Kur’an-ı Kerim’in gözüyle Siyonizm ve direniş öğretisi

Haydut bir devlet olarak İsrail 1948 senesinde kuruldu; ama ne İsrailiyat ne de Siyonizm bir asırlık meseleden ibaret değil. Siyonizm, her şeyden önce bir inanç ve ideolojidir ki Allah’ın Müslümanları en çok uyardığı konuların başında gelmektedir.

Allah, sayısız ayetinde Siyonizm’e dikkat çekmekte ve Müslümanları alenen uyarırken bu habis zihniyetle nasıl mücadele edileceğini de açıkça ortaya koymaktadır. Siyonizm yalnızca belli bir sınırda devlet kurmak teşebbüsüyle sınırlı bir hareket olmayacaktır. Nihai amaçları İslam ve Müslümanlarla işleri bittiğinde tüm dünyayı ifsat ve harap etmektir. Doğrusu böyle korkunç bir plan ve zihniyet aniden ortaya çıkmadı. Yeryüzünün en kadim kötülüklerinden olan bu sapkınlığa en sert tepki İslam’ın kutsal kitabı Kur-an’ı Kerim’den gelmiştir.

Hiçbir faşizm, Siyonizm ile boy ölçüşemez

İnsanoğlu tarihte çeşitli faşizan yöntemler gördü. Bunların en bilinenleri Almanya’da Naziler, İtalya’da Ulusal faşizm, SSCB’de Stalin faşizmi yahut Çin’deki Mao faşizmi, yine ABD kapitalizmi bir çeşit modern faşizm olarak insanlığa büyük acılar çektirmiştir. Lakin tarihte hiçbir faşizm yöntemi Siyonizm kadar örgütlü, saf kötü ve sinsi olmamıştır.

Siyonizm hem dini hem de ırkçı faşizmi tek bir bünyede toplamış olduğu gibi yeryüzündeki her dini, her milleti, her kültürü kısaca insanlığın tüm birikimini bir tehdit olarak algılayıp yok etmeyi kendisine bir misyon olarak belirlemiştir.

İslam ve Siyonizm

İslam’da hiçbir dine, millete, kültüre veya medeniyete kin ve nefret bulunmaz.

Adaletin tesisi dinin en kutsal öğretisidir.

Siyonizm, Yahudilerin binlerce yıl önceki sürgününün hesabını dahi bugün kundaktaki masum bebeklerden sormaya kalkan bir ifritlik halidir. Bakın önce Kur’an’ın bir ayetine ve ardından benzer bağlamda Siyonizm’in tahrif edilmiş sözde kutsal kitabındaki bir ayete yakından bakarak karşılaştıralım.

Allah, Müslüman’ı düşmanı karşısında dahi adil olmaya çağırır. Maide Suresi 5. Ayetinde şu çağrı yapılır;

“Ey iman edenler! Allah için hakkı titizlikle ayakta tutan, adalet ile şahitlik eden kimseler olun. Bir topluma olan kininiz, sakın ha sizi adaletsizliğe itmesin. Âdil olun. Bu, Allah’a karşı gelmekten sakınmaya daha yakındır. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.”

Siyonizm’in tahrif edilmiş ayetinde muarızına karşı yapılan çağrı korkunç bir katliam isteğidir;

“Samuel Saul'a şöyle dedi: ‘RAB seni kendi halkı İsrail'in Kralı olarak mesh etmek için beni gönderdi. Şimdi RABB'in sözlerine kulak ver. Her Şeye Egemen RAB diyor ki, ‘İsrailliler'e yaptıkları kötülükten ötürü Amalekliler'i cezalandıracağım. Çünkü Mısır'dan çıkan İsraillilere karşı koydular. Şimdi git, Amalekliler'e saldır. Onlara ait her şeyi tümüyle yok et[a], hiçbir şeyi esirgeme. Kadın erkek, çoluk çocuk, öküz, koyun, deve, eşek hepsini öldür.” (Saul15/ 1-4)

Allah, Müslüman’ı Siyonist’ten çok Siyonizm’e karşı uyarır. Bu ideolojinin en büyük zehri Müslüman’ı ve Hıristiyan’ı kendisine köleleştirmektir. Bugün tüm dünyadaki Yahudi nüfusu 10-12 Milyon civarındadır. Bu nüfusun da belki üçte biri Siyonist değildir, hatta Siyonizm’e karşı mukaddeslerini korumaya çalışır. Kabaca 8 Milyonluk Siyonist nüfus Milyarları kendisine köleleştirmeyi başarmıştır.

Siyonizm; ABD’de Epstein vakaları ile siyasetçileri terbiye ederken, 11 Eylül’le tüm dünyanın dış politikasını sarsmış ve bugün dahi süren işgallerin kapısını açtığını artık her akıl sahibi kabul etmektedir.

Bu tabloda belki de en acısı Müslümanların Siyonizm’e köleleşmesidir. Tunus’tan BAE’ye, Suudi Arabistan’dan Ürdün’e varıncaya dek nerede bir siyasal diktatör varsa orada güçlü bir Siyonizm ağı bulunmaktadır. Öyle ki birçok Arap emirliğinde İngiliz pasaportu taşıyan Siyonist kadınlar; krallar ve prenslerle evlenerek bir nesil sonra iddialara göre Siyonist şeriatına göre yetişen çocuklarını ülkenin başına getirmiştir. Bu konuda Ürdün Kralı Abdullah bu meselede en çok isnat edilen isimlerin başında gelmektedir.

Kur’an-ı Kerim, neredeyse Siyonizm’in her söylemine karşı bir argüman geliştirerek Müslümanları uyanık tutmak için her uyarıyı yapmaktadır. Siyonizm’in Arz-ı Mev’ud saplantısına karşı Müslümanlara Arz-ı Nasır’ı gerçekleştirmeye çağırır. Kötülüğe karşı Müslümanlardan erdemli toplulukların hâkim olduğu adalet yönetimleri kurmayı emreder. Kundaktaki bebekleri katletmeye meyletmiş bu sapkın inanışa karşı Kudüs’ten İstanbul’a hatta New York’a varıncaya kadar Müslümanları; din, ırk ve meşrep ayırmaksızın mazlumları korumaya davet eder. Başka bir deyişle Epstein ve benzeri tuzaklarla bu zalimlerin karanlık ağına takılmış küçük kız ve erkek çocukların hukuku da en az Kudüs’teki ve Gazze’deki mazlum çocukların hukuku kadar Müslümanların sorumluluğu kılınmıştır.

Kur’an Siyonizm konusunda nasıl uyarıyor?

Kur’an-ı Kerim tüm Yahudileri lanetli bir kavim olarak görmez. Hatta birçok olayı Yahudi tecrübesinden anlatır; ama Siyonistleşmiş Yahudilere karşı Müslümanları iki konuda uyarır. İlki Siyonist’in tatlı nesnelerine karşı kalbin onlara benzemesin der ve Siyonist’in her daim algılarla oynadığı konusunda Maide Suresinde şu sözlerle uyarır;

“Antlaşmalarını bozduklarından dolayı onları rahmetimizden uzaklaştırdık ve kalplerini katılaştırdık. Kelimelerin yerlerini değiştiriyorlar. Kendilerine öğretilen hükümlerin önemli bir bölümünü de unuttular. İçlerinden pek azı hariç, onlardan daima bir hainlik görürsün. O halde sıkı dur, iyi düşünüp, reddet! Şüphesiz Allah, iyilik edenleri sever.” (Maide – 13)

Allah, neredeyse her Suresinde Siyonizm’e hücum eder; ama Bakara Suresi bu anlamda bambaşka bir boyut ve anlam kazanır. Bu sure adeta Müslüman’a Siyonizm’e karşı yürütülecek psikolojik harp tekniklerinin el kitabı gibidir.

Kur’an-ı Kerim; belli zümreye ait bir toprağı, milli dini, vaat edilmiş belli toprakları kısacası Siyonizm’in ne kadar kutsalı bulunuyorsa insanlığa karşı işlenmiş bir suç ve günah olarak görmektedir. Bu konuda Müslüman için en büyük tehdidin kalbinin Siyonizm’e ısınması, benzemesi ve taviz vermesini günün sonunda kaçınılmaz olarak bu ideolojiye köleleşmeye giden yoldaki en önemli merhale olarak görmektedir. Siyonizm’e verilen ilk taviz olarak ise İslam, Müslüman’ın kendi kaidelerini sorgulaması ve inancını yitirmeye yüz tutması olarak görür;

“Bilmeyenler: ‘Allah bizimle konuşmalı veya bize bir ayet gelmeli değil miydi?’ dediler. Onlardan öncekiler de onların söylediklerinin tıpkısını söylemişlerdi. Kalpleri birbirine benzedi. Kesinlikle inanan kimseler için ayetleri açıklamışızdır.” (Bakara – 118)

İslam’ın Siyonizm’e karşı bir diğer önemli uyarısı Allah’ın mesajını hayattan uzaklaştırılmasına dairdir. Siyonizm ile en şedit biçimiyle göz göze gelen Seyid Kutup dünyanın her yanındaki Müslümanları “Yahudi ile Savaşımız” eserinde şu sözlerle uyarır:

“İslâm, sadece dua, tesbih, zikir, mevlit ve benzeri camilerde okunan ve yapılan dinî törenler değildir. İslâm'ı, sadece bunlardan ibaret olduğunu sananlar yanılmış ve aldanmış kimselerdir. Çünkü emperyalistler, yıllarca bu ülkede bu anlayışı yaymaya ve kabul ettirmeye çalıştılar. Bu emperyalistlere uyan ve onların hesabına çalışan birçok hain ve köle ruhlu kişiler de bu yanlış anlayışın yayılmasına yardımcı oldular...”

Yine bu eğilime karşı İstiklal Marşı yazarımız Mehmet Akif, Müslümanlara benzer uyarıyı yapar;

“İbret alınmaz her gün okuruz ezbere de;

Bir ibret aranmaz mı ayetlerde ?

Ya okur geçeriz bir ölünün toprağına

Ya açar bakarız nazm-ı celilin yaprağına

İnmemiştir hele Kur’an bunu hakkıyla bilin

Ne teze mezara okunmak, ne fal bakmak için

İnmemiştir hele Kur’an bunu hakkıyla bilin

Ne duvarlara asılmak, ne el sürülmemek için

İnmemiştir hele Kur’an bunu hakkıyla bilin

Ne tezhip, ne sülüs, ne hat yazmak için

 İnmemiştir hele Kur’an bunu hakkıyla bilin

Ne tapınak, ne nutuk, ne vaaz dini için

İnmemiştir hele Kur’an bunu hakkıyla bilin

Ne meslek kaygıları ne kariyer hesapları için

İnmemiştir hele Kur’an bunu hakkıyla bilin

Ne erkeği yüceltmek, ne kadını aşağılamak için

Ne Araba paye vermek, ne Acemi hor görmek için”

Bugün yalnızca nehirden denize kadar değil, her mazlumun gönlünü sınır alan ve Arz-ı Mev’ud’a karşı tek gündemimiz Arz-ı Nasır’ın gerçekleşmesidir. Bu siyasi bir sınır değil, vicdani hudutlardır. Başta Türkiye, TSK ve Cumhurbaşkanı Erdoğan bu anlamda yeni bir cephe açmış olması bizler için iftihar vesilesidir. Kur’an-ı Kerim’in Siyonizm’e karşı ortaya koyduğu perspektif son derece açıktır. Bu ifritlik haline karşı uyanık olmak, ona benzeyerek köleleşmemek ve taviz vermemek mutlak zafer açısından tek yol olarak gösterilmiştir.  

Diğer Yazıları