Şii hilalinden Arz-ı Mev’ud’a… İran ve İsrail’in yayılmacı devlet aklı nerelerden besleniyor?

İsrail-İran savaşı şimdilik geride kaldı ama aslında olan biten neydi sorusu hala cevap bulabilmiş değil. İki ülkenin de Ortadoğu’daki yayılmacı politikalarının nedenlerine, Yahudilerin kutsalı olan Ağlama duvarı ile Şiilerin matem kültürü arasındaki hedef benzerliklerine göz atacağız.

İranİsrail savaşında vicdan sahibi her Müslüman, Siyonist katliamlara karşı İran halklarının yanında oldu. Ülke nüfusunun yarısından fazlasını teşkil eden Güney Azerbaycan Türkleri, Türkmenler ve Kürtlerle derin bağlarımızın bulunması da bunu gerektiriyordu.

Puslu hava dağılmaya başladığına göre İran’ın emperyal emellerle coğrafyamızda yarattığı fay hatları ve neden olduğu acıları hatırlatmak gerekiyor.

Şii hilalinden Arz-ı Mev’ud’a… İran ve İsrail’in yayılmacı devlet aklı nerelerden besleniyor?

Hem İsrail’in hem de İran’ın arkasında kalan yolda ayak izleri kanlıdır.
İki ülke de birçok noktadan birbirlerine fena halde benzemektedirler.
Öncelikle iki devlet de kendi inançlarının şeriatına göre idare edilirler.
Dinci devlet ile dindar devlet arasında ise fark var.

Şii hilalinden Arz-ı Mev’ud’a… İran ve İsrail’in yayılmacı devlet aklı nerelerden besleniyor? - Resim : 2

Örneğin hem İran’da hem İsrail’de farklı inançlara siyasi baskı kurulur.
İran’da Sünni Türkmenler ve Kürtlerin politik hakları kısıtlanmıştır. Kimse rejimi eleştirmeyi aklından dahi geçiremez.

İmam Rıza Vakfı ülkedeki taşınmazların neredeyse üçte ikisinin sahibidir.
Bir kişi siyasete girerken dahi bu vakıftan icazet almak zorundadır.
Bu vakfı da İran’ın seçkin birkaç ailesi idare etmektedir.

Siyasetin yanı sıra iktisadi faaliyetleri ve eğitim meseleleri de İmam Rıza Vakfı’nın tekelindedir.

Yalnızca bununla da sınırlı değildir İran’daki yasaklar; farklı akideler de topyekûn yasaktır.
Aynı durum İsrail’de de söz konusudur.

Devlet mekanizması tahrif edilmiş Tevrat’a göre yorumlanmıştır.

Şii hilalinden Arz-ı Mev’ud’a… İran ve İsrail’in yayılmacı devlet aklı nerelerden besleniyor? - Resim : 3

Bugün İsrail’in yapmış olduğu bir zulmü belirleyen veya yöneten büyük bir oranda Siyonizm’in metafiziğini oluşturan tahrif edilmiş dindir.

Genellikle televizyona çıkan kalem sahipleri “Hz. Musa’nın On Emir’inden ilkinin “öldürmeyeceksin” olduğunu söyleyerek söze başlarlar.

Oysa bu büyük bir yanılsamadır.

Şii hilalinden Arz-ı Mev’ud’a… İran ve İsrail’in yayılmacı devlet aklı nerelerden besleniyor? - Resim : 4

Tahrif edilmiş yorumuyla Siyonist, öldürülmemesi gerekenin insanların hepsinin değil, sadece Yahudiler olduğu zannını ve zehabını taşımaktadır.  Başka bir örnek vermek gerekirse Tevrat’ta tahrif edilmiş bir bölüm vardır ki şöyle demektedir:
 
“Samuel Saul'a şöyle dedi:

‘RAB seni kendi halkı İsrail'in Kralı olarak meshetmek için beni gönderdi. Şimdi RABB'in sözlerine kulak ver. Her Şeye Egemen RAB diyor ki, ‘İsraillilere yaptıkları kötülükten ötürü Amalekliler'i cezalandıracağım. Çünkü Mısır'dan çıkan İsrailliler'e karşı koydular. Şimdi git, Amalekliler'e saldır. Onlara ait her şeyi tümüyle yok et[a], hiçbir şeyi esirgeme. Kadın erkek, çoluk çocuk, öküz, koyun, deve, eşek hepsini öldür.” (Saul 15/ 1-4)

Şii hilalinden Arz-ı Mev’ud’a… İran ve İsrail’in yayılmacı devlet aklı nerelerden besleniyor? - Resim : 5

Görüldüğü gibi İran da İsrail de dinci birer devlettir. Oysa Allah katında dincilik değil, dindarlık makbuldür. Türkiye bu anlamda iki ülkeden de ayrılır. Ülkemizde akide olarak bir Hanefi, Şafi’den üstün tutulmaz.

Mezhepsel olarak Sünni ile Alevi ayrıştırılmaz.

Elbette münferit olaylar olmakla beraber devlet adalet ile yaklaşır. Bu da ülkemizi dinci değil, dindar yapmaktadır.

Şii hilalinden Arz-ı Mev’ud’a… İran ve İsrail’in yayılmacı devlet aklı nerelerden besleniyor? - Resim : 6

Dinin istismarı çoğunlukla emperyal duygularla alakalıdır. İran’ın Şii Hilali ülküsü ve İsrail’in Arz-ı Mev’ud hayali bunlarla alakalıdır. Dinlerini devletlerine sermaye yapmış bu anlayışlar birçok noktada örtüşür ve benzeşir.

İsrail ve İran’ın en çok benzeştikleri noktalardan birisi de matem kültürüne biçtikleri teo-politik anlamdır.

Şii hilalinden Arz-ı Mev’ud’a… İran ve İsrail’in yayılmacı devlet aklı nerelerden besleniyor? - Resim : 7

Ağlama duvarı kültü

İsrail’in ideolojik sapmasında önemli bir yer tutan ağlama duvarının Süleyman Mabedi’nin kalıntısı olduğuna inanılmaktadır.

Oysa kayıtlara ve bilimsel araştırmalara göre bu duvarın Süleyman Mabedi ile yakından uzaktan bir ilgisi yoktur.

Ha-Kotel ha-Ma’aravi (Batı Duvarı) olarak bilinen ağlama duvarı Osmanlı döneminde farklı şekilde tanımlanmaktadır.

Evvelü’l-kıbleteyn (ilk kıble) denilen Kudüs’te kurulan tüm İslam devletleri Yahudilere hoş görü ve adaletle yaklaşmıştır. Bazı iddia sahiplerinin dediği gibi Osmanlı bahsi geçen moloz ve taşlara asla Burak Duvarı ismini vermemiştir ve hiçbir arşiv belgesinde bulunmaz.
Kanuni Sultan Süleyman bu duvarın olduğu bölgeye Yahudilerin de ibadetini yapması için alan tahsis etmiş ve bunun yer tayinini Müslüman alimler yapmıştır. Yani Siyonizm’in iddia ettiği gibi Süleyman Mabedi ile bir ilgisi bulunmaz.

Şii hilalinden Arz-ı Mev’ud’a… İran ve İsrail’in yayılmacı devlet aklı nerelerden besleniyor? - Resim : 8

Nitekim Osmanlı’dan önce mesela Eyyubiler zamanında Burak Duvarı denilen kısımda Yahudilerin ibadet yapmasına izin verilmemiştir ki Yahudilerin özellikle orayı istediğine dair ufacık bir kanıt kırıntısı dahi yoktur arşivlerde. Yani bölge Müslümanların kullanım alanı içerisinde bulunmaktadır.

Başka bir ifadeyle Ağlama Duvarı, Osmanlı’nın Yahudilere Kudüs’te mazlum yaşamamaları için tahsis ettikleri bir alandır.

Oysa duvar bugün Siyonizm’in siyasi simgesine dönüşmüştür.

Ağlama Duvarı, Siyonizm’in kefaret kapısı olarak görülmekte ve matem kültü üzerinden bir gelenek icadı olarak kullanılmaktadır.

Bu sayede geçmiş acılar ve travmalar da taze tutularak radikal bir toplum inşa edilmeye çalışılmaktadır. Bu İsrail’in Arz-ı Mev’ud ülküsü için bir başlangıç noktasıdır.

Şii hilalinden Arz-ı Mev’ud’a… İran ve İsrail’in yayılmacı devlet aklı nerelerden besleniyor? - Resim : 9

İran’ın matem kültürü

İsraillilerin olduğu gibi İran’ın da emperyal duygularla yaratmaya çalıştığı toplum mitinin altında matem kültürü bulunmaktadır.

Prof. Dr. Mehmet Ali Büyükkara “Kerbela'dan İnkılab'a: İmami-Şii Şehadet Düşüncesi ve Problemleri” makalesinde bu rivayetlerin kaynağı olarak kabul edilen hadis ve olayları şu şekilde ele almaktadır;

“Hz. Adem'in cennetten yeryüzüne indirildikten sonra yeryüzünde dolaşırken Kerbela mevkiine geldiği bildirilmektedir. Hz. Âdem burada anlayamadığı bir nedenle üzüntüye kapılmış ve şiddetli bir şekilde ağlamıştı. Allah ona Hz. Hüseyin'in başına gelecekleri bildirmiş ve Hz. Hüseyin'in katilinin de Yezid b. Muaviye olduğunu söylemişti. Bunun üzerine Hz. Âdem Yezid'e lanet okur ve bu lanetinin mükâfatı olarak eşi Havva'ya kavuşur. Hz. İbrahim ise, yıldızlara baktığında Hz. Hüseyin'in başına gelenleri görmüş ve fevkalade üzülmüştü. ‘Bunun üzerine yıldızlara şöyle bir baktı ve 'ben hastayım' dedi " ayeti bu durumu ifade etmekteydi. Hz. Hüseyin'in katledileceğini bildikleri haber verilen peygamberler arasında Hz. Nuh ile Hz. Zekeriyya'nın da isimleri geçmektedir. Naklettiği İsraill rivayetlerle tanınan Ka'bu'l-Ahbar'ın (ö.32/652), elindeki Ehl-i Kitab'a ait eski bir kitapta Hz. Hüseyin'in öldürüleceğine dair bir haberi okuduğunu söylediği iddia edilmektedir, Irak Musevi eksilarkı Re'sü'l-Calut, Kerbela'da bir peygamber evladının öldürüleceğinin babası tarafından bilindiğini bildirmiştir.

Şii hilalinden Arz-ı Mev’ud’a… İran ve İsrail’in yayılmacı devlet aklı nerelerden besleniyor? - Resim : 10

Cebrail (bazı rivayetlerde Mikail), Hz. Peygamber'e torununun ümmeti tarafından öldürüleceğini haber vermiş ve bu haberden dolayı şiddetli bir hüzne kapılan Hz. Peygamber'e, bir mucize eseri olarak Medine ile Kerbela'nın arasını birleştirerek Kerbela'nın mübarek toprağından bir parçayı hediye etmişti.

Bir başka rivayete göre Hz. Peygamber bu toprağı hanımı Ümmü Selerne'ye verir ve toprağın kana dönüşmesinin Hüseyin'in öldürüldüğünün bir işareti olduğunu bildirir. Ümmü Selerne toprağı özenle saklar. Hz. Hüseyin'in vefat ettiği gün ise bu toprağın kana dönüştüğüne şahit olur. Hz. Fatıma'ya da Hüseyin'e hamileyken, doğuracağı çocuğun ümmeti tarafından öldürüleceğini haber veren şahıs babası Hz. Muhammed'dir. Hz. Fatıma bu üzücü haber üzerine Hüseyin'i doğurmak istemez. Bir rivayet, ‘Biz insana ana ve babasına iyilik etmesini tavsiye ettik. Annesi onu zahmetle taşıdı ve zahmetle doğurdu’ ayetinin Hz. Fatıma hakkında nazil olduğunu bildirmektedir. Fakat Hz. Peygamber, kendisinden sonraki imamların Hz. Hüseyin'in soyundan geleceğini haber verince Hz. Fatıma ruhen yatışır ve kadere rıza gösterir.”

Şii hilalinden Arz-ı Mev’ud’a… İran ve İsrail’in yayılmacı devlet aklı nerelerden besleniyor? - Resim : 11

Şia siyasi öğretisinde de şehadet psikolojik harbin en önemli unsurudur. Toplumun politik açıdan harekete geçirilmesi ve psikolojik üstünlüğün elde edilmesi açısından Ağlama Duvarı ile büyük oranda aynı işlevi görmektedir.

Ağlamak ve matem üzerinden bir ideoloji inşasına bazı İranlı aydınlar da karşı çıkmıştır. Bunların başında sosyolog Ali Şeriati gelmektedir;

"Ağlamak için bir 'program' planlayan, ağlamayı bir görev, 'bir dini tören veya erkan' bilen, 'bir adet', 'bir temel iş veya meslek' edinen, 'kar elde etmek için bir araç' olarak kullanan, 'zararı yok etmek için bir araç', 'birinin bozgunculuğuna fırsat veren bir vasıta olarak' kullanan. 'sürekli başarısızlık için bir alet olarak' düşünenler, netice itibarı ile 'ruhsal bir ödül' olduğuna inananlar bizi aldatıyorlar demektir." (Ali Şeriati – Hz.Ali Şiası)

Şii hilalinden Arz-ı Mev’ud’a… İran ve İsrail’in yayılmacı devlet aklı nerelerden besleniyor? - Resim : 12

Velhasıl, İran ve İsrail’in inşa ettikleri devlet aklı, benzer anlayıştaki teolojilerin sonucu olduğunu acı bir biçimde görmekteyiz. İki devletin son otuz senede sebep oldukları ölümlerin bugün istatistikini tutmak dahi mümkün değildir. En acısı da bu iki devletin diskurunun merkezinde olan en önemli argümanlardan birisi de Türkiye’ye yönelik mütemadiyen halifelik ve Sünnicilik ihtirası ithamdır. Ne İran ne de İsrail’in kendi arasında çözemeyecekleri mesele olmadığı gibi iki ülkenin rejimi birbirini beslemektedir.

Yakın zamanda olmasa da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kararlılıkla yürüttüğü siyasi gelenek muarız olarak bilinen İran ve İsrail’i gelecekte aynı safta buluşturacağına şüphe yoktur. Türkiye’nin insan ve adalet temelli iradesi bu ideolojik olarak kardeş iki ülke için rejimlerini korumak adına gerçek tehdittir.

GÜNÜN VİDEOSU

İsrail, Gazze’de masum sivilleri diri diri yaktı: Ateşkese rağmen katliam sürüyor

Gazze’de ateşkese rağmen katliam devam ediyor. İsrail’e ait İHA’lar Han Yunus’ta sivillerin kaldığı çadırları vurdu. Aralarında çocukların da bulunduğu çok sayıda masum insan diri diri yanarak can verdi. İsrail ordusu, “Sarı Hat” dışına geçerek hem Gazze’de hem Batı Şeria’da saldırıları tırmandırıyor. Filistin’de bilanço ağırlaşıyor.