Alâmetifarika / Her şey harika

Hüseyin Kaya

Hüseyin Kaya

İnsan ne tuhaf bir varlık öyle değil mi?

Tuhaf diyorum ama bunun tam olarak neye tekabül ettiğini bilmiyorum.

Yazacak çok şeyin olduğu ve fakat yazmanın bir o kadar boş olduğuna inanmaya başladığım bir tuhaflığı yaşıyorum bu aralar.

Nadasa bırakılmış düşünce tarlasına dönüşecek beyinlerimiz.

Korkularımız ve ümitlerimiz mecrasını bulamayınca ortaya çıkan kargaşa bir şekilde paralel zihinler inşa ediyor ve "muhtemelen insan" diye bir kavrama dönüştürüyor bizi.

"Aklımıza mukayyet ol Allahım" şeklindeki bir yakarış hiç bu kadar zaruret olmamıştı.

Yeni bakanlar kurulu ile ilgili yazacaktık. Zaman biranda yeni gündemlere bırakıverdi kendini. Gündem tembelliği gibi bir hastalığa yakalanmak üzereyiz sanki.

Mutlaka belirtmek gerek Adalet Bakanı olarak atanan Abdülhamit Gül Bey çok iyi bir tercih olmuştur. Milli düşünce kaynaklarından beslenmiş ve farklı bir çok siyasi tecrübeyi genç yaşında yaşamış ve buna rağmen siyasi bir olgunluğa kısa sürede varmış bir arkadaşımız. Ve meslektaşımız. Bu bakanlığın kadim isteklileri ve toy arzulayanlarını düşününce daha da anlamlı oluyor Sayın Gül'ün tercih edilişi. "Bu işten kendime de bir pay çıkarsam mı?" diye düşünürken düşünce yazıya dönüşmüş bile. Sayın Bakan Ak Parti MKYK'sına seçilince o genel kurulla ilgili sosyal medya hesabımdan 15.09.2015 tarihinde iki tane paylaşımda bulunmuştum. Kongrenin en önemli olayının bu olduğunu ve Sayın Gül'ün iyi bir Adalet Bakanı tercihi olacağını yazmıştım. İki yıl öncesinden bu durumu öngörmüş bir bahtiyar değiliz de neyiz?

Bir de İsrail’in istikrarlı azgınlığından bahsedecektik. Özellikle bu sıralar Peygamberler tarihini okuyorum ne kadar yazılmış ve ne kadarını edinmişsem hepisini okuyorum. Adamlar bir bela gerçekten. Ve günün sonunda kendi açmış oldukları belalardan helak olup gitmişler. Yine öyle olacak. Bu azgınlığın cevabını vermek elbet bize düşüyor.Böyle bir gayretimiz olmalı. Samimi Yahudileri de bu beladan kurtarmalı. Bu gayretimizi dile getiren bir şiirimin iki mısrasını okuyucuyla paylaşmak isterim.

“Tahtaların arkasından mahzun ışıklar bize bakıyor.

Bekle Kudüs!

Gelmek için yedi yaşında bir çocuk Kaçkar'dan, plan yapıyor.”

Almanların ülkemize karşı oluşturmaya çalıştığı ve Eylül sonu gibi uygulamaya koyacakları yeni desiselerden de bahsedecektik ayrıca. Merkel Eylül sonu seçimi kazanır kazanmaz ciddi ambargolar uygulayacakmış. Aslında bir yönüyle Yunanistan diye bir ülke yok aslında. Ekonomik krizdeki Yunanistan'ı Almanya satın aldı. Şu an Almanya ile komşuyuz yani. Turizmden tutun da bir çok ekonomik sektörde Türkiye ile ciddi uğraşacağa benzer. Programları bu. Diğer taraftan Almanya'daki vatandaşlarımıza da baskıları artırmış durumdalar. Almanya buna devam ederse hayatta karşılaşmadığı bir ders alır. Beş milyona yakın vatandaşımızın barışçıl ve sivil itaatsiz eylemleri ile felç olur bunu bilsin.

Unutmadan şimdi daha çok Kürtlerin yaşadığı Irak ve Suriye civarındaki bağımsızlık oylamasına da değinmeli diye düşünüyordum. Sayısız milletin yaşadığı bu topraklar kimseye yar olmuş değildir. Bu topraklar kıyamete kadar İslam Medeniyetinin toprakları olarak kalacaktır. Ve asla hiç bir etnik ve milli unsura hasredilemez. Aklınızı başınıza alınız. Sizin yapacağınız bağımsızlık oylaması topraklarınızın başkalarına aidiyetinin tescili şeklindeki bir gaflete dönüşür sonra.

Arada küçük küçük şaşırtıcı hadiseler olmuyor da değil.

Ayhan Oğan’ın devleti yıkıp yeni devleti kurma görevini Sayın Erdoğan'a vermesi ve sonrasında kendisinin de aradan bir taşeronluk kapma sevdasının yapılan açıklamalar üzerine kısa sürede trajik bir sonla bitmesi gibi.

Kadınların giyimiyle ilgili özgürlüklerine müdahalelerin artması ve bunun üzerine yapılan direniş eylemleri. Bu hadise üzerine böyle tatminkar bir kaç yazı yazılsın diye bekledim durdum nafile. Kesin söz veriyorum bu konuda böylece bana kaldığı için çok şaşırtıcı bir yazı yazacağım. Kışkırtıcı bir hale dönüşmez inşallah.

Profesyonel Metaller başlıklı son yazımıza Uhud Savaşı ile başlayıp devam etmiştik. Konu ise Sayın Cumhurbaşkanı'nın yeni kongreler nedeniyle teşkilat mensuplarının durumuna ilişkin değerlendirmeleri üzerine idi. Yazıdan birkaç gün sonra Sayın Cumhurbaşkanı konuşmasına Uhud Savaşı ve Bedir ayrımı üzerinden bizim değerlendirmemize yakın "dava şuuru" eksenli bir konuşma yaptı. Ziyadesiyle hoşumuza gitti, rastlantı bile olsa.

Son bişey daha. FETÖ davalarındaki sanıklar fotoğraf ve kamera kayıtlarındaki şahısların kendilerine çok benzediğini ama kendileri olmadıklarını söylüyorlar. Mahkemelere bir önerim var. Bu sanıkların eşlerini ve çocuklarını mahkemeye çağırıp sorsunlar. Bakalım ne diyecekler?

Diğer Yazıları