi ait?

Prof. Dr. Metin Hülagü

Prof. Dr. Metin Hülagü

Türk tarihinin aynı zamanda bir ‘mit’ler tarihi olduğunu biliyoruz. ‘Şeyh uçmaz, mürid uçurur’ vecizesinde nedenselliği oldukça güzel bir şekilde cevaplandırılmış olan bu durum Türk tarihinde dünden bugüne kişi kültünün hayli önemli bir yer işgal etmesini sağlamıştır maalesef. 

Bu anlamda tarihte birçok insanın ismini hatırlamak mümkündür. Bu isimlere Mustafa Kemal Atatürk’e de dâhildir. Hakikatini bilmesek de kendisine atfedilen bir dizi söz ve vecize mevcuttur.

Mesela onun ‘Beni Türk doktorlarına emanet ediniz’ dediği hep yazılıp çizilmiştir.

Peki, bu söz gerçekten Mustafa Kemal’e ait midir? O hakikaten böyle bir beyan ve talepte bulunmuş mudur?

Rivayet o ki; evet, bulunmuştur.

O takdirde rivayetlere mi inanmak lazım gelir uygulamalara mı bakmak icap eder?

Mustafa Kemal 1938’de hastalandığında kendisini tedavi eden 3 daimi, 5’i danışman 8 doktorundan birisi Dr. Abravaya Marmaralı idi. Dr. Abravaya, adından da belli ki, Türk değildi.

Mustafa Kemal 1938’de hastalandığında 3 daimi, 5’i danışman toplamda 8 doktor, hastalığını teşhiste aralarında ihtilafa düşmüşler, ortak bir karar verememişlerdi. Dolayısıyladır ki konsültasyonda bulunmak üzere Paris’ten dönemin meşhur doktorlarından Profesör Dr. Fiessinger Türkiye’ye davet olunmuştu. 

Profesör Dr. Fiessinger Atatürk’ü muayene etmiş, hastalığı teşhis etmiş, gerekli tedaviyi önermiş ve Mustafa Kemal’de Fransız Doktor Fiessinger’in önerdiği perhize sıkı sıkıya bağlı kalmaya çalışmıştı.

Dr. Fiessinger yaptığı muayene neticesinde Atatürk’ün karaciğerinden mustarip olduğunu, ancak düzenli bir tedavi ile hastalığın kontrol altına alınabileceğini belirtmişti. Dr. Fiessinger ayrıca, Atatürk’ün 1 ay ya da 6 hafta yatak istirahatinde bulunması ve alkolden sakınması gerektiğini de ilave etmişti. 

Dr. Fiessinger Atatürk’ü bir defaya mahsus olarak muayene etmemişti. Bilakis onun Ata’yı muayene etmek ve hastalığın seyrini tekrar değerlendirmek üzere ileriki tarihlerde Ankara’ya tekrar gelmesi kararlaştırılmıştı.

Dr. Fiessinger 1938 Mayıs’ında Türkiye’den ayrılmış ve gerçekten de bilahare Atatürk’ü muayene etmek üzere tekrar İstanbul’a gelmişti.

Diğer taraftan Atatürk’ü ölümcül hastalığı sırasında muayene eden yabancı doktor sadece Dr. Fiessinger de olmamıştı. Örneğin Atatürk’ün hastalığının teşhis ve tedavisi için Avusturyalı doktorlara da müracaat olunmuştu. Her ne kadar Avusturyalı bir doktorlar heyeti Atatürk’ü muayene etmişse de tedavisini Fransız Dr. Fiessinger yürütmüştü.

Hülasa; Atatürk’ün ‘Beni Türk doktorlarına emanet ediniz’ tarzındaki klişe söylemin pek de doğru olmadığı ortadadır. Bu ve benzeri sözlerin daha doğrusu yakıştırmaların herhalde üzerinde durulması Atatürk’ü gerçek ve tabii hali ile tanıyabilmek açısından önem arz etmektedir. Esasen bu tür yakıştırma söylemlerin ve ona ait olmayan vecizelerin fayda sağlaması bir tarafa Atatürk’ü tanımayı zorlaştırmaktan başka hiçbir işe yaramadığı aşikârdır.

‘Şeyh uçmaz, mürid uçurur’ deyimi 'yakıştırmacı müritleri' ifade etmek için icat edilmiştir.

Diğer Yazıları