Koalisyonlu yıllara dair bir genel seçim yazısı

Ahmet Tezcan

Ahmet Tezcan

Aşağıdaki yazı en küçük kızım gibi 18 yaşını doldurup ilk kez oy kullanacak olan gençler daha doğmadan yazılıp Dördüncü Kuvvet Medya sitesinde yayınlanmıştı. Koalisyon ve koalisyonlu yıllarda medyanın hallerine dair deneyimi olmayan gençlere ilk oylarının hayırlı olmasını dileyerek yeniden yayımlamayı uygun buldum.
Yazıdaki parti isimlerini kafanıza göre değiştirebilirsiniz. (Ahmet Tezcan)

18 Nisan seçimleri sonrası Türk Medyasında Neo-Ergenekonist yaklaşımlar
18 Nisan seçimlerinde Milliyetçi Hareket Partisi'nin aldığı yüzde 18 nokta 2’lik oy, medyada bütün taşları yerinden oynattı. Alınan son bilgilere göre MHP şaşkınlığı kimi gazeteciler üzerinde patolojik etki yarattı.
Günahı yalancının boynuna, evvelsi gün birisiyle konuştum, ANAP'ın en az yüzde 24 oy oranıyla birinci olacağını söyleyen bir genel yayın müdürü, 18 Nisan gecesi, sabaha karşı kendisini trenin altına atmalara kalkmış. Yazı İşleri kadrosu adamı güç zaptetmiş, o saatte hiç bir trenin kalkmadığını, üstelik İkitelli'de demiryolu olmadığını, kalkıp Bakırköy İstasyonu'na gitmenin bile fayda etmeyeceğini söylemişler de zar zor ikna etmişler.
"Müdürü yatıştırdık ama başyazarı kaybettik." dedi arkadaşım. "Adamcağız felç oldu. Sağ elinin başparmağını yüzük parmağıyla orta parmağının altına koymuş, serçe parmağıyla işaret parmağını da dikeltip kurt işareti yapmış önce. MHP'liler nasıl yapıyor şunu bir de ben deneyeyim demiş. İşte ne olduysa olmuş ve başyazar kısmi felç geçirmiş. Şimdi parmaklarını açamıyor, sağ eli sürekli kurt işaretinde takılı kaldığı için kimse görmesin diye eli ceketinin cebinde geziyor."
Felç geçiren başyazar yazı da yazamıyormuş. Eskiden iki parmakla yazarmış bilgisayarda. Felç geçirince üç parmağı tam ortada bitişik kaldığı için bir kaç tuşa birden basıyor, mesela "Ergenekon" yazarken, ekranda Werrghewnmerkjopnm gibi garip kelimeler oluşuyormuş. Ona sadece sol eliyle yazmasını önermişler, "Tarafsızlık ilkesine aykırı olur" diye kabul etmemiş. Şimdi fizik tedaviye gidiyormuş günde iki saat. Sağ eli düzelene kadar yazmayacakmış. Doktorlar, seçim sonuçlarının yarattığı şok nedeniyle başyazar arkadaşımızın beyninin sağ lobunda aşırı yüklenme olduğunu tesbit etmişler, merkezi sinir sistemi çökmüş, sol lob devreden çıkmış, zaten istese de sol eliyle yazamazmış. Tibet'e gidip sanksritçe öğrenmesini tavsiye etmiş bir doktor. "Upanişadlardan bir kaçını tercüme edecek kadar dil öğrenebilirseniz belki bir denge sağlanabilir, aksi halde siz bu durumda şekil olarak Orhun Abideleri'ne benzeyen yazılar yazabilirsiniz sadece." demiş.
***
MHP'nin oy artışındaki sürpriz, gazetecilikteki bütün hesapları da altüst etti haliyle. Daha önce DSP ile ANAP'ın seçim sonrasında yeniden koalisyon kuracaklarını düşünerek, muhtemel ihale şeması çıkartan bazı gazete patronları, Amerika Birleşik Devletleri'nden uzmanlar getirterek muhtemel koalisyon hükümetleri konusunda araştırmalar yaptırıyormuş.
Adı bende saklı bir işadamı söyledi. Amerikalılar her gün muhtemel hükümet senaryoları hazırlıyor, bu hükümetlerde kimlerin bakan olabileceğini hesap ediyor ve sonra da müstakbel bakanların hobilerinden fobilerine, zaaflarından alışkanlıklarına hatta özel hayatlarına varıncaya kadar herşeyi araştırıyormuş. Bu arada muhtemel özelleştirme ihalelerinde kolayca saf dışı bırakılacak paravan şirketler kuruluyormuş.
İsmi mahfuz işadamı "Gazete patronlarından birinin durumu çok kötü." dedi. "Biliyorsun bu arkadaşımız enerji ihalesini kazanmıştı ama RTÜK Yasası'na takılmıştı. Bütün ümidi yeni kurulacak hükümetteydi. Fakat seçim bütün ümitlerini kırdı. Adam somnanbül gibi bir şey oldu. Bütün enerjisini kaybetti. Allah aşkına kimseye söyleme ama duyduğuma göre her sabah gün doğmadan elektrik santralinin oraya gidiyor, gizli gizli ağlıyormuş. Bu yüzden karısı evde elektrik kullanılmasını yasaklamış. Memleketinde yaptığı gibi tandır ekmeği pişiriyor, gaz lambası yakıyor, çamaşırlarını köşkün havuzunda yıkıyormuş. Bu arada Enerji Bakanlığı'na başvurup köşkün yakınlarından geçen enerji nakil hatlarının da başka bir yere nakledilmesi için dilekçe vermiş. Yazık oldu dev gibi adama."
Ben de çok üzüldüm doğrusu. Bu sırrı hükümet kuruluncaya kadar saklayacağıma söz verdim.
İşadamı arkadaşımın bana sır olarak söyledikleri bu kadar değildi elbette.
Türkiye'nin en büyük süt üretim tesislerini satın alan bir holdingin, Kayseri'de muhteşem bir Kımız Üretim Tesisleri kurmak için şimdiden teşvik başvurusunda bulunduğunu anlattı. Bu tesislerde Orta Asya'dan getirtilecek kısraklar için çok modern bir hara kurulacakmış. Kımızlar hijyenik şartlarda el değmeden hazırlanacak ve 100 cc'lik mini kırbalarda satışa sunulacakmış. Otağ markasıyla satışa çıkartılacak kımızlar için kurulacak MHP'li koalisyonun mutlaka teşvik vereceğini söylüyor, "Göreceksiniz 2000'li yıllarda kımız, viskinin papucunu dama atacak." diyormuş.
Bunlar hoş gelişmeler tabii. Daha da hoşu şu: Bir gazete patronu Otağ kımızlarını promosyon olarak verecek yeni bir gazete çıkartmak için kollarını sıvamış. Ötüken Postası olacakmış gazetenin adı ve bütün okurlarına çekilişsiz kuponsuz her gün bir kırba kımız verecekmiş. Gazetenin sahibi İkitelli'de yeni inşa edilen matbaa binasının önüne de Orhun Abideleri'nin aynısını yaptıracakmış.
"Orta Asya'ya yayın yapacak bir de televizyon kurdum mu üçüncü cep telefonu ihalesini de kesinlikle ben kazanırım." diyormuş. "Belki Türk Telekom'u bile alabilirim."
***
İlk duyduğumda inanamadım ama doğru olduğunu söyleyenler çok.
Bir süre önce Hülya Avşar'ı transfer etmeye çalışan bir televizyon, 18 Nisan'dan sonra Avşar Kızı'ndan vazgeçmiş, Zeynep Hanlarova'nın peşine düşmüş. Zeynep Hanlarova'ya bir talk-show programı yaptıracak, bir de "Ayrılık Ayrılık Yaman Ayrılık" diye dizi film çektireceklermiş. İlk senaryoyu Safa Önal yazmış ama beğenmemişler. Televizyonu baştan aşağı değiştiren Amerikalı danışmanları devreye girmiş, senaryoyu Woody Allen'a yazdırıp filmi Steven Spielberg'e çektirmeye karar vermişler.
Evet...
MHP'nin müthiş sürprizinin Türk Medyası'ndaki etkisiyle ilgili duyduklarım şimdilik bu kadar. Bu arada olayın beni de etkilediğini itiraf edemeden geçemeyeceğim. Genel Yayın Müdürü'yle konuştum. Bundan sonra köşemin adını Taşkent Mektupları diye değiştirecekler. Gelecek hafta da İstanbul Adliyesinde açtığım isim tashihi davası görülecek. Hakimi ikna edebilirsem hükümet kurulduktan sonra yazılarımı Kürşat Bahadır Akgüvercin imzasıyla kaleme alacağım.
Şimdilik hepinizi sevgiyle kucaklıyorum benim bengisu okurlarım.
Tanrı Türk'ü korusun ve yüceltsin.
Amin!

Diğer Yazıları