IMF: Türkiye fark yaratacak! Batı raporlarında Türkiye ilk 10'a giriyor
Uluslararası Para Fonu (IMF), küresel ekonomiye ilişkin değerlendirmesinde, Türkiye'nin gelişmiş ülkelere göre daha fazla büyüyeceğini öngördü. G20 ülkelerinin büyüme görünümü 2009 küresel finans krizinden bu yana en zayıf seyrini izlerken, rapora göre Türkiye'nin 2030 yılında gelişmiş ekonomileri geride bırakarak çok daha güçlü bir büyüme performansı sergilemesi bekleniyor. İşte detaylar...
Uluslararası Para Fonu (IMF), Türkiye’nin de dahil olduğu gelişmekte olan ülkelere yönelik son değerlendirmesini yayımladı.

Küresel büyümeyi baskılayan 4 temel etken
Rapora göre, dünyanın en büyük 20 ekonomisinin 2030 büyümesi sadece %2,9'da kalacak.
2025'te %3,2, 2026'da %3'e gerileyen oranlar, aşırı tasarruf dengesizlikleri ve bütçe baskılarıyla besleniyor.
Dört başlı canavar olarak sıralanan riskler: Artan korumacılık, politika belirsizlikleri, kamu maliyesindeki bozulmalar ve gelişmiş ülkelerdeki yaşlanan nüfus. ABD, Almanya, İngiltere, Fransa, Japonya ve Güney Kore gibi devler %1,4'le sürünürken, küresel tansiyon orta vadede zirvede kalacak.
G20 zirvesi gölgeli: Liderler nerede?
Tüm bu ekonomik risklerin gölgesinde G20 liderleri, 22-23 Kasım tarihlerinde Johannesburg’da bir araya gelecek. Ancak zirve öncesinde ABD, Çin ve diğer bazı büyük ülke liderlerinin toplantıya katılmayacak olması, organizasyonun dikkat çeken notları arasında yer alıyor.
Türkiye parlayan yıldız
IMF’nin projeksiyonları, G20 grubu içerisinde "gelişmiş" ve "gelişmekte olan" ekonomiler arasında belirgin bir makas değişikliğine işaret ediyor.
Rapor verilerine göre; ABD, Almanya, İngiltere, Fransa, Japonya ve Güney Kore gibi gelişmiş G20 ülkelerinin 2030 yılında sadece yüzde 1,4 büyümesi öngörülüyor.
Buna karşılık Türkiye, Hindistan, Çin, Brezilya, Endonezya ve Suudi Arabistan gibi gelişmekte olan ekonomilerin, yüzde 3,9 ile çok daha güçlü bir büyüme ivmesi yakalayacağı tahmin ediliyor.

2025-2030 arası kritik
Kısa vadede 2025 %3,5, 2026 %3,7 büyüme bekleyen IMF, Türkiye'nin rezerv toparlanması ve enflasyon düşüşünü övse de, yapısal yatırımların canlandırılmasını şart koşuyor.