PKK'nın Kürt Katliamları - 2 | PKK 1987'de su gibi Kürt kanı akıttı: İki gün üst üste iki katliam
SuperHaber, PKK'nın Kürt katliamlarını anlatmaya devam ediyor. Gündeme damga vuran çarpıcı dosya ikinci bölümü ile yayında. PKK'nın Kürt Katliamları dosyasının ikinci bölümünde Ortabağ köyü katliamı ve bir gün arayla yapılan Gündükörte mezrasında yaşları 1,5'tan başlayan çok sayıda çocuğun öldürülme skandalı ele alındı. İşte kan donduran detaylar...
SUPERHABER-ÖZEL
PKK terör örgütü, 15 Ağustos’tan sonra arka arkaya yaptığı terör eylemleriyle hem güvenlik güçlerimizi hem de sivil vatandaşlarımızı hedef almaya başlamıştı. Güvenlik güçlerinin mücadelesinde darbe yedikçe de silahsız insanları hedef almaya devam etti.
Örgüt açısından 1986 yılı zor geçmişti. Adeta ölüm kalım savaşı vermişti. Ama sivillere yönelik saldırılarına devam etmişti. Bu kapsamda sivillere yönelik gerçekleştirdiği saldırılar şöyleydi:
- Siirt’in Baykan ilçesi Ulaştı köyü (19 Mart 1986): 3 vatandaşımız katledildi
- Siirt’in Şırnak ilçesi (o zaman ilçeydi) Merkez Geçit Köyü (25 Haziran 1986): 3’ü çocuk 1’i kadın 6 vatandaşımız katledildi.
- Siirt’in Şırnak ilçesi Merkez Görmeç köyü (27 Temmuz 1986): 3 vatandaşımız katledildi.
- Siirt’in Meşelidere köyü Eğlence mezrası (28 Temmuz 1986): Harmanda çalışan 3 vatandaşımız katledildi.
- Diyarbakır’ın Hani ilçesi Serenköy köyü (4 Eylül 1986): 3 vatandaşımız katledildi.
Örgüt, sivillere yönelik saldırılarını artık sistematize etmeye, 1986 yılı sonuna doğru 25-30 Ekim tarihlerinde topladığı 3. Kongresinde karar verdi. Bu saldırıların ana gerekçesi Geçici Köy Koruculuğu olacaktı.
Terör örgütünün yayın organı Serxwebun’un Ekim 1986 sayısının 17’nci sayfasında yer alan şu ifadeler PKK karşıtı Kürt kökenli vatandaşlarımızın daha fazla hedef alınacağının işaretiydi:
“Silahlı güçlerimizin hedefleri arasında silahlı düşman güçleri esas yeri tutsa da hedefleyeceğimiz güçler sadece bunlarla sınırlı değildir. Özellikle düşmanın savaşı Kürdistanlılaştırmak amacıyla yerli bir engel olarak devrimci güçlerin karşısına çıkardığı silahlı karşı-devrimci ajan-milis çeteleri de, şimdiki durumda hedefler programımız arasında önemli bir yere sahiptir. Çetebaşlarını ve halka karşı suç işlemiş ajan-milis çeteleri acımadan imha etmek, ötekilerini daha değişik cezalara çarptırarak silahsızlandırmak, aldatılmış olanları mücadelemize kazanmak ve böylece bu yapıyı en kısa zamanda tepeleyerek yok etmek zorundayız.”
Ajan-milis çeteleri dedikleri devlete, vatana, millete sahip çıkan örgüt karşıtı Koruculardır. Ancak sadece korucular değil, daha 5-10 günlük bebekler bile terörist saldırıların hedefi olmuştur. Amaç da zaten aktardığımız metinde vardır: karşı çıkanları acımasızca katletmek, geride kalanları da sindirerek teslim almak.
Zaten ilerleyen satırlarda “köylü kitlelerini silahlı savunma milisleri biçiminde örgütlemeden, bölgesel silahlı birliklerimizi geliştirip güçlendirmeden (…) kesin zafer kazanabilecek düzeye gelemeyiz” diyerek sivillere yönelik katliamların gerekçesini açıklamaktadırlar.
Bu mantıkla acımasızca savunmasız insanlara saldırmaya, katletmeye devam ettiler. 1987 yılı işte böyle bir yıl oldu. Katliam üstüne katliam yaşandı. Adeta 1986 yılındaki katliamlar az gelmiş, artırmak için, su gibi kan dökmek için her fırsatı kolladılar.
1987 yılının Ocak ayında arka arkaya iki gün yaptıkları iki katliamda, 18 vatandaşımızı katlettiler.
ORTABAĞ KÖYÜ KATLİAMI: SİNSİCE SALDIRDILAR
İlk olarak 22 Ocak’ta o zamanlar Hakkari’ye bağlı olan Uludere ilçesinin Ortabağ köyüne geldiler. Son derece sinsice yaklaştılar. Hedefteki vatandaşlarımız, bir evde düğündeydi. Hemen yan evin baca boşluğundan sobanın içine el bombaları bıraktılar. Patlamalar nedeniyle yaralanmalar oldu. Düğün evinden yardıma gelen insanlar yaralıları bir taraftan Uludere’ye sevk için çabalarken bir taraftan da diğer odadaki sobayı yakmak istedi. Teröristler bu sobanın içine de patlayıcı tuzaklamıştı. Sobanın yanmasıyla patlayıcı infilak etti. Bu patlamada 6 vatandaşımız hayatını kaybetti. Hayatını kaybeden vatandaşlarımızın isimleri şu şekilde: Ev sahibi Nasır Yakut, eşi Hatice Yakut, çocukları Nimet Yakut, Sadık Yakut ile köylülerden Pijan Miya ve Musa Aydın.
Yaralılardan Hüseyin Yakut ve Perihan Yakut da tedavi gördükleri hastanede hayatını kaybetti. PKK saldırısında toplam 8 vatandaşımız hayatını kaybetmiş oldu.
Örgüt alçakça yapılan saldırıya gerekçe olarak düğünü “milis çetelerle toplantı” olarak duyurdu. Serxwebun dergisinin 1987 Ocak sayısının ikinci sayfasında terörist saldırı şu sözlerle savunuldu: “22 Ocak 1987 tarihinde, Hakkari’nin Uludere ilçesine bağlı Ortabağ köyünde, sömürgeci faşist TC yetkililerinin alanda örgütlemeye çalıştıkları hain-milis çetelerle toplantı yaptıklarını haber alan devrimci kuvvetlerimiz söz konusu köye bir baskın düzenlemiştir. Toplantının yapıldığı evin yerle bir edilmesi sonucu ihanetçilerden 8’i ölmüş, 10’u aşkın kişi de ağır yaralanmıştır.”
Teröristler Kürt kanını dökmekten ve yalan söylemekten hiçbir şekilde geri durmuyor, buna da kendilerine karşı köylüleri hain-milis-ajan gibi sıfatlarla suçlayarak gerekçe oluşturuyorlardı.
GÜNDÜKÖRTE MEZRASINDA 1,5-3-5-7 YAŞLARINDAKİ HAİN-MİLİSLER(!)
Yine terör örgütünün yayın organındaki yazıda, Ortabağ katliamından bir gün sonra başka bir katliamı savunan bir bölüm vardı. Aynen şöyleydi:
“23 Ocak 1987 tarihinde Mardin-Midyat’a bağlı Başyurt köyü Gündükörte mezrasında, kurtuluş kuvvetlerimiz tarafından hain-milis çetelere yönelik bir baskın gerçekleştirilmiştir. Eylemde 10 kişi öldürülürken, 10 kadarı da ağır yaralanmıştır. Yıllardan beri sömürgecilerle her türlü işbirliği ve aşağılık ilişkiler içerisinde yöre halkı üzerinde bir tehdit ve baskı unsuru haline gelmiş bulunan bu ihanetçi kesime vurulan ağır darbe ile (..) ihanetin er-geç ama mutlaka cezasını bulanacağı bir kez daha kanıtlanmıştır.”
Açıklamayı okuyan herhalde PKK’ya karşı köylüler veya korucularımız hedef alındı zanneder. Söyleyelim: Katledilen 10 vatandaşımızdan 7’si, 1,5’tan başlayan ve en büyüğü 15 yaşında olan çocuklardı. Bu çocuklar örgüt tarafından hain-milis ilan edilmişti.
Amaçları Kürt kanı içmek olan vampirler gibi saldıran PKK’lı teröristler, şu vatandaşlarımızın kanını yere döktü:
- Vehbiye Akçay (1,5 yaşında)
- Saide Akçay (3 yaşında)
- Hayri Akçay (5 yaşında)
- Kadri Akçay (7 yaşında)
- Yahya Ağırman (12 yaşında)
- Alaattin Ağırman (12 yaşında)
- Ekrem Ağırman (26 yaşında)
- Kadri Ağırman (40 yaşında)
- Hanım Ağırman (80 yaşında)
Anadolu Ajansı muhabiri, katliamla ilgili şu detaylara ulaşmıştı: Köy korucusu Kadri Ağırman’ın evinin çevresini saran ve sayıları 10-15 kadar olan bölücü teröristler, koruculardan silahlarını teslim etmelerini istedi. Ağırman’ın evine giren maskeli beş terörist, silahlı aldıktan sonra içeridekilerin üzerine el bombası atarak kapı ve pencereden yaylım ateşi açtı.
Olayda dört çocuğunu kaybeden Delal Akçay ise, bölücülerden birinin pencereden başını uzatarak “Kocan nerede onda bir emanetimiz var, onu verecek” diye seslendikten sonra önünde bulunan çocuklara ateş açtığını anlattı.
İki köy korucusunun evini de yakan teröristlerin kaçmasından sonra köyün değişik yerlerinde 500’e yakın boş kovan bulundu.
Katliama katılan teröristlerden General Zinar kod adlı Alaattin Kanat, daha sonra yakalanınca itirafçı olmuştu. Kanat, yargılamaları sırasında Gündükörte katliamıyla ilgili şu bilgileri anlatmıştı: “Bu eylemin hedefi, bu köyde oturan, devletle işbirliği içinde olan Kadri Ağırman ve Hüsnü isimli şahıslardı. Bu eyleme keşif için Midyat grubundan birkaç militan gitti. Toplantı sonucu 4 gruba ayrıldık. Birinci grup, Kamuran’ın komutasında Hacı, Zana, Yasin ve benden oluşuyordu. Bu eylem toplam 15 örgüt mensubuyla gerçekleştirildi. İki grup köye girdik. Benim içinde bulunduğum grup Kadri Ağırman’ın evinin önüne gittik. Kadri Ağırman teşhis ettirdik. Kadri Ağırman kaçmak için Zana’nın üzerine fırlayınca, Zana gelişigüzel ateş etmeye başladı. Evin içindeki şahısları tanıyordu. Daha sonra ben de silahımı dayadığım yerden alıp, odanın içine doğru gelişigüzel ateş ettim. Zana, dışarı çıkarken evinin içine el bombası ve molotof kokteyli attı.”
Örgüt Kürt kökenli vatandaşlarımıza yönelik katliamlarına devam edecekti. Pınarcık katliamı gibi insanlık tarihinin en aşağılık saldırılarından biri de 1987 yılında gerçekleşecekti.