Evet... Yazmaktan da tiksinirmiş insan! 

Ahmet Tezcan'ın köşe yazısı

Yıllarca düşünmüşümdür; bir şey olsa, kaza mesela, parmaklarım yahut bütünüyle ellerim alınsa benden, yazamaz olsam, ne yapardım?

Zihnim dururdu, düşünemez olurdum, nefesim kesilirdi, zifîrî karanlığa düşerdim, bütün hücrelerimin aynı anda ve her birinin acısını ayrı ayrı hissedebileceğim bir şekilde patlar, parçalanırdım.

Düşünmesi bile ölüm!

Daha beteri varmış meğer! Beterin beteri!

Yazmaktan da tiksinirmiş insan!

Yazarak düşünebilen, hatta hissedebilen, nefes alabilen, yaşayabilen, geçimini sadece yazarak sağlayabilen bir kişinin, yokluğu halinde varlığının yok olacağını düşündüğü bir eylem, yani hâl, yani hayat; iğrenilecek noktaya varır da nasıl çıldırmaz insan?

Çıldırtmayan Allah çıldırtmıyormuş meğer!

“Bu nasıl bi şey Amedbaba yav?” demeyin!

Kaleminizin yahut klavyenizin üstüne kustunuz mu hiç?

Ben kustum!

Mecaz değil bu, ironi hiç değil, yaşadığım hâl!

Kaleminiz yahut klavyeniz, üç kuruş karşılığında havsalanızın almayacağı ihtiraslar, hevesler, endişeler, korkular, planlar, oyunlar, pişkinlikler, şişkinlikler... velhasıl altı yön, şeş cihetten akan cîfelere kepçe yapılır ve ortaya çıkanı yudum yudum içmeniz istenirse kusmaktan başka ne yaparsınız?

Evet, yazmaktan da tiksinirmiş insan!

Aylardır buradaki suskunluğumun sebebi budur...

Zor olacak bu hâlden sıyrılmak ama Allah büyük!

Zor da olsa kalemden, klavyeden ve sizden af talebiyle yeniden rızalık istemek için Bismillah diyeceğiz!

Yeni bir merhaba ile...

Yorgunum Leylâ!

Evet... Yazmaktan da tiksinirmiş insan!  ile ilgili etiketler Haber