Cem Yılmaz ve Ahu Yağtu, 2012 yılında evlenmiş, ancak bu evlilik 2013 yılında anlaşmalı bir şekilde sona ermişti. Boşanma protokolü kapsamında, Cem Yılmaz, oğlu Kemal’in bakım ve ihtiyaçları için Ahu Yağtu’ya aylık 10 bin dolar nafaka ödemeyi kabul etmişti. Ancak, yıllar içinde Türk Lirası karşısında döviz kurlarındaki artış, bu nafaka miktarının Cem Yılmaz için ciddi bir yük oluşturmasına neden oldu. Ünlü komedyen, nafaka miktarının Türk Lirası’na çevrilmesi ve düşürülmesi talebiyle mahkemeye başvurdu.
Yargıtay’dan Cem Yılmaz’a dolar müjdesi: Nafaka davasında emsal karar
Türkiye’nin en ünlü komedyenlerinden Cem Yılmaz, eski eşi Ahu Yağtu’ya oğlu Kemal için ödediği 10 bin dolarlık nafaka miktarıyla ilgili uzun süredir devam eden hukuk mücadelesinde yeni bir gelişme yaşandı. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, döviz cinsinden ödenen yoksulluk nafakasının Türk Lirası’na çevrilmesi yönünde emsal bir karar verdi. Bu karar, Cem Yılmaz’ın nafaka yükümlülüğünü yeniden şekillendirdi ve Türkiye’deki nafaka davaları için önemli bir referans noktası oluşturdu.
Cem Yılmaz, 10 bin dolarlık nafaka miktarını fazla bularak İstanbul 11. Aile Mahkemesi’ne dava açtı. Dilekçesinde, döviz kurlarındaki artışın ekonomik yük oluşturduğunu ve nafakanın 40 bin TL’ye düşürülmesini talep etti. Ahu Yağtu’nun avukatları ise çocuğun eğitim, sağlık ve sosyal ihtiyaçlarının artan masraflarını gerekçe göstererek bu talebin reddedilmesini istedi.
Mahkeme, Cem Yılmaz’ın talebini kısmen kabul ederek nafakanın döviz cinsinden ödenmesine son verdi ve aylık 70 bin TL olarak belirlenmesine hükmetti. Ancak bu karar, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi tarafından bozuldu. Bölge Mahkemesi, nafakanın yeniden 10 bin dolar olarak ödenmesi gerektiğine karar verdi. Bu durum, Cem Yılmaz’ın aleyhine bir sonuç doğurdu ve dava süreci Yargıtay’a taşındı.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, Cem Yılmaz’ın nafaka davasıyla paralel olarak başka bir yoksulluk nafakası davasında verdiği emsal kararla dikkat çekti. Bu karar, döviz cinsinden ödenen nafakaların Türk Lirası’na çevrilmesi gerektiği yönünde önemli bir içtihat oluşturdu. İşte, Yargıtay’ın kararına ilişkin detaylar:
Dava Sürecindeki Tarafların İddiaları
Yargıtay’ın incelediği davada, davacı, 2003 yılında anlaşmalı boşanma protokolüyle eski eşine aylık 1.500 dolar yoksulluk nafakası ödemeyi kabul etmişti. Ancak, ekonomik durumunun kötüleştiğini iddia ederek nafakanın kaldırılmasını, bu mümkün değilse 850 TL’ye indirilmesini talep etti. Davalı taraf ise bu talebi reddederek, nafaka miktarının protokolle belirlendiğini ve ekonomik durumunda bir iyileşme olmadığını savundu. Ayrıca, boşanmanın davacının sadakatsizliği nedeniyle gerçekleştiğini öne sürerek nafakanın devamını istedi.
İlk Derece Mahkemesinin Kararı
İlk derece mahkemesi, tarafların sosyal ve ekonomik durumlarını değerlendirerek davayı kısmen kabul etti. Nafaka miktarı 1.500 dolardan 1.000 dolara indirildi. Ancak, bu karar hem davacı hem de davalı tarafça temyiz edildi. Davalı taraf, nafaka miktarının düşürülmesine itiraz ederken, davacı taraf nafakanın tamamen kaldırılmasını veya daha fazla indirilmesini istedi.
Bölge Adliye Mahkemesinin Uyarlama Kararı
Bölge Adliye Mahkemesi, dava tarihinde Türk Lirası’nın döviz karşısındaki değer kaybını dikkate aldı. Boşanma tarihinde 1 dolar 1,64 TL iken, dava tarihinde bu rakam 7,38 TL’ye yükselmişti. Mahkeme, döviz cinsinden belirlenen nafakanın Türk Lirası’na çevrilmesi gerektiğine hükmetti ve nafaka miktarını aylık 2.500 TL olarak belirledi. Bu karar, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi tarafından bozuldu.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin Bozma Gerekçesi
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, tarafların ekonomik durumlarında olağanüstü bir değişiklik olmadığına işaret etti. Davacının gelirinin yalnızca emekli maaşıyla sınırlı olmadığını, ek gelir kaynaklarına sahip olduğunu belirtti. Ayrıca, döviz kurlarındaki artışın öngörülemez bir ekonomik krizden kaynaklanmadığını ve nafaka miktarının indirilmesini gerektirecek bir durum olmadığını ifade etti. Bu nedenle, nafakanın indirilmesi kararını bozarak davanın reddine hükmetti.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun Nihai Kararı
Bölge Adliye Mahkemesi, Yargıtay’ın bozma kararına direnerek nafakanın Türk Lirası’na çevrilmesi gerektiği yönünde kararını sürdürdü. Dosya, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’na taşındı. Genel Kurul, 2003 yılında hükmedilen nafaka ile dava tarihi arasında dolar kurunda yaklaşık 4,5 katlık bir artış yaşandığını vurguladı. Davacının döviz cinsinden gelir elde etmediği ve Türk Lirası’yla geçimini sağladığı göz önüne alındığında, nafaka ödemesinin orantısız bir yük oluşturduğuna karar verdi. Bu nedenle, nafakanın Türk Lirası’na çevrilmesi kararını onadı.
Cem Yılmaz’ın Davasına Etkisi
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun bu emsal kararı, Cem Yılmaz’ın nafaka davasına da ışık tuttu. Yılmaz’ın 10 bin dolarlık nafaka yükümlülüğü, döviz kurlarındaki artış nedeniyle Türk Lirası’na çevrilme olasılığıyla yeniden gündeme geldi. Daha önce İstanbul 11. Aile Mahkemesi’nin nafakayı 70 bin TL’ye düşürme kararı, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından bozulmuş olsa da, Yargıtay’ın emsal kararı, bu tür davalarda Türk Lirası’na geçişin mümkün olduğunu gösterdi.
Ahu Yağtu’nun Açıklamaları
Ahu Yağtu, geçtiğimiz günlerde bir davette basın mensuplarının nafaka davasıyla ilgili sorularına yanıt verdi. Konunun kapandığını ve her şeyin netleştiğini ifade eden Yağtu, “Özel konular bunlar, konuşmak istemiyorum” diyerek detay vermekten kaçındı. Yağtu’nun bu açıklaması, dava sürecinin taraflar arasında bir uzlaşmayla veya mahkeme kararıyla sonuçlanmış olabileceğini düşündürdü.
Cem Yılmaz’ın Espirili Yorumları
Cem Yılmaz, nafaka davasını zaman zaman sahne performanslarında espri konusu yaptı. Bir gösterisinde, oğlu Kemal’in internette mal varlığının 20 milyon dolar olduğuna dair bir haber okuduğunu anlattı. Yılmaz, bu duruma esprili bir şekilde yaklaşarak, “Annenin haberi yok değil mi? Sakın ona gösterme” dedi ve nafaka ödemesinin ömür boyu devam edeceğini ima etti. Bu espri, seyirciler arasında büyük yankı uyandırdı ve Yılmaz’ın konuya mizahi bir perspektiften yaklaştığını gösterdi.