MOSSAD'ın atasını çökerten Türk istihbaratçıları
İsrail aynı anda beş farklı Müslüman ülkeye askeri operasyon yaparken neredeyse tüm İslam âleminde yine aynı anda istihbarat operasyonları gerçekleştirebiliyor.
Son yıllarda MOSSAD’ın canını fazlasıyla sıkan tek istihbarat MİT olduğunu artık herkes farkında. Türklerin başarılı operasyonları MOSSAD’ın kinini artırsa da Türkler ilk defa Siyonizm’i sahada avlamıyor.
MOSSAD’ın atası olarak kabul edilen NİLİ Teşkilatını çökerten ve saha elemanlarının tümünü infaz eden de Türk istihbaratıydı.
Buyurun hikâyeye yakından bakalım…

Ailece operasyonu yönettiler
NİLİ casus örgütü Birinci Cihan Harbi sırasında Türklere karşı Romanya Siyonist’i Aaron Aaronsohn tarafından kuruldu.
Bu örgütün saha eylemlerini ise Aaron’un kızı Sarah Aaronsohn yürütüyordu.
Bu örgüt, özellikle kadın ajanları kullanarak Türk subaylarının fiziki özellikleri ve savaş yeteneklerine dair taktik bilgileri toplayarak İngilizlere servis ediyordu.

Bilhassa Ahmet Cemal Paşa, bu örgütün yakın markajı altındaydı. Cemal Paşa’ya dair her türlü istihbarat, İngilizler açısından büyük önem taşıyordu; çünkü Gazze’ye yönelik saldırısının savunmasını yapacak Osmanlı Paşası o idi.
Osmanlı istihbaratı 1916 yılına kadar ne Aaron ne de Sarah hakkında yeterli malumat toplayamamıştı, işin doğrusu iki sene boyunca varlığından dahi haberdar değildi.
Sarah ilk defa Osmanlı istihbaratının dikkatini eski eşi Hayim Abraham’ın deşifre edilmesi ile çekti. Hayim, doğrudan Nili adına hareket etmese de başka casusluk faaliyetlerine karışması eski eş Sarah’ın da gözlenmesini sağladı.
Emniyet-i Umumiye Müdüriyeti, nihayet 1917 yılında Adana’dan Gazze’ye uzanan bir bölgede bilhassa Avrupa’dan gelen Siyonist Yahudilerin bir takım istihbarat çalışmaları yaptığını fark etti.
Öte taraftan bu örgütün adı, faaliyetleri ve amacı tam olarak kestirilemiyordu.
Aslında Osmanlı Devleti daha evvel bölgede Yahudi ve Hıristiyan Araplar tarafından Mısır ve Kudüs civarında faaliyet gösteren casus örgütleri deşifre ederek gerekli tedbiri almıştı; ama Aaron öylesine dikkatli ve güçlü bir yapı kurmuştu ki faaliyetleri bir türlü göze batmıyordu.
Teşkilat-ı Mahsusa hepsini deşifre ediyor
Tüm zorluklara rağmen İttihat ve Terakki iktidarının iyi olduğu sahaların başında istihbarat geliyordu. Teşkilat-ı Mahsusa, bu anlamda son derece kesif adımlar atabilecek kabiliyette bir yapıydı ve Cemal Paşa da konuyla yakından alakadardı; çünkü örgütün nihai hedefinin kendisi olduğunu biliyordu.

Örgütün önemli elemanlarından Yosef Lishansky’in deşifre edilerek sorgulanması Nili’ye büyük bir darbe indirmişti. Artık gerisi çorap söküğü gibi gelecekti.

Çember giderek daralmış ve Aaron Aaronsohn, Teşkilat-ı Mahsusa’nın kadrajına girmişti; ama saha eylemlerinin kilit ismi olan Sarah’ın yanlış konumlandırılması örgüte gereken darbenin indirilmesini geciktiren en önemli nedendi.
Sarah, Aaron’un kızı ve tüm eylemlerin asıl yürütücüsüydü. Oysa Türkler, bir kadının bu denli kritik bir görevde olabileceğini aklına dahi getirmemişti.
Bir diğer hata ise bu örgütün faaliyetleri irtibatının hafife alınmış olmasıydı. Daha önceki Yahudi casus örgütleri bilgileri Hıristiyan Araplara vererek faaliyet gösteriyordu; ama NİLİ’nin doğrudan irtibatta olduğu kişi Mısır Seferi Kuvvetleri Komutanı General Edmund Allenby’in bizzat kendisiydi.

Türk istihbaratı, Sarah’ın önemini anladığında bölgede geniş çaplı bir arama başlattı ve nihayet onu buldu; ama Sarah yakalanmadan önce silahı ile kendisini başından vurarak intihar etmişti. Onun intiharı yalnızca örgütü korumak için değildi, İngilizlerin başlatacağı Gazze Operasyonu ile alakalı hayati bilgileri General Allenby’e vermiş olmasındandı. Yani Sarah Gazze düşebilsin diye kendi canına kıymıştı.
Sarah’ın ölümünden sonra Nili örgütünden 14 kişi idam edildi. İdam edilmeyenler ise Anadolu’ya sürgün edildi; ama örgütün çoğu mensubu çoğu Kahire’ye kaçmayı başarmıştı. Teşkilat-ı Mahsusa fedaileri Kahire’de de bunların peşini bırakmayarak infaz etmeyi sürdürdü.
MOSSAD’ın atası olarak kabul edilen NİLİ örgütünün verdiği raporlar İngilizler tarafından Gazze Savaşları sırasında harfiyen tatbik edildi. Buna rağmen Türk askeri bu savaşlarda eşine az rastlanır bir kahramanlıkla kenti korumayı başardı.
İsrail Hükümeti, son aldığı kararlardan birisiyle Gazze’ye sızma operasyonları yapacak birliklerine “NİLİ” adını vermesi tarihin bir cilvesi olsa gerek. Bu örgütün faaliyetleri ile İngilizler ve bölgedeki Yahudiler yakınlaşmış, bölge Türklerden arındırıldıktan sonra daha kurumsal istihbarat faaliyetlerinde Siyonistlerden yararlanılmıştı. İsrail bir devlet olarak kurulduktan sonra en büyük gücü MOSSAD olacaktı.
NİLİ her ne kadar övündükleri bir örgüt olsa da Türk istihbaratı bu ihanet şebekesinde yer alan herkesi ya infaz etmeyi başarmış yahut da yakalayarak Anadolu’ya göndermişti.