Canavarlar aramızda...

Prof. Dr. Zakir Avşar yazdı...

Prof. Dr. B. Zakir Avşar
Prof. Dr. B. Zakir Avşar

Kimse kusura bakmasın. Canavarlarla birlikte yaşıyoruz. Kuralsızlık kural haline gelmiş vaziyette. Gaziantep Nizip ve Mardin Derik kazalarının olduğu gün ben de otomobilimle Batı Karadeniz güzergâhında idim. Yanımdan yöremden benden daha hızlı şekilde geçen otobüs, kamyon ve tırları gördükçe içimden “Bunlar birilerinin canını yakacak!” diyordum. Benim Seyahat güzergâhımda olmadı ama aynı gün farklı iki yerde maalesef pek çok insanımızı kaybettik, pek çok insanımız da yaralandı…

Polisimizi ve jandarmamızı itham ve ilzam için söylemiyorum, ancak denetimler yetersiz. Bunun kabullenilmesi lazım. Kamyon ve otobüsler kesinlikle gitmeleri gereken şeritlerinden gitmiyorlar. Hız limitlerine riayet etmiyorlar. Yüklerini nizami almıyorlar. Üstüne üstlük periyodik bakımlarını yaptırıp yaptırmadıkları meçhul ve yakıt olarak da 10 numara yağ kullanıyorlar…

Hal böyle olunca kazalardan kaçınamaz hale geliyoruz…

Bazı yerlerde yerel yönetimler resmen vatandaşa tuzak kuruyor. Akılla mantıkla, matematikle bağdaşmaz bir şekilde hız kesintileri getiriyorlar. Yazılan her cezadan yüzde alıyorlarmış. Şu işe bakın… Dert kazaları önlemek, trafik güvenliği değil, cezadan pay almak…

Trafik akışında sıkıntı olmayan, kaza ihtimali bulunmayan yerlere de devletimiz radar tuzakları kuruyor…

Denetim deyince akla hemen otomobiller geliyor, onlara radar kurup, hız cezaları vermek geliyor. Şeridinde gitmeyen kamyonları, otobüsleri, sabahları ve akşamları trafiğin en yoğun olduğu anlarda herkesi sıkıştıra sıkıştıra giden servisleri kimse görmüyor…

Şehir içinde her dakika hır çıkarmaya hazır dolmuş, taksi ve otobüs şoförlerini denetlemek kimsenin aklına gelmiyor…

Biraz insaf…

Bunların hepsi toplumsal yarar için, insan hayatı için olmalı değil mi? Ama nerde?

Şehir içi trafik ise zaten rezalet. Bir yandan motokuryeler, ne denetim var ne kural tanıyorlar… Kafalarına göre istedikleri hızda, her şeritten, hatta karşı yönden bile üstünüze üstünüze gelebiliyorlar. Öte yandan martı denen taşıtlara binen ergenler… Yürüme mesafelerine ve gereksiz bir şekilde bu aletlerle yayaları da rahatsız etmek pahasına biniyorlar…

Kesinlikle her gün bir motosiklet kazasına şahit oluyorum.  Martıların terörüne uğrayanlara rastlıyorum.

Şimdi bunları söyledim diye bir hayli tepki alacağımı biliyorum. Ancak durum bu.

Madem tepkileri alacağım, o zaman bir konu daha var…

Köpeklerden sokaklara çıkamıyoruz. Koloni halinde geziyorlar ve saldırganlaşıyorlar. Köpeksever lobisi o kadar güçlü ki, yerel yönetimler bunların şerrinden çekiniyor, tedbir geliştiremiyor.

Ankara’nın göbeğinde, Çankaya’da insanların yürüyerek evlerine gitmeleri, sokakları arşınlamaları, yürüyüş yapmaları neredeyse imkânsız hale geldi.

Aynı anda onlarca köpek etrafınızı sarabiliyor çünkü…

Sokak hayvanı kavramı nedir? Böyle bir mantıksızlık olur mu? Etobur hayvanlar bunlar. Saldırabilirler.  Bu hayvanları ancak evcil olarak tabir edebiliriz ve bunlar sahipli olmak durumundadır. Sahipli değil ise sokakta değil, barınaklarda bulunmalıdır.

Hayvanseverlik güzel bir şey. Canlı cansız her varlığa hürmet gerekir, amenna. Ancak, insanın hayatının hiç mi değeri yok?

Bakın hayatımızda tek kötü giden şey ekonomi değil; trafik de, sokaklarda gezen başıboş köpekler de büyük sorun…

Artık bu konulara da bir sahip çıkan, el atan çıksa iyi olacak…

 

Diğer Yazıları