Nihal Candan’ın cezaevine girmeden önce paylaştığı estetikli fotoğraflar, günlük yaşamını sergilediği videolar ve görünüşe dayalı kimliği, onun gerçek sorunlarını görünmez kılmıştı. Psikiyatristlere göre bu durum, özellikle fenomen ve influencerlarda görülen bir şöhret zehirlenmesine işaret ediyor.
Sosyal medya, şöhret ve mükemmel olma baskısı: Nihal Candan’ın ölümü ‘etkileşim hastalığını’ bir kez daha gözler önüne serdi
Anoreksiya nedeniyle yaşamını yitiren sosyal medya fenomeni Nihal Candan’ın ölümü, sadece bir sağlık krizi değil; toplumsal bir alarm niteliği taşıyor. Zayıflık, beğeni, kusursuz görünüm ve "mükemmel profil" yaratma çabası, özellikle genç kadınlar arasında zehirli bir mükemmeliyetçiliğe dönüşmüş durumda. Uzmanlar, sosyal medya şöhretinin görünmeyen hastalığı olan "etkileşim bağımlılığına" ve beden algısı bozukluğuna dikkat çekiyor.
Beğenilme arzusu, sürekli filtrelenmiş bir hayat sunma ihtiyacı, en sonunda kişinin kendi bedenini, açlıkla ve aşırı kontrolle cezalandırmasına neden olabiliyor.
"MÜKEMMEL GÖRÜN, HER ŞEYİ GİZLE" KÜLTÜRÜ
Uzmanlar, özellikle kadın fenomenler üzerinde kurulan "hep zarif görün, hep zayıf kal, dertlerini gösterme" kültürünün bir psikolojik baskı rejimine dönüştüğünü belirtiyor.
Psikolog Dr. Esin T., bu baskının artık fiziksel görünüşle sınırlı kalmadığını, insanların “mutluluğunu bile kanıtlamak zorunda hissettiğini” söylüyor:
“Gülümsediğiniz, filtreli bir kareyle binlerce beğeni alabilirsiniz ama o sırada açsınızdır, yalnızsınızdır, tükenmişsinizdir. Sosyal medya bunu görmez, görmek istemez.”
BİR KUŞAK ANOREKSİYA İLE SAVAŞIYOR...
Nihal Candan’ın ölümünün ardından şarkıcı İrem Derici, 2017 yılında anoreksiya nedeniyle yoğun bakımda tedavi gördüğünü duyurdu.
Derya Uluğ ise üniversite yıllarında 39 kiloya kadar düştüğünü, bir dilim ekmek için dua ettiğini ve bu hastalıktan kurtulmanın kolay olmadığını söyledi.
İki ismin de ortak mesajı netti:
“Zayıflık bir başarı değil, hastalık olabilir. Bu hastalık sizi yavaş yavaş hayattan alır.”
İTİRAFLAR, YANKILAR VE GÖRMEZDEN GELİNEN GERÇEK
Sadece ünlü isimler değil, birçok genç kadın sosyal medya üzerinden anoreksiya, dismorfi ve bulimiya gibi yeme bozukluklarıyla ilgili kendi hikayelerini paylaşmaya başladı.
“Ben de Nihal gibi 23 kiloya düştüm ama kimse anlamadı…”
“Güzel göründüğüm için övüldüm, hasta olduğum için değil…”
gibi yorumlar, bu sorunun ne kadar geniş kesimleri etkilediğini gösteriyor.
GÖRÜNMEYEN HASTALIK: EKRAN ARKASINDAKİ YALNIZLIK
Sosyologlar bu durumu “görünmeyen yıkım” olarak tanımlıyor. Filtreli yüzlerin ardındaki gerçek yüzlerin artık toplum tarafından görülmesi gerektiğini belirtiyorlar.
Medya uzmanı Yrd. Doç. Dr. Melike Tatar, konuyu şöyle özetliyor:
“Sosyal medya size ‘kusurlu görünme’ izni vermez. Oysa kusur, insanın kendisidir. Kusuru bastıran toplumlar psikolojik olarak çürümeye mahkûmdur.”
BU SADECE BİR KİŞİNİN ÖLÜMÜ DEĞİL: TOPLUMSAL UYANIŞA İHTİYAÇ VAR
Nihal Candan’ın ölümü bir “şöhret haberi” olarak geçiştirilemez. Bu, sadece bireysel bir trajedi değil, kitlevi bir kaygının görünür hâle gelmesidir.
Şöhret, sosyal medya, zayıflık ve görünüm takıntısı...
Bir nesil artık sadece bedenine değil, ruhuna da kelepçe vuruyor.
Ve bu kelepçeyi ancak gerçeklik kırabilir.