“Satma bizi” notuyla çöken düzen... İBB yolsuzluk çetesi paniğe kapıldı: İtirafçılara ölüm listesi, şantaj ve milletvekilliği teklifi!
İBB’ye yönelik yolsuzluk soruşturmasında çetenin itirafçılara yönelik tehditleri pes dedirtti. Aziz İhsan Aktaş’ın “ölüm listesine alındım” sözleriyle başlayan süreçte, daha önce etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanan Ertan Yıldız ve Adem Soytekin’in de susturulmaya çalışıldığı ortaya çıktı. Üç ayrı tehdit soruşturması sürerken, İmamoğlu’nun avukatlarının baskı planları ve “Adem dik dur, bizi satma” notları dosyaya girdi.
İBB’deki yolsuzluk çetesinin çözülmesini sağlayan itirafçılar, her türlü baskı ve tehditle susturulmaya çalışılıyor.
Aziz İhsan Aktaş’ın ölüm listesine alındığını söylemesiyle büyüyen tehditler zinciri, Ertan Yıldız’a zorla belge imzalatma girişimi ve Adem Soytekin’e milletvekilliği teklifine kadar uzandı. Üç ayrı soruşturma sürerken, dosyaya giren şantaj ve notlar İmamoğlu’nun çevresindeki yolsuzluk ağının paniğini gözler önüne serdi.
Aziz İhsan Aktaş
İTİRAFÇILARI SUSTURMAK İÇİN DEVREYE GİREN KARA DÜZENEK
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde (İBB) uzun süredir devam eden yolsuzluk soruşturması, yalnızca para trafiği ve rüşvet ağını değil, aynı zamanda “itirafçıları susturma” operasyonlarını da ortaya çıkardı. Yolsuzluk zincirini deşifre eden isimlerin tek tek hedef alındığı, tehdit edildiği ve susturulmaya çalışıldığı soruşturma dosyalarına girdi.
Aziz İhsan Aktaş, etkin pişmanlıktan yararlanarak verdiği ifadelerde, CHP’li belediyelerdeki şaibeli ihalelerden paravan şirketlere aktarılan rüşvetlere kadar birçok detayı anlatmıştı. Ancak bu ifadelerden sonra Aktaş, kendisinin ve ailesinin ölüm listesine alındığını açıkladı. “Bana saldıracaklar” diyerek savcılığa başvuran Aktaş’ın şikâyeti sonrası 10 kişi tutuklandı. Bu, yolsuzluk çetesinin itirafçıları susturmak için devreye koyduğu planların yalnızca ilkiydi.
İmamoğlu ve itirafçı Ertan Yıldız
ERTAN YILDIZ’A CEZAEVİNDE BASKI: ZORLA BELGE İMZALATMA GİRİŞİMİ
İBB İştirakler Başkanı olarak görev yaparken yolsuzluğu itiraf eden ve etkin pişmanlıktan faydalanan Ertan Yıldız, verdiği ifadelerle sistemin en kritik noktalarını deşifre etmişti. Yıldız, iştiraklerde ihalelerin nasıl belirli şirketlere aktarıldığını, kimlerin bu süreçlerde rol aldığını ayrıntılarıyla anlatmıştı. Bu ifadeler soruşturmada yeni tutuklama dalgalarının önünü açtı.
Tam da bu noktada Yıldız’ı susturma girişimleri başladı. Silivri’deki Marmara Cezaevi’nde baskı altına alınan Yıldız’a, Ekrem İmamoğlu’nun avukatları Kemal Polat ve Mehmet Pehlivan’ın organizasyonuyla, aslında vekâleti olmayan bazı avukatlar aracılığıyla ulaşılmaya çalışıldı. Amaç açıktı: Yıldız’a, “Etkin pişmanlık ifadem baskı altında alındı” şeklinde bir belge imzalatmak.
Soruşturma dosyasına göre bu belge yalnızca bir inkâr metni değildi. Aynı zamanda, çetenin tüm ağı çökerken yargıyı da baskı altına almaya dönük organize bir müdahale planıydı. Yıldız’a ailesi üzerinden de baskı kuruldu. “İmzala, yoksa bedelini ödersiniz” tehdidiyle karşılaştı. Ancak bu girişim de savcılık soruşturmalarına yansıdı.
ADEM SOYTEKİN’E VEKİLLİK TEKLİFİ VE “SATMA BİZİ” NOTLARI
İBB’deki yolsuzluk ağını ifşa eden bir diğer isim ise Adem Soytekin oldu. Soytekin’in anlattıkları, CHP’li belediyelerde sahte makbuz düzeninden ihalelerdeki kayırmalara kadar pek çok usulsüzlüğü ortaya çıkardı. Fakat Soytekin’in başına gelenler tehdit boyutunu aşarak “vaatlerle susturma” noktasına vardı.
Soytekin, cezaevinde kendisine milletvekilliği teklif edildiğini bizzat ifadesinde dile getirdi. Bu teklif, susturulması karşılığında bir ödül gibi sunulmuştu. Dahası, İmamoğlu’na ait olduğu iddia edilen el yazısı notlar üzerinden baskı kuruldu. Soytekin, bu notlardan birinde yer alan ifadeyi asla unutmadığını belirtti:
“Adem dik dur, bizi satma.”
Bu cümle, aslında tüm soruşturmanın özeti gibiydi: Yolsuzluk ağının ortaya çıkmasından korkanlar, “itirafçıları satmamaya” zorlamak için hem tehdidi hem de siyasi vaatleri aynı anda devreye sokmuştu.
ÜÇ FARKLI TEHDİT SORUŞTURMASI SÜRÜYOR
Aziz İhsan Aktaş, Ertan Yıldız ve Adem Soytekin’e yönelik tüm bu baskılar, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın üç ayrı soruşturmasına konu oldu. Dosyalarda yalnızca tehditler değil; aynı zamanda şantaj, siyasi vaatler, zorla belge imzalatma girişimleri de resmen kayıt altına alındı.
Bugün gelinen noktada İBB’deki yolsuzluk çetesinin çökmesi yalnızca rüşvet ve ihalelerle değil, aynı zamanda bu “itirafçıları susturma” operasyonlarının da deşifre edilmesiyle mümkün hale geliyor.