PİLE VE UKRAYNA BAHANELİ RUMLARI NATO'YA SOKMA PLANI

Ceyhun Bozkurt

Ceyhun Bozkurt

oceyhunb@gmail.com

Kıbrıs Adası'nda Yeşil Hat üzerinde Türklerin ve Rumların birlikte yaşadığı Pile köyünde Birleşmiş Milletler (BM) askerlerinin yaptığı provokasyonun üzerinden birkaç gün geçti. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin haklı direnci ile çalışmalar devam ediyor. BM askerleri ise izlemekle yetiniyor.

Ancak BM'nin merkezi izlemedi ve hemen KKTC'yi kınamaya kalktı. ABD, İngiltere ve Fransa kınama tasarısına destek verirken Çin çekimser kaldı. Rusya ise kınama tasarısını veto etti.

Peki BM'nin bu tutumuna şaşırdık mı?

Elbette hayır.

Çünkü BM uzun süredir Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "Dünya 5'ten büyüktür" sözünde dolaylı olarak eleştirdiği sistemin bir aracı haline gelmişti. Dünyadaki sorunlara hakkaniyetli çözümden çok emperyalist merkezlerin çıkarlarını kılıfına uydurma politikası oradan yürütülüyordu.

Bu nedenle Kıbrıs Türklerinin haklı mücadelesine de her zaman çifte standartla yaklaştı.

Bunu bilen Yunanistan ve Rumlar da her zaman pervasız girişimlerini sürdürdü.

Peki sadece BM mi?

Aynı şekilde Türkiye'nin de üye olduğu kısa adı NATO olan Kuzey Atlantik Paktı'nın da benzer bir şekilde hareket ettiğini biliyoruz. ABD ve pakt içindeki müttefikleri, kendi çıkarları için Yunanistan ve Rumları kullanıyor, Kıbrıs Türklerinin haklı bir şekilde yürüttüğü "Devlet" mücadelesini ve Türkiye'nin hakkaniyetli çözüm önerilerine hep kulak tıkadılar. Çünkü ABD stratejisinde Kıbrıs Adası, Türklere bırakılmayacak kadar önemliydi. Türk askerinin ve KKTC'nin varlığı ise bu planların önüne engel çıkaracaktı.

Şimdiki plan ise Rumların NATO'ya üye yapılması.

Bu, aslında çok eski bir plan. Çok uzun süredir, ABD Ada'yı bir NATO üssü haline getirmek istiyor. Ancak Rumların kontrolünde Türklerin yok sayıldığı Ada'da tek bir devlet ile...

Haklı olarak Türkiye ve KKTC bu plana itiraz ediyor.

Hafızalarınızı yoklarsanız, 26 Eylül 2022 tarihinde SüperHaber'de "ABD-NATO'nun Kıbrıs'ı ele geçirme planı"  başlıklı bir yazı kaleme almıştım. (Bkz.  https://www.superhaber.com/abd-natonun-kibrisi-ele-gecirme-plani-makale-418251 ) Yazıda, Amerikan devletine yakınlığıyla bilinen Wilson Center’in alt kuruluşu Western Policy Center (Batı Politikaları Merkezi)'in Kıbrıs Adası ile ilgili bir 2004 yılında hazırladığı planın detayları yer almıştı. "Operation Joint Protection-a New Security Architecture for Cyprus-Müşterek Koruma Harekâtı-Kıbrıs İçin Yeni Güvenlik Yapılanması" başlıklı raporda Ada'dan Türk askerinin çıkarılması ve Rumların kontrolünde (sözde) birleşik Kıbrıs'ın NATO'ya alınmasının çalışması yer almıştı. Planı hazırlayan ekibin başında Amerikan istihbaratı CIA ile bağlantısı bilinen Ian O. Lesser bulunmaktaydı.

Yine 3 Ekim 2005’te açıklanan AB Müzakere Çerçeve Belgesi’nin 7. maddesi şu şekildeydi: "Katılım sürecinde, Türkiye’nin üçüncü ülkelere karşı uyguladığı politikaları ve uluslararası kuruluşlardaki tutumlarını (bu kuruluşlara ve düzenlemelere tüm AB üyesi devletlerin taraf olması ile ilgili olanlar da dahil), Birlik ve üye devletler tarafından kabul edilen politikalar ve tutumlar ile aşamalı olarak uyumlaştırması gerekmektedir." Yani Türkiye, Rumların NATO üyeliği gibi konularda itiraz etmemeli, uyumlu davranmalıydı.

2019 yılında da AB ile NATO Savunma Ajansları'nın ortak toplantısına Kıbrıs Rum kesimi davet edilmiş, NATO üyesi Türkiye de toplantıya katılmayarak resmi karar alınmasını önlemişti.

Daha birçok kez bu durumla karşılaştık.

Türkiye, bu plan önüne çıkarıldığı her dönem karşı duruşunu en net şekilde yaptı.

Bu plan yine alttan alta pişiriliyor.

Hatırlanacağı üzere, Vilnius'ta yapılan NATO Liderler Zirvesi öncesinde ittifakın geliştirdiği yeni stratejilerde koordinat belirtilerek Kıbrıs'ta yer almıştı.

Zirve sonrasında Yunan ve Rum tarafı yeniden hareketli...

Yunan diplomasi gazetecisi Alexia Tasouli, "Kıbrıs'ın (Rumların) NATO'ya katılma zamanı geldi mi?" başlıklı yazısında Rumların ittifaka katılımı için durumun elverişli olduğunu ve bu konuda Yunan hükümetinin girişimler yapması gerektiğini ileri sürmekte. Tasouli, durumun elverişli olmasını ise şu şekilde gerekçelendirmiş:
- Kıbrıs'ın (Rumların) şu anda Rusya ile bu kadar yakın ekonomik bağlarının olmaması.
- İsveç ve Finlandiya'nın katılım süreçleriyle bağlantı kurularak Rumların da NATO'ya stratejik avantaj sağlayacağı gerekçesiyle üyelik sürecini başlatılabileceği.

(Bkz. https://www.newsbomb.gr/diplomatiko-diavatirio/story/1460111/einai-i-ora-gia-na-entaxthei-i-kypros-sto-nato )

Ayrıca ABD'nin Kıbrıs'ı Avrupa güvenlik mimarisine ve özellikle de Avrupa Birliği'nin güneydoğu sınırlarına dahil ettiği silah ambargosunu tamamen kaldırılmasından sonra, uluslararası durumun böyle bir girişim için olumlu yönde geliştiğini iddia edenler de var. ( Bkz. https://www.huffingtonpost.gr/entry/e-oekrania-sto-nato-yiati-ochi-kai-e-kepros_gr_64ae58b1e4b0e5efaadf17ee )

Özetle, Pile olaylarını fırsat bilip, Rumları yeniden NATO potasına sokmak isteyenler pusuda bekliyor.

Hatta Ukrayna'ya "bölünmüş olarak NATO'ya alalım" diyenler, Kıbrıs adasında Rumların yolunu da bu şekilde açmayı planlıyor olabilir.

Ama gerçek şu ki: Türkiye böyle bir şeye asla müsaade etmez.

Diğer Yazıları