Polonya “Yeni Almanya” olabilir mi?

Gazeteci Reşat Çalışlar, İtalya'da yaşanan siyasi krizi ve Polonya'daki ekonomik yükselişi SuperHaber'e yazdı.

İtalya’da Siyasi Kriz

İtalya’da, siyasi kriz, kısmen ekonomik krize dönüşüyor. Mart 2018 genel seçimlerinden sonra bir türlü hükümet kuramayan İtalya’da, ekonomik sarsıntı derinleşiyor. Bu sarsıntı, Euro-Dolar paritesini de etkiliyor. Avrupa Birliği’nin ekonomik temelleri doğrudan etkileniyor. Son yıllarda, İtalya ve İspanya’dan, Almanya ve İsviçre’ye, büyük sermaye kaçışları da söz konusu.

İtalya’daki krizin bir yüzünü, gençlerin işsizliği oluşturuyor. İtalyan gençliğinin durumu, Yunan gençliğinden daha dramatik görülüyor. Üniversite okumayan İtalyan gençlerinin, %32’si işsiz. 18-34 yaş grubundaki İtalyanların 2/3’ü hala anne-baba evinde yaşıyor. Bunun temel nedenleri, iş bulmanın zorluğu ve kiraların yüksekliği. Ortalama bir İtalyan, 2004 yılında, 30 yaşında ekonomik bağımsızlığını elde edebilirken, şimdi bu yaş 38’e çıkmış durumda.

Polonya “Yeni Almanya” olabilir mi?

Umutsuzluk içindeki İtalyan gençliği, ağırlıklı olarak, (son seçimlerde en yüksek oyu alan) “5 Yıldız Hareketi” ve “Lega” gibi, “popülist” (ve Euro’ya da eleştirel yaklaşan) akımları destekliyor. Ancak, İtalya’nın Euro’dan çıkması, henüz doğrudan gündemde değil. "5 Yıldız Hareketi"nin vaat ettiği 780 Euro’luk vatandaşlık maaşı, iş bulmakta zorlanan İtalyan gençlerinde bir umut yaratıyor.

Müslümanlar Dışında Herkes

Polonya, yeni bir çekim merkezi. İtalya düşerken, Polonya yükseliyor. Birkaç yıl önceye kadar, Polonya ekonomisinin ve para birimi Zloty’nin esamesi (özellikle de Euro bölgesinin 3. büyük ekonomisi İtalya karşısında) okunmazdı. Gerçi hala İtalya’da ortalama gelir düzeyi ve servet birikimi Polonya’nın epey üzerinde, ama fark daralıyor.

Yakın geçmişte “göç veren ülke” olarak isim yapmış Polonya, artık göç alan bir ülke. Son dönemde özellikle yazılım uzmanlarına göz diken Polonya, Müslümanlar dışındaki tüm göçmenlere kapılarını açıyor.

Bu arada, Polonya(ve Doğu Avrupa’nın geneli) ile İtalya’nın ortak bir sorunu, yaşlı nüfusları. Hatta İtalya’nın nüfusu daha yaşlı.

Outsourcing

İngiltere, Almanya, İsviçre gibi zengin ve güçlü ülkelerdeki yazılım firmaları; hem maliyetlerin düşüklüğünün, hem de Polonya’nın olumlu imajının etkisiyle, bazı merkezlerini Polonya’ya taşımaya başlıyorlar. Buna “outsourcing” adı veriliyor. Eskiden fabrika işleri ucuz ülkelere verilirken, artık büro işleri de aynı oranda “outsource” ediliyor. İsviçre, büro işlerini, Polonya, Sırbistan,Slovakya gibi birçok farklı ülkeye “outsource” ediyor.

Zloty ve TL

Polonya 2018 itibariyle tam anlamıyla ucuz bir ülke de sayılamaz. Mesela, Zloty’nin değeri, eskiden TL’nin hep altında seyrederdi, 2017’de ilk kez 1 Zloty=1 TL eşitliği görüldü. Şu an ise, Zloty, TL’den daha değerli. 1 Haziran itibariyle, 1 Zloty=1.23 TL.

Polonya’da evler eskiden Türkiye’ye oranla ucuzken, şimdi daha pahalılar. Pahalılaşmaya başlayan Polonya’nın da, aldığı işlerin bir kısmını, daha doğudaki ve daha ucuz ülkelere “outsource” etmeye başlaması da dikkat çekiyor.

Krakow

Polonya’daki en büyük göçmen kitleyi, Ukraynalılar oluşturuyor. Yüksek ücretli yazılımcılardan, garsonlara kadar, her alanda, Ukraynalılar Polonya’daki çalışma hayatında aktifler. Polonya’daki en önemli çekim merkezlerinden biri, ülkenin güneyindeki ünlü şehir Krakow. 1998’de, bilinçli şekilde, bu şehir “özel ekonomi bölgesi” olarak tanımlanarak, özel yatırımlara girişilmiş. Motorola gibi büyük firmalar şehre girmeye başlamış. Ancak, Krakow’daki son 20 yıllık büyümenin, devletten çok, bireysel girişimcilerin dinamizminden kaynaklandığı söyleniyor.

Şehrin tarihi güzelliğinin ve sosyal yaşamının da bu ivmeye katkısı var. Bir üniversite şehri olan Krakow, iyi yetişmiş insan gücünün de etkisiyle, özellikle yazılım firmalarını çekiyor. Polonya’nın, benzer bir arayış içinde olan diğer Doğu Avrupa ülkeleri karşısındaki bir avantajı, büyüklüğü. Macaristan’da bu tür yatırımlar için sadece Budapeşte, Bulgaristan’da sadece Sofya uygunken; Polonya’nın birçok dinamik şehri, birçok farklı çekim merkezi var.

Aslında, Doğu Avrupa’nın değişik yerlerinde, çeşitli düzeylerde, bir toparlanma ivmesi görülüyor. Hırvatistan, turizmde rekorlar kırarken(ekonomilerinin beşte birini turizm oluşturuyor), Polonya’nın “Yeni Almanya” olabileceği yönünde değerlendirmeler de görülüyor.

Arjantin ve Türkiye

Şimdi Hırvatistan’dan biraz Arjantin’e uzanalım.

Hikayesi Türkiye’nin hikayesi ile “özel paralellik” gösteren ülkelerden biri, Arjantin. 20.yüzyılın başında dünyanın en zengin 10 ülkesi arasında olan; doğal kaynakları, geniş toprakları, yumuşak iklimi,okyanusa kıyısı ve Avrupa kültürüne yakınlığı nedeniyle her zaman büyük potansiyeli olduğu düşünülen Arjantin; 1930’daki global krizden bu yana, durumunu hiçbir zaman tam olarak toparlayamamış bir ülke.

Negatif Mucize

2001’de(tıpkı Türkiye gibi) ekonomik kriz yaşamış olan Arjantin, 2018’de gene çok net kriz belirtileri gösteriyor. Arjantinliler(çok daha az doğal kaynağa, toprağa ve kıyı şeridine sahip, iklim koşulları çok daha negatif bir ülke olan) Polonya’nın başarısına imreniyorlar ve onu anlamaya çalışıyorlar. Arjantin’de şu an gösterge faizler %40 civarında. Para birimleri olağanüstü ölçüde değer kaybetti. Açlık sorunu da var. Arjantin’in bu kadar artıya rağmen bu kadar olumsuz bir noktaya gelebilmiş olması, bazen, “negatif mucize” olarak yorumlanıyor.

Brezilya

Son haftalarda dünyanın gündeminde olan bir ekonomi de, Brezilya. Orada büyük bir benzin ve lojistik krizi yaşanıyor, taşımacılık ve kamyonculuk çökmüş durumda. Grev var. Bu durum üstünden “durumu bisikletçilik için fırsat olarak değerlendirelim” gibi espriler de yapılıyor. Tabii Brezilya başlı başına bir yazı konusu. Biz Doğu Avrupa’ya dönelim.

Batı-Doğu Avrupa sorunları

Doğu Avrupa’daki “iyiye gidiş”in, günün birinde bir duvara dayanması/toslaması mümkün. Batı Avrupa-Doğu Avrupa ilişkileri de aslında “sütliman” sayılamaz. Bulgar mafyasının İspanya’da fuhuş işlerine bulaşması gibi, değişik komplike durumlar var. Doğu Avrupa’daki bu yükselişin, örneğin Uzakdoğu’dakine yakın boyutta bir başarı öyküsüne dönüşebilmesi, şimdilik çok yakın bir olasılık değil.

Soros ve Krugman

2010’lu(ve 2020’li) yıllar, bazı ülkelerin düşüşlerine, bazılarının da yükselişlerine sahne olmaya devam edecek gibi görünüyor. Son olarak, “gelişmekte olan ülkelerin yükseliş trendinin sona erip ermeyeceği” tartışması tekrar gündemde. Paul Krugman, gelişmekte olan ülkeler(emerging markets) konusunda karamsar. Soros, yeni bir “küresel finans krizi” olasılığına dikkat çekerken; Amerikalı ekonomist Krugman, dolardaki yükselişle birlikte, bazı ülkelerde patlak verebilecek bir krize karşı uyarıyor.

Yaşanan değişimin, bir küresel ekonomik krizi(henüz) tetiklemese bile, yeni bir ekonomik şekillenme ve dağılımı beraberinde getirmesi öngörülebilir.

Not: Bu yazının amacı, “Polonya(kuzey) neden kazanır, İtalya ve Arjantin(güney) neden kaybeder?” veya “ekonomik krizde olan ülkelerin sosyal/toplumsal krizlerini nasıl anlamak gerekir?” gibi “büyük” sorulara cevap aramak değildi elbette. Trump’ın AB’ye koyduğu yeni gümrük vergilerinin dünyadaki dengelere etkisini değerlendirebilecek konumda da değilim. Ekonomist veya sosyolog da değilim. Kendimce bazı sorular sormaya çalışıyorum sadece.

Polonya “Yeni Almanya” olabilir mi? ile ilgili etiketler Polonya Almanya reşat çalışlar
GÜNÜN VİDEOSU

Sultangazi'de aralarında husumet bulunan grup trafikte silahlı kavgaya tutuştu

Sultangazi'de aralarında husumet bulunan grup trafikte silahlı kavgaya tutuştu. Güpegündüz yaşanan silahlı kavgada 3 kişi yaralandı.