ATATÜRK'ÜN MİRASI VE İŞBANKASI SERMAYESİ

Atatürk ölmeden evvel her ne kadar çiftliklerini ve sahibi bulunduğu bir kısım tahvilleri hazineye bağışlamışsa da maaşının ötesinde daha başka varlıkları da mevcuttu. Sahip olduğu mali varlığın miktarı ise genel olarak 3 ila 4.000.000 lira arasında tahmin edilmekteydi. Unutmamak gerekir ki icra etmekte olduğu cumhurbaşkanlığı görevi dolayısıyla almakta olduğu bir maaşı vardı ve bu maaş küçümsenecek bir miktarda da değildi.

Atatürk hazineye yaptığı bağışlardan arta kalan mal varlığını vefatı öncesinde muayyen kişi ve kurumlara kayda bağlı olarak miras bırakmıştı.

ABD belgelerindeki ifade biçimi ile Büyük Şef Atatürk'ün son vasiyeti vefatı sonrasında, 28 Kasım 1938’de Adliye Sarayı'nda, Sulh Ceza Hâkimliğinde, kız kardeşi Makbule Hanım, Adalet Bakanı, Dışişleri Bakanı, İçişleri Bakanı ve birkaç milletvekili ve avukatın huzurunda açılmıştı.

Sulh Hâkimi vasiyeti Adliye Sarayı'nda katılımcıların huzurunda açıp okumadan önce Büyük Şef’in faziletlerinden övgü ile bahsettiği bir konuşma yapmış, sonrasında ise resmi görevini icra etmek üzere cübbesini giymişti.

Sulh Hâkimi öncelikle üzerinde birkaç mühür ve Büyük Şef'in imzası, içerisinde ise ikinci bir zarf ve bir kâğıdın bulunduğu büyük bir zarfı açmıştı. İkinci kâğıt; İstanbul 6. Noteri (Bay Kunter), Hasan Rıza Soyak ve Dr. N. E. İrdelp'in imzasını taşıyan bir tutanaktı.

Hâkim, tutanakta yer alan bilgileri, katılımcıların işitebileceği şekilde, yüksek bir sesle okumuştu.

Sulh Hâkimi zarf üzerindeki mühürlerin ve imzaların tahrif edilmediğini doğruladıktan sonra Atatürk'ün vasiyetini içeren ikinci zarfı açmış ve yapılmasını istediği son arzusunu ihtiva eden vasiyeti hazır bulunanlara beyan etmişti.

Vasiyetname ve vasiyetnamenin açılışını anlatan tutanak metni 28 Kasım 1938'de Anadolu Ajansı tarafından da yayınlanmıştı.

Esasen Atatürk vasiyetini İstanbul’da Dolmabahçe Sarayı’nda hasta olarak yatmakta olduğu 5 Ağustos 1938 Pazartesi günü hazırlamıştı. Diğer bir ifade ile vasiyetname Büyük Şef’in ölümünden yaklaşık 3 ay önce kaleme alınmıştı. Vasiyetnamenin 1938 Ağustos’u başında kaleme alınmış olması ise tesadüfi bir zaman dilimi olmayıp, bilakis Ağustos ayının ilk günlerinde sağlık açısından maruz kaldığı olumsuz gelişmeler nedeniyleydi.

Hatırlanacağı üzere Atatürk, Ağustos’un ilk günlerinde istirahat ettiği SAVARONA’da biraz üşütmüş olması ve durumunun aniden kötüleşmesi üzerine doktorlarının önerisi üzerine 4 Ağustos Perşembe günü Dolmabahçe Sarayı'na nakledilmiş ve birkaç saat içinde ölümünün beklendiği belirtilmişti. Ayrıca o akşam, Başbakan hariç tüm Bakanlar Kurulu üyeleri, vefatın gerçekleştiği saatte görevlerinin başında olmak üzere Ankara'ya dönmüşlerdi.

Konuşulanlar öyle anlaşılmaktadır ki doğruydu. Zira çevresindekiler kadar Atatürk’ün kendisi de hayattan ümidini kesmiş olmalıdır ki 5 Ağustos 1938 Pazartesi günü geride bırakacağı mallarına dair vasiyetini kendi el yazısı ile kaleme almıştı.

Atatürk'ün 28 Kasım 1938'de Ankara'da Adliye Sarayı'nda açılıp okunan vasiyeti esasen son derece kişisel hususiyetlere sahipti ve geride bıraktığı malın ailesi üyeleri ve bazı kurumlara miras olarak bırakıldığını ifade etmekteydi.

Varlıklarının önemli bir kısmını daha evvelce hazineye bağışlamış olması dolayısıyla vasiyetnamenin esas konusu Atatürk’ün İş Bankası’nda bulunan hisselerine dairdi. Bu hisselerin kim tarafından ve nasıl değerlendirileceği konusu yanında hisselerden kimlerin ne oranda nemalanacağı ifade olunmuştu.

Atatürk’ün gerek hisselerin değerlendirilmesi gerekse kurumsal işletmenin sağlanması bakımından, Cumhuriyet Halk Partisi’ni bir anlamda İş Bankası'na kayyım olarak atamıştı.

Kız kardeşi Makbule Hanım başta olmak üzere diğer evlatlık kızlarına ise muayyen bir süre ve miktarda pay bırakmıştı. Kendisinden sonra halefi olan İsmet İnönü'nün çocuklarını da unutmamış, yükseköğrenimlerinin sağlanması için mirasından kendilerine harcama yapılmasını vasiyet etmişti. Vasiyetin kalıcı mirasçıları ise şüphesiz ki Türk Tarih ve Türk Dil Kurumları olmuştu.

Atatürk, yukarıda adları sayılan kimseleri kısıtlı ve muayyen bir süre için mirasından yararlanır kılmış olsa da tarih, dil ve kültür boyutlu araştırmalar yapmak üzere Türk Tarih ve Türk Dil Kurumlarını kalıcı mirasçı kılmış ve dolayısıyla da sahip olduğu maddi varlığı esas itibarıyla yine Türk devleti ve milletine bırakmıştı.

Atatürk'ün miras olarak geriye bıraktığı servetin miktarı genel olarak 3.000.000 ila 4.000.000 lira, (yaklaşık 2.400.000 – 3.200.000 dolar) arasında tahmin olunmuştur. 3.200.000 doların, 1938 yılı itibarıyla ortalama %3,72 enflasyon ve %7,861,28 kümülatif enflasyon çerçevesindeki değeri ise 82.612,684 Türk lirasina  tekabül etmektedir. (1)

Bu para daha o devirde yıllık 8 faizle işletildiği dikkate alındığında Türk Tarih ve Türk Dil Kurumlarının ne derece büyük bir miktarda mirasa muhatap kılınıp kendilerine menfaat sağlandığı ortadadır.

Belirtmek gerekir ki bugün Türk Tarih ve Türk Dil Kurumları kendilerine bırakılan mirasın yıllık nemasını/faizini bile harcayıp bitiremeyecek kadar maddi açıdan güçlü ve Türkiye’nin en zengin resmî kurumları arasındadırlar.

Atatürk’ün Türkiye İş Bankası’ndaki hisselerini Türk Tarih ve Türk Dil Kurumlarına ve dolayısıyla da Türk devleti ve milletine miras bırakmış olması bütünüyle tesadüfi bir durum muydu yoksa bir kasd-ı mahsusa mı dayanmaktaydı şeklindeki bir soruya kesin bir surette cevap vermek mümkün olmayıp bu konuya dair birçok şey söylenebilirse de, ABD belgelerinin ifadesiyle, muhakkak olan bir hakikat varsa o da Atatürk'ün söz konusu servetinin kaynağını, Milli Mücadele sırasında,1,000.000.00 lira (20.653,171 dolar) miktarındaki Ağa Han'ın katkısı da dâhil olmak üzere, Hindistan, Mısır ve bir veya iki diğer Müslüman ülke tarafından Türk davasına katkıda bulunmak üzere gönderilen yardımlardan oluştuğudur.

ABD diplomatik belgelerinde vefatı ile birlikte İş Bankası kurumsallığında Atatürk’ten geriye kalan mirasın esas kaynağı ya da oluşum şekli konusunda verilen söz konusu bilgilerin ötesinde üzerinde durulan diğer bir konu ise mirasın geriye bırakılma şekli olmuştur. 

ABD belgelerinde konuya dair olarak yapılan değerlendirmede:

Vasiyetnamenin borçların, vergilerin veya diğer masrafların ödenmesi için herhangi bir hüküm içermediği

belirtilmekte ve ayrıca vasiyetin yapılma şeklinin o dönem yürürlükte olan Türk hukukunun:

Vasiyetçinin malvarlığını serbestçe tasarruf etme kabiliyetine getirdiği sınırlamaları tamamen göz ardı ettiği

konusuna dikkat çekilmektedir.

1: Hesaplama için bak: https://smartasset.com/investing/inflation-calculator#XpHWTwUQD6

Tüm yazılarını göster