Profesyonel yorgun metaller

Hüseyin Kaya

Hüseyin Kaya

Uhud Savaşı'ndaki okçuları hatırlayınız.

Ganimetler konusunda yerinde duramayanların ibret dolu hikayesidir bu.

Ve gerçekten iman etmişlerle "Biz teslim olduk" diyenlerin arasındaki farkı vahiy bize anlatıyor.

Bir de düşünün dünya nimetleri karşısındaki insanların düştüğü durumu.

Üstelik başında Hz. Muhammet (SAV)’ın olduğu bir cenktesin ve ganimet daha tatlı geliyor gözüne.

İnsanın dünya nimetleri karşısındaki tutumunu Yusuf Has Hacib Odgurmış’ın ağzından hicretten 462 yıl sonra ne de güzel anlatıyor.

Mavi gökyüzü ile verimli yeryüzü arasındakilerin nasıl insanı oyalayacağı ve ölümün gelip çatacak en somut gerçeğimiz olduğundan bahisle nasihatlerde bulunuyor.

Devlet yönetimi ve en birincil görevi adaletin nasıl tecelli edileceğine dair bir anayasaya bile ihtiyaç göstermeyen Kutadgu Bilig belki de herkesin baştacı edeceği bir eser.

Hukukçular için Dostoyevski’nin "Suç ve Ceza"sını okuyup okumadıklarını merak etmiştik geçenki yazımızda.

Şimdi merak ediyoruz, Kutadgu Bilig gibi bir eseri okuyan kaç kaymakamımız, kaç valimiz vardır acaba.

Veya hiç bir mülakatta bu veya buna benzer bir şey sorulmuş mudur? Duymuşluğum yoktur olmamıştır da.

Bütün kaymakamların iki sene İngiltere'ye gönderilmesine ciddi eleştiri getirmiş olmamız aslında bu aymazlıktan ileri gelmektedir.

Yönetim ve hüküm sürme konusunda Avrupa'yı dize getirmiş ecdadın torunları olarak İngiltere'den usul, erkan öğrenmek kadar utanılacak daha ne olabilir.

Bu rezil alışkanlıktan derhal vazgeçilmelidir. Varsa İngiltere'de mülki stajyerlerimiz hemen geri çağrılmalıdır.

Tekrar belirtmem gerek; ben yazı yazmıyorum yazdığım karşılığında bir ücretim de yoktur.

Doğrusu insanlığı kurtarma peşinde dert taşıyorum. Derdim de yazıya dönüşüyor o kadar.
Gündem ne çabuk değişiyor ülkemde ve insan takip edeyim derken nefessiz kalıyor.

Mehmet Görmez hoca görevinden ayrılmış, İsrail kalıtsal azgınlığını sürdürüyor, Avrupa Birliği aleyhimizde kararlar alıp duruyor, Katar ambargosu devam ediyor, Bakanlar Kurulu'nda değişiklikler oldu ve yeni hükümet görevine başladı, Ak Parti'de kongreler başladı, Cumhurbaşkanı Ak Parti'deki mevcut durumu önce “metal yorgunluğu” ve hemen akabinde “profesyonel deformasyon”olarak değerlendirdi, 15 Temmuz ihanetinin ana davalarından “Akıncı üssü davası” görülmeye başlandı.

Düşüncelerimizi okuyucu merakı bahanesi altında yazmak, yazar için çok elverişli bir imkandır. Gerçekte yazdıklarımızın kimsenin umurunda olmadığı gerçeğini görmezlikten geliyoruz böylece.

Gündemdeki konuların hepsi ile ilgili düşüncelerimizin tamamını bu yazıya sığdıramayacağız.

Bazıları süreklilik arz eden konular ve çok kez değinmeyi gerektiriyor. Bugün itibariyle yani sıcağı sıcağına ne demek gerek bizimde penceremizden onları yazalım.

Doğrusu yazılarımızı birkaç yerde yayınlatma imkanımız var (!) Bu yüzden gündeme ilişkin konuları bir bölümünü ayrı mekanlarda değerlendirelim.

Yazı yayınlama mekanlarımızın çokluğu için bir kez daha Allah'a hamd edelim. Bu yazımız Superhaber’de yayınlansın. Cengiz abi zengin bir medya patronu olamayacak bunu anladım.

Her karşılaştığımızda yüzüme Yasin Sure'sinin 21'inci ayetini okuyor gibi bakışından bu kanaatim artık bilimsel bir kesinliğe dönüştü.

Ak Parti kongreleri ve Cumhurbaşkanımızın teşkilatla ilgili açıklamalarını yorumlayalım ve bitirelim sadece.

Cumhurbaşkanı’nın nev-i şahsına münhasır bir siyasi lider olduğunu çok kez söyledik ve bu konu son on beş yılımızın en çok araştırılması gereken konularındandır.

Devletin çok zorlandığı içten ve dıştan saldırılara maruz kaldığı her kritik dönemde sorunu çözen en önemli unsur Cumhurbaşkanı’nın kendine özgü siyasi öngörüsü ve dehasıdır.

Bugüne değin başarıyla sürdürülen bu durumun en önemli garantisi ise sosyolojik hakikat milletin Cumhurbaşkanı arkasındaki istikrarlı gücüydü ve tabii teşkilatın dirayet ve sağlamlığı.

Kendine özgü siyaset tarzı ve halkın desteği meseleside yeniden ele alınması gereken mevzular ama konumuz teşkilatın metal yorgunluğu ve profesyonel deformasyona uğraması ile ne murad edilmektedir.

Biz değerlendirmelerimizde çokta sorumlu olmayan bir yaklaşımla "Siyasette artık sahneden çekilmesi gereken milletin önünde arzı endam etmesine tahammül edilmeyen siyasiler ve teşkilat yöneticileri için çekip gitsinler" demiş idik.

Cumhurbaşkanı nezaketi ve olgunluğu elden bırakmadan bence bunu söylüyor. Kısaca "İşe yaramayanlar yük olanlar gitsin" diyor ve doğru diyor.

Milletin gönlü tapulu bir mülk değildir. Bu bilinmelidir. Hatta siyaseten varoluşları liderin gölgesindeki verimsiz beklemeden ve ordan hayat devşirmekten ibaret siyasilerin ülkeye uğursuzluk getirmediğini kim söyleyebilir?

Liderin yoğunluğuna, yaranmak duygusunun envai çeşit yöntemleri ile karşılık veren ikbal ve konum devşirenlerin kimler olduğunu herkes az çok biliyor.

Hatta kendi kifayetsizliklerini siyasi konumlarıyla telafi edenler liderin halk nezdindeki virüsleri olarak görev yapmış oluyorlar. Ve siyasi merkezin rahat bir nefes almasından ziyade yorgunluğa sebepler.

Beklenilen, bu kişlerin bir sebeple kendilerini geriye çekmeleri olurdu. Cumhurbaşkanı bu sözleri söylemek durumunda kalmazdı. Zamanında geri çekilmesini bilemeyenlerin akibetlerinin hiç hoş olmadığını görüp yaşayacağız.

Bir taraftan genel bir değerlendirme olması teşkilatta hala canla başla çalışan dava şuurundaki insanları da alınmasına sebep oldu.

Hep bu profesyonel yorgun metaller yüzünden. ”Dava olmaz bedava“ diyenlerin olmadığı bir siyaset özlemiyle.

Diğer Yazıları