Siyasi Söylemde Yanılsamalar ve Davutoğlu

Hüseyin Kaya

Hüseyin Kaya

7 Haziran seçimlerinin sonuçları üzerinde konuşmanın, zamanı geçmediği henüz hükümet kurma çalışmalarına geçilememesinden belli…
Ak Parti'nin, meydanlardaki konuşmacısı Sayın Başbakan Davutoğlu'ydu.
Temelde, Ak Parti'nin 2002'den bu yana ortaya koymuş olduğu icraatlerden bahsetti.
Ve “Yeni Türkiye “mefkuresinin tarihsel,coğrafi ve duygusal sınırları üzerinde oldukça teferruatla durdu.
Vatandaş üzerine etkili olamadığı kanaatindeyim. Her ne kadar ilk genel seçim tecrübesi olma anlamında belli bir düzey yakalamış olsa da kendiliğinden oluşan cümleler yoktu.
Karşılıklı iletişim, sadece “Onlar konuşur.. Ak Parti yapar” tekrarından ibaretti.
Entellektüel derinliği ve tarihsel duygusallığı yoğun olan bir lidere bu tarz Avrupai ve bir konserde belki bir karşılık oluşturacak bu seçim sloganı oturmamış basit kalmış oldu.
Diğer yandan “sıfır sorun” meselesinin belki epistomolojik mülkiyeti kendinde olan Davutoğlu dış politika ile ilgili açıklamalarını mevcut gerçekler üzerinden değil de özlenen düşünceler üzerinden ifade etmeyi tercih etti.
Bu, durum ortada işte, gerçeğini değiştirmedi. Bu anlamda mevcut dış politika serüvenini çokça sahiplenemediği şeklinde değerlendirildi.
Belki bir açıdan netameli görünse de, ve gerçek sorunlu olsa da dış politikadaki durum izah edilebilir ve hatta savunabilir içerikler taşımaktaydı.
Uzun yıllar ciddi bir aktivitesi olmayan Türkiye dış politikasının etrafındaki coğrafyaya kayıtsız kalmaması anlatılabilirdi.
Ve aslında müdahil olunan durumlarla ilgili sonucun henüz ortaya çıkmadığı vurgusu önemli olurdu.
Suriye olayının ne getireceği, Mısır meselesinin nelere gebe olduğu, İsrail'in tutumundaki geri çekilme gibi konular izah edilecek ve kanaatimce sandığa olumlu yansıyacaktı.
Daha önce de bir cümleyle ifade etmiştim. Sayın Davutoğlu seçim sürecinde vatandaştan daha çok kendisini ikna etmiştir.
Kendi felsefi ve siyasi söylemi Türkiye için ciddi bir boyut taşıyan Davutoğlu’nun bunu söyleme taşıyamamasını gördük.
İlk bir, iki mitingden sonraki konuşmaları bir anlamda Tayyip Erdoğan söylevine yetişme ve onun eksikliğini giderme kaygısını barındırıyordu.
Bu kaygı malesef kaygı olmaktan öteye geçemedi.
Konuştuğu her ilin tarihsel ve coğrafi ve bir çok açıdan öne çıkan önemine abartılı vurgu dikkati çekti.
Belki Tayyip Erdoğan'ın yaptığı gibi kısmen bu özellikler vurgu yapması doğru olurdu fakat abartı hep var oldu.
Yani Türkiye'de bir tane Gazi olan ilimiz var. Aslında topyekün Türkiye'yi kapsayan bir algı ve 'sahiplik’i ifade etmek istediyse de yeterince sonuç alamadı.
Birçok dini özgürlüklerin sağlanmış olması ve yatırımlardan bahsetmesi de yeterince ilgi uyandırmadı. Birçok reformlar zaten siyasi olarak vatandaş tarafından karşılığı ödenmiş konulardı ve heyecan getirmedi.
Yani başörtü, İmam Hatipler, 28 Şubat, Menderes gibi konular siyasi söylem olarak karşılık bulmuyor eskisi kadar.
Seçmen bahsedilmeyen ve söyleme dönüşmeyeni değerlendirdi. Eğer bazı sıkıntıların eleştirilecek konuların sebepleri doğru izah edilseydi daha çok karşılık bulmak mümkündü.
Bu seçimde her parti liderinin yapmış olduğu ve bir diğerini örnek almak zorunda olduğunu hissettiği çok komik bir şey oldu: Karşılıklı ahitleşmeler...
Söz veriyor musunuz? Veriyoruz! Neredeyse bir mitingde ondan fazla bu şekilde tekrarlar çok yanlıştı. Bu yanlışı en çok yapan da Sayın Davutoğlu oldu.
Tayyip Bey'e yakışan ve karşılık da bulan yüksek sesle ve sert konuşma Davutoğlu'nun bir başka hatasıydı.
Ez cümle içerik ve söylem biçimi açısında bahsettiğimiz bu konuların önemli olduğunu ifade ederiz.

Diğer Yazıları