PKK/PYD TERÖR ÖRGÜTÜNÜ KORKUTAN TARİH: 20-21 HAZİRAN

Ceyhun Bozkurt

Ceyhun Bozkurt

oceyhunb@gmail.com

Türkiye’nin tehdit değerlendirmelerinde ABD desteğiyle Suriye’nin kuzeyinde ciddi bir coğrafyayı işgal etmiş olan PKK/PYD terör örgütü üst sıralarda yer alıyor. Seçimlerden önce de gündemin ilk sıralarındaki maddelerden biri, bu terör örgütüne yönelik operasyon seçeneğinin ne zaman hayata geçirileceğiydi.

Terör örgütü ise ABD destekli Yedili Masa’nın seçim galibiyetine umut bağlamıştı. Ancak hem 14 Mayıs’ta hem de 28 Mayıs’ta bu istekleri gerçekleşmedi. Şimdi ise büyük bir panik içindeler.

Seçimlerden sonra terör kartı yeniden devreye sokuldu. Örgüt seçimlerden önce adaylarına destek için ilan ettiği sözde ateşkesi bitirdi, saldırılarına yeniden başladı. Teröristlerin Haziran ayı başından itibaren yaptığı saldırılar, zaten teröre karşı 7 gün 24 saat teyakkuzda olan Türk Silahlı Kuvvetleri’ni harekete geçirdi.

Milli İstihbarat Teşkilatı’nın da nokta operasyonlarıyla desteklediği PKK/PYD-YPG terör örgütüne karşı TSK operasyonlarında, Tel Rifat ve Münbiç bölgelerinde çok sayıda terörist hedef vuruldu.

Herkesin merak ettiği soru ise, örgüte nihai darbenin indirileceği operasyon veya operasyonların ne zaman yapılacağı?

İşte önümüzdeki günlerde yapılacak Astana toplantısı, bu konuda önemli bir veri sunacak.

20-21 Haziran’da Kazakistan’ın eski ismi Astana olan başkenti Nur-Sultan’da bir araya gelecek olan Türkiye, Rusya, İran ve Suriye dışişleri bakan yardımcıları başkanlığındaki heyetler, Suriye’de ortak çalışma konusunda bir yol haritasının önünü açmaya çalışacak.

Dört ülkenin Dışişleri Bakanları 10 Mayıs'ta Moskova'da bir araya gelmiş, Türkiye-Suriye ilişkilerinin geliştirilmesine yönelik bir yol haritası hazırlanmasına, tarafların süreci kademeli olarak ilerletmek için özel bir komite oluşturması konusunda mutabakata varmıştı.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Orta Doğu ve Afrika Özel Temsilcisi ve Dışişleri Bakan Yardımcısı Mihail Bogdanov, birkaç gün önce yaptığı açıklamada Türkiye-Suriye ilişkilerinin normalleştirilmesi ile ilgili yol haritası taslaklarını tamamladıklarını açıkladı.

Özellikle Türkiye ve Suriye arasında normalleşme sürecinin işletilmesi konusunda siyasi çözümle bağlantılı olarak çözümü hedeflenen sorunlu alanlar var. Bunların en başında gelenleri;

- Bu ülke topraklarında bulunan terör örgütleriyle mücadele,

- Sığınmacıların, göçmenlerin geri dönüşü üzerine çalışmalar.

Her ne kadar zorlu bir süreç olarak görülse de Ankara ile Şam arasındaki ilerlemeden Moskova memnun. Geçtiğimiz günlerde Şam yönetimine yakınlığıyla bilinen Al-Watan gazetesine bir açıklama yapan Rusya'nın Şam Büyükelçisi Alexander Efimov, Türkiye ile Suriya arasında iletişim konusunda elde edilen sonuçların olumlu olduğunu dile getirdi. Rus Büyükelçi, 10 yılı aşkın süredir ilişkilerini donduran iki ülkenin bu temaslarının bile başlı başına büyük başarı olduğunu vurguladı.

Ama tabii ki masada her şey toz pembe değil. Zorlu müzakere başlıkları var. Örneğin Suriye’nin “Türkiye’nin askeri varlığının Suriye topraklarından çekilmesi” şartı, kısa ve orta vadede kesinlikle fayda sağlamayacak. Çünkü terör örgütü PYD-YPG’ye karşı Rakka-Deyrizor hattı gibi hem kontrol ettiği bölgenin dibindeki kritik, stratejik yerlerde bile operasyon yapamayan Suriye, Türkiye’nin çekilmesi durumunda Afrin, Cerablus, El Bab, Resulayn, Tel Abyad gibi noktalarda da hiçbir varlık gösteremez. Bu durumda, terör örgütleri buralara yeniden hakim olup hem Suriye’nin toprak bütünlüğünü zora sokar hem de Türkiye’ye yönelik terörist saldırıları artırır. Türkiye haklı olarak bu ülkede siyasi çözüm olmadan ve terör örgütleri temizlenmeden kendi güvenliği için geri adım atmamakta kararlı.

Suriye’nin masadaki kozlarından biri ise 12 yıl sonra Arap Birliği’ne kabul edilmesi olacak. Başta Körfez ülkeleri olmak üzere Arap ülkelerinin desteğini arkasına almak isteyen Esad yönetimi, müzakerelerde bu kozunu da oynamak isteyecek. Ancak Türkiye’nin de Körfez ülkeleri ile gelişen iletişimi söz konusu. Ayrıca bu ülkeler, topraklarının yarısına yakınını kontrol edemeyen bir Şam yönetimi yüzünden küresel etki yapan bir askeri, siyasi ve ekonomik güç Türkiye’yi yeniden kaybetmek istemezler. Bu nedenle iki ülke arasındaki normalleşmeyi desteklerken dengeyi koruyacakları kesin. Ama Suriye bu kozunu masaya sürmek isteyecektir.

Yine de PYD-YPG terör örgütü ile mücadele açısından Nur-Sultan’daki toplantı önemli bir eşik olacak gibi gözüküyor.

Son dönemlerde terör örgütü PYD’ye yönelik operasyonlar da bunun işaretleri. Terör örgütü de bu konuda ciddi panik yaşamakta. Örgütün elebaşlarından Salih Müslim, örgütün yayın organına yaptığı açıklamada operasyonların zamanlamasına dikkat çekerek “Bildiğiniz gibi 21 Haziran’da Astana’da dörtlü bir zirve olacak” hatırlatması yaptı. Müslim, PYD-YPG terör örgütüne yönelik operasyonlara Rusya, İran ve Suriye’den bir tepki gelmemesine de dikkat çekti ve “Rusya şimdi Türkiye’ye muhtaçtır. Özellikle şimdi Ukrayna savaşından dolayı batının uyguladığı ambargodan dolayı muhtaç durumda. Rusların bir şey yapacağını tahmin etmiyoruz. Çünkü aralarında bir sürü anlaşma var. Onun için susuyor” dedi.

Yani PYD-YPG terör örgütü ciddi panik halinde. 21 Haziran sonrasında koordineli operasyonların başlaması durumunda örgüt ve arkasındaki ABD ciddi darbe yiyecek. Bu durum ABD’yi bölgeden çekilmeye zorlama hedefiyle yürürse, örgüt tek başına hiçbir şey yapamaz.

Peki 4 ülke toplantıya hazırlanırken müttefikimiz(!) ABD boş duruyor mu? Hayır.

Sosyal medyada @VoiceOfLevant hesabının geçenlerde yaptığı paylaşım dikkat çekiciydi. Buna göre, 2011’de Suriye ordusundan ayrılarak ÖSO’ya katılan Tuğgeneral Ahmed Rahhal, Mayıs ayı sonunda PYD-YPG terör örgütünün paravan örgütlenmesi SDG’den bir heyetin ABD'nin eski Suriye Büyükelçisi Robert Ford gözetiminde HTŞ heyetiyle İdlib'te bir toplantı yaptığını iddia etti.

Bizim kulağımıza gelen iddiaya göre, Robert Ford bu ziyarette HTŞ lideri Ebu Muhammed el-Colani ile de bir görüşme yaptı.

Bu iddialar önemli. Çünkü PYD’ye yönelik bir operasyonun önündeki en büyük, hatta tek engel ABD’nin bölgedeki varlığı ve teröristlere verdiği destek. Suriye stratejisi çerçevesinde her türlü taktik hamleyi de yapacaktır. Buna HTŞ’yle ortak hareket etme dahil…

Suriye’de siyasi çözümün anahtar alanlarından bir tanesi de İdlib. Burada hakim olan HTŞ, son dönemlerde Batılı yetkililer ve gazeteciler tarafından sıklıkla ziyaret ediliyor, övgüye mazhar oluyor.

Hatta Ankara Büyükelçiliği de yapmış önemli ABD’li diplomat James Jeffrey, bir söyleşisinde HTŞ'nin Amerika’nın İdlib’deki stratejisi için “değerli bir araç” olduğunu savunmuştu.

Bu toplantı, ABD’nin HTŞ ve PYD-YPG terör örgütünü ortak harekete sevk etme konusunda bir ön çalışma olabilir.

Bölgeyi izlemeye devam ediyoruz.

 

Diğer Yazıları