FETÖ'nün 'Yürüyen ölüsü' ve içimizdeki 'Yürüyen ölü'!

Ahmet Tezcan

Ahmet Tezcan

Ankara’da Rus Büyükelçi’nin FETÖ’cü 'Yürüyen Ölü' tarafından katledilmesi, takkeyi önümüze koyup düşünmenin bile artık çok geride kaldığını gösterdi.

Tetikçinin FETÖ zombisi olduğuna dair kimsenin kuşkusu yok.

Bütün kuşkular 17/25 Aralık sürecine rağmen bu 'Yürüyen Ölü'nün nasıl Emniyet Teşkilatı’na girdiği... Böyle bir suikasti işleyebilecek bir adanmışlığa rağmen nasıl Bylock iletişiminden uzak kalabildiği... Sempatizan durumundaki bürokrat ve öğretim üyelerinin meslekten ihraç edildiği bir titizlikte, 'Soru Çalma Davası' şüphelisi olmasına rağmen niçin meslekten uzaklaştırılmadığı... Ve daha pek çok soru üzerinde yoğunlaşıyor.

Kimler korudu, kolladı ve sakladı bu 'Yürüyen Ölü'yü?

Onun gibi korunan, kollanan ve saklanan kaç FETÖ’cü zombi var ve bunlar 'Kainat Müfsidi Gülen'in “intiharın da ötesinde” hangi eylemlerin hazırlığı içinde?

Yanımızda, yöremizde, en yakınımızda bizi ve devleti sırtından vurabilecek kaç 'Yürüyen Ölü' var?

En önemlisi aylardır hatta 17/25 Aralık’tan bu yana yıllardır yüksek sesle her yerde sorulan; “Bunları kimler koruyor? Niçin onlara bir şey yapılmıyor?” sorusu!

“Alınları secdeye geliyor diye ne istedilerse verilen” Gülenci 'Yürüyen Ölüler'in, “40 yıldır ilmek ilmek örülen hıyanet hırkasını” giymeden önce, sinelerinde sakladıkları sonuca ulaşmaya çalışırken, irtibat kurmadıkları, yanyana resim vermedikleri hiç bir kimse ve hiç bir kesim kalmamış görünüyor.

Dehşete düşüren bir manzara bu!

Herhangi bir başarısızlık halinde deşifre olmamak ve adanmışları saklayarak, onların dışında kalanları ateşe atacak bir ilişkiler ağı örmek için tebessüm ve tatlı dil başta olmak üzere takmadıkları maske, girmedikleri kılık, kurmadıkları tezgah kalmamış belli ki...

Cumhurbaşkanı’ndan, apartman kapıcılarına kadar herkes bir şekilde bu ahlaksızların pisliğine maruz kalmış ve adeta suç ortağı haline getirilmişler. Eş, dost, akraba, hısım düzeyinde 'Yürüyen Ölüler' ile doğrudan yahut dolaylı irtibatı olmayan hiç kimse yok. En azılı terör örgütünden en halim selim dindarlara, fuhuş sektöründen, Hac organizasyonlarına, yardım kuruluşlarından uyuşturucu ticaretine, en büyük holdinglerden, en yaygın siyasi ve toplumsal oluşumlara kadar 40 yıldır yayılmadıkları tek hücre bırakmamışlar.

Nasıl temizlenecek bu?

Eti kemikten, yağı sütten, hidrojeni oksijenden ayırmak mümkün ama soluduğumuz her nefeste bulunan partiküller gibi sessiz, görünmez bir şekilde kişilerin ve kurumların bünyesine sızmış olan bu mikroplardan nasıl arınacağız?

Devlet; hukuk dışına çıkmadan, çevresini sarmış ve kendisini yok etmeye çalışan gizli açık düşman ülkelerin gizli ve açık baskıları ve saldırıları altında iken kurunun yanında yaşı yakmadan nasıl bu neredeyse kainat çapındaki problemi çözecek?

Üstelik kurunun yanında yanan yaşın feryadı adeta Arş’a ulaşmışken nasıl mümkün olacak bu?

Derdim umutsuzluk aşılamak değil.

Derdim bu problemi sadece devletin çözmesini beklemenin ham hayal yahut kasıtlı bir provokasyon olduğuna işaret etmek.

Şu an fert fert herkes bulunduğu noktadan bir adım geri çekilip, kendisiyle ilgili durum muhasebesi yaparak, olumlu yahut olumsuz duygularından arınarak, kimimiz, ne kadar yakınımız olsa da FETÖ, PKK, DAEŞ ve uzantıları ile irtibatı olanlardan hızla uzaklaşıp, sübek gibi ortada bırakmak durumunda.

Nasıl tutunuyorlar sorusunun cevabı burada.

Bize tutunuyorlar!

Duygularımıza tutunuyorlar!

Dostluğumuza, akrabalığımıza, arkadaşlığımıza, ailemize, tarikatimize, partimize, ideolojimize, inancımıza tutunuyorlar!

Onların gölgesinde gizleniyorlar!

Terör illetinden kurtulmak ve gerçekten bu milletin yok olmamasını, devletin çökmemesini istiyorsak, her biri 'Yürüyen Ölü' hükmündeki teröristlerinden kurtulmadan önce kendi aidiyetlerimizden sıyrılmamız gerekiyor.

Devleti suçlayan önce kendisine baksın!

Ben ne yaptım, ne yapıyorum, nerede duruyorum?

Kendimizi hesaba çekip yeni ve aidiyetlerden temizlenmiş berrak bir bilinçle harekete geçemiyorsak...

Sürekli olarak kendimizi aklayıp, başkasını karalamak aldanmışlığına sığınıyorsak...

Rus büyükelçiyi sırtından vuran 'Yürüyen Ölü'den hiç farkımız yok demektir!

Önce kendi içimizdeki 'Yürüyen Ölü'yü tespit ve teşhis edip etkisiz hale getirmemiz şart!

FETÖ’nün 'Yürüyen Ölüsü' Rus Büyükelçiyi öldürüyor; içimizdeki 'Yürüyen Ölü' ise bizi!

Öyle ya da böyle...

Üzgünüm Leylâ!

Diğer Yazıları