Müslüm Baba’nın ardından 12 yıl: İşte Müslüm Gürses'in film gibi hayat hikayesi

7 Mayıs 1953’te Şanlıurfa’nın Halfeti ilçesine bağlı Fıstıközü köyünde, Mehmet ve Emine Akbaş çiftinin ilk çocuğu olarak dünyaya gelen Müslüm Akbaş, henüz 3 yaşındayken ailesiyle birlikte ekonomik zorluklar nedeniyle Adana’ya göç etti. İlkokulu bitirdikten sonra eğitim hayatına veda eden Gürses, ayakkabı tamirciliği ve terzilik gibi işlerde çalışarak ailesine destek oldu. Ancak onun kaderi, müziğin büyülü dünyasında yazılacaktı.

14 yaşında, babasının itirazlarına rağmen annesinin cesaretlendirmesiyle Adana’da bir çay bahçesinde düzenlenen ses yarışmasına katıldı ve birincilikle adını duyurdu. Bu yarışma, “Gürses” soyadını aldığı ve müzik yolculuğunun başladığı dönüm noktası oldu. İlk başta çay bahçelerinde türküler söylese de işler yolunda gitmeyince terziliğe geri dönen genç Müslüm’ün yıldızı, Adana’da bir gazinoda assolist Sadık Altınmeşe’nin yerine sahneye çıkmasıyla parladı. O gece aldığı alkışlar, mikrofonu bir daha elinden bırakmamasını sağladı.

Sevda Yüklü Kervanlarla Gelen Şöhret

1968’de “Emmioğlu/Ovada Taşa Basma” adlı ilk 45’liğiyle müzikseverlerin karşısına çıkan Gürses, annesinin vefatından sonra İstanbul’a geldi. Burada “Sevda Yüklü Kervanlar” şarkısıyla büyük bir çıkış yakaladı. 300 bin baskı yapan “Sevda Yüklü Kervanlar/Vurma Güzel Vurma” plağı, o dönemde rekor kırarak Müslüm Baba’yı geniş kitlelere ulaştırdı.
1978’de geçirdiği korkunç trafik kazası, hayatını altüst etse de onu yolundan döndüremedi. Anadolu turnesinden dönerken yaşadığı kazada sürücü hayatını kaybetti, Gürses ise morga kaldırılmışken yaşadığı fark edildi. Alnına takılan plaka, koku alma duyusunu kaybetmesi ve işitme sorunları ona zor günler yaşatsa da o, müziğiyle ayakta kaldı.

İkinci Bahar ve Yenilikçi Adımlar

1990’lı yıllarda “Özür Diliyorum Senden”, “İsyankar” ve “Ben İnsan Değil miyim?” albümleriyle ikinci büyük çıkışını yapan Gürses, umutsuzluğun ve çaresizliğin sesi oldu. 2006’da Murathan Mungan’la gerçekleştirdiği “Aşk Tesadüfleri Sever” projesiyle David Bowie’den Bob Dylan’a kadar pek çok yabancı sanatçının eserlerini yorumlayarak sınırları aştı. Tarkan’ın “İkimizin Yerine”, Teoman’ın “Paramparça” gibi pop ve rock şarkılarını kendine has üslubuyla seslendirdiğinde, her kesimden müzikseveri bir kez daha büyüledi.

Yeşilçam’dan Muhterem Nur’a: Bir Aşk Hikayesi

Müslüm Gürses, arabesk rüzgarının estiği dönemde Yeşilçam’da da boy gösterdi. 1979’da “İsyankar” filmiyle başlayan sinema serüveninde, çoğu şarkılı ve türkülü 38 filmde rol aldı. Acı dolu hikayeleriyle izleyenleri ağlatan bu filmler, onun hayatından izler taşıyordu.
1982’de Malatya turnesinde tanıştığı sinema oyuncusu Muhterem Nur ile önce bir tartışmayla başlayan ilişkisi, kısa sürede büyük bir aşka dönüştü. Çocukluğundan beri hayranı olduğu Nur ile 1986’da evlenen Gürses, “Esrarlı Gözler” şarkısını ona ithaf etti. Muhterem Nur, sanat hayatını Gürses için bırakırken, onun en büyük dayanağı oldu.

Veda ve Miras

Yaklaşık 44 yıllık kariyerinde 78 albüm üreten Müslüm Baba, her yıl milyonların gönlüne dokundu. “Kenar mahalle müziği” eleştirilerine rağmen, her türden sanatçının ve dinleyicinin saygısını kazandı. 15 Kasım 2012’de geçirdiği baypas ameliyatının ardından akciğer ve kalp yetmezliğiyle yoğun bakıma alınan sanatçı, 3 Mart 2013’te hayata veda etti. Zincirlikuyu Mezarlığı’nda toprağa verilen Gürses, geride bıraktığı şarkılarla hâlâ yaşıyor.
Müslüm Baba’nın hayatı bir film gibiydi; acılarla, mücadeleyle ve sevgiyle dolu. 12 yıl geçti, ama onun sesi, hâlâ sokaklarda, kahvehanelerde, gönüllerde yankılanıyor.