Bir başka açıdan Cemal paşa!

Yakın tarihimizin önemli simalarından birisidir Cemal Paşa. Meşruti rejimin inşasında, Birinci Dünya Savaşı’na girilmesinde ve Şerif Hüseyin isyanının (Arap isyanı değil) patlak vermesinde ve daha pek çok hadise ve işlerde Doğu’nun üç atlısından biri olan Midilli doğumlu Ahmet Cemal Paşa’nın önemli bir rolü olmuştur.

Talat ve Enver Paşanın gölgesinde kalsa da İttihatçı bir lider olan Cemal Paşa’nın hayatı ve yaptıklarına dair bugüne değin çok şey yazılıp çizilmiştir. Hal böyle olsa da hayatı, icraatı ve düşüncelerini İngilizlerin tespitleri çerçevesinde ele alınması hem Paşa’nın şahsını hem de son dönem siyasi ve askeri tarihimizdeki bazı bilinmezlikler yahut boşlukların bilinip anlaşılmasında yararlı olacağı muhakkaktır.

 İngiliz belgelerinde yer alan bilgilere göre tam adı ile ifade etmek gerekirse Ahmet Cemal Paşa 1916'da IV. Türk Ordusu Komutanı ve Bahriye Nazırı oldu.

Mart ayında, Şerif Hüseyin isyanı patlak vermeden önce, Şerif Faysal Şam'da Cemal Paşa’nın yanında bulunmaktaydı.

İngilizlerin değerlendirmesine göre Cemal Paşa, bir dereceye kadar bilinçaltında var olan bir yönelimle, kasıtlı olarak, Arapları ezmek için bahane aradı ve dolayısıyla da patlak verecek bir Arap isyanı için zemini hazır hale getirmeye çalıştı.

Söz konusu temizlik harekâtının başlatılmasında Beyrut'taki Fransız Konsolosluğu'nda 1916'da ele geçirilen menfi suretteki yazışmalar yeterli oldu. İsyanın belirti göstermesine bile fırsat verilmeden önemli sayıda Suriyeli aydının hayatla ilişkisi kesildi.

Cemal Paşa bu suretle Şerif Hüseyin isyanını kışkırttı ve fakat kontrol etmekte güçsüz kaldı. Ancak o, İngiliz belgesindeki beyana göre, işlediği mezalimlerin suçunu oldukça zekice bir surette Enver Paşa'nın üzerine atmayı başardı.

Cemal Paşa izlediği siyasette daimî bir surette Alman karşıtı oldu. Dolayısıyla da Suriye'ye gönderilen tüm Almanlarla tartıştı. Onun temel hevesi Suriye’de bağımsız bir krallık kurup sürdürmekti. Dolaysıyla da bu yöndeki hırsına uygun bir siyaset izledi.

1916'da Arabistan'daki Stotzingen Misyonu'nun başarısızlığı Cemal Paşa’ya atfedildi. Ancak daha kötüsü Cemal Paşa 1916/1917'de Bağdat'a yönelik İngiliz tehdidi sırasında Mezopotamya'da Halil Paşa'ya yardım etmeyi reddederek dikkate değer bir bencillik sergiledi.

Kudüs'ün kaybından maddi ve manevi olarak sorumlu tuttuğu Falkenhayn'a karşı düşmanlık sergiledi ve iş birliği yapmaktan kaçındı. Bu durum onun İstanbul'a geri çağrılmasıyla sonuçlandı. Ağustos 1917'de Berlin'i ziyaret etti.

Eylül ayında, Filistin'den son olarak geri çağrılmasından önce, Beyrut'ta Suriye politikasına değindi ve Türkiye'nin geleneksel düşmanı Bulgaristan'a dikkat etmesi gerektiğini vurgulayarak oldukça çarpıcı bir konuşma yaptı.

Cemal Paşa savaş sırasında Medine'deki Fahrettin Paşanın taleplerine de pratik hiçbir yanıt vermedi.

İzlediği siyasetle hem Suriye halkını Türklere karşı hem de Türkleri müttefiklerine karşı kızdırdı. En güçlü nazırlar ve generallerle tartıştı.

Fakat bütün bunlara rağmen Bahriye Nazırı ve Suriye'de en göze çarpan Türk olmaya devam etti.

İstanbul'a hesap vermesi için çağrılınca emre itaat etti, sonrasında da Berlin'e gitti. Ancak azarlanmak yerine kendisine iltifat edildi ve Suriye'deki iktidarına geri döndü.

Oysaki Cemal Paşa’nın tek başarısı İngilizleri Mısır'ın savunması için milyonlar harcamaya zorlamaktan ve şiddetle ihtiyaç duyulan ordularını başka yerlere yönlendirmekten ibaretti.

Belki bir başka başarısı da Suriye’de bedenlerde isyan edecek hiçbir bir baş ve el bırakmamış olmasıydı.

Cemal Paşa gücü, kamu hayatında kendine bir çizgi haline getirip izhar ettiği, İslam'ı savunmasında yatıyordu. Oysaki davranışları kendi çıkarı dışında her şeye karşı sahteydi.

Önde gelen Türk nazırları arasında İslam’ı savunan tek kişi kendisiydi ve Turancılar onu ve diğer tüm İslam yanlısı Türkleri bertaraf etmeyi çok isteseler de onu etkisiz kılmaya cesaret edemedi.

Böylece Cemal, Alman muhalefetine ve Enver Paşa'nın oyunlarına rağmen iktidarda kaldı.

Aralık 1917'de İstanbul'a dönüşünde, eski Bahriye Nazırlığı görevini üstlendi.

Daha sonra Karadeniz'de Batum'da ve Ağustos 1918'de Viyana'da olduğu rapor edildi…

Tüm yazılarını göster