Em. Tümamiral Deniz Kutluk'tan rest! "Türkiye, Yunanistan'ı, İsrail ve Güney Kıbrıs'ı alt edebilir"

SuperHaber YouTube kanalında Zina Bey’in sorularını yanıtlayan Emekli Tümamiral Dr. Deniz Kutluk, Doğu Akdeniz’de Türkiye’ye karşı kurulan Yunanistan–İsrail–Güney Kıbrıs Rum Yönetimi üçgenini masaya yatırdı.

GÜNEY KIBRIS–İSRAİL–YUNANİSTAN HATTI NE ANLAMA GELİYOR?

Yunanistan’daki bazı eski başbakan danışmanlarının, “İsrail bizi Türkiye’ye karşı saldırgan pozisyona sürüklüyor” yönündeki açıklamalarına değinen Kutluk, bu itirafların “içeriden gelen önemli uyarılar” olduğunu belirtti:

“İsrail, Türkiye’ye karşı ‘Güney Kıbrıs’tan saldırtalım, olmadı Yunanistan’dan saldırtalım, olmadı ikisini birden saldırtalım, biz de elimizi kirletmeden kalalım’ mantığıyla hareket ediyor. Bu, yapılabilecek saflıkların en büyüğüdür.”

“TÜRKİYE YER VE ZAMANI SEÇERSE ÜÇÜNÜ DE ALT EDER”

Kutluk, Türkiye’nin askerî kapasitesinin altını çizerek üçlü ittifakın hesaplarının tutmayacağını net bir dille ortaya koydu:

“Türkiye, Yunanistan–İsrail–Güney Kıbrıs Rum yönetimi üçlüsünün bir askerî destek sistemi içinde bulunması ve bunlarla çatışma zorluğu karşısında kalırsa, yer ve zamanı kendisi seçerek, istediği sırayla üçünü de alt edebilir. Türkiye’nin bu kabiliyeti var.”
Bu tabloyu, Yunanistan’daki bazı jeopolitik uzmanların, “Taş devrine döneriz, perişan oluruz” şeklindeki yorumlarıyla da destekleyen Kutluk, Yunanistan’ın Türkiye ile uzun soluklu bir çatışmayı taşıyacak nüfusa, coğrafi derinliğe ve ekonomik güce sahip olmadığını vurguladı.

“YUNANİSTAN ATEŞLE OYNUYOR, UKRAYNA’NIN DURUMUNA DÜŞEBİLİR”

Yunanistan’ın iç siyasetinde Türk düşmanlığı üzerine kurulu bir iktidar mekanizması bulunduğunu söyleyen Kutluk, eğitim sisteminde bile “Türk karşıtlığının” beslendiğini hatırlattı:

“Yunan hükümetleri Türk düşmanlığıyla besleniyor, iktidarda kalıyor. Okullarında Türk düşmanlığı birinci derecede müfredatta. Gençler oy verme yaşına geldiğinde bu nefret üzerinden siyaset yapılıyor. Bu ateşle oynamaktır.”
Ukrayna örneğini vererek uyardı:

“Ukrayna bilmeden savaşa daldı, 40 milyon nüfustan geriye 19 milyon kaldı. Cephede kaybettiği bin kişinin yerine 500 kişi bile koyamıyor. Yunanistan böyle bir çatışmaya sürüklenirse coğrafi derinliği, nüfusu, ikmal kapasitesi buna dayanamaz. Daha beter bir duruma düşer.”

“İSRAİL’İN TÜRKİYE POLİTİKASI AKLA ZİYAN”

Kutluk, İsrail’in bugün Türkiye’yi Hamas üzerinden hedef alan söylemlerini de sert sözlerle eleştirdi. İsrail’in geçmişte bizzat Hamas’ın öne çıkması için baskı yapan ülke olduğuna dikkat çekti:

“Bu, Mesut Yılmaz Başbakanlığı döneminde Hamas’a yardımcı olmamızı yalvararak isteyen aynı İsrail. O zaman Filistin’i ikiye bölmek, Oslo barış sürecini kilitlemek için Hamas’ı güçlendiriyordu. Bugün çıkıp ‘Hamas’ı Türkiye destekliyor’ diyor. Bu tablo akla ziyan.”
Türkiye’nin Hamas’a bakışını da şu sözlerle özetledi:

“Türkiye, Hamas’ı orada kendi toprağını savunan, varlık-yokluk mücadelesi veren bir direniş hareketi olarak görüyor. Üstelik Hamas seçimle gelmiş bir yapı. Bugün Filistin tarafında düzenli, güncel seçimle meşruiyetini yenilemiş başka bir yönetim yok.”
Kutluk’a göre, İsrail hükümetinin aşırı sağcı kanadı, Tevrat’tan alınan “vaatler” üzerinden yayılmacı bir siyaset güdüyor ve Türkiye’yi hedefe koyarken büyük stratejik hata yapıyor.

TÜRKİYE–SURİYE MEB HAMLESİ: ARTIK BEKLEME LÜKSÜ YOK

Doğu Akdeniz tablosunda Türkiye’nin atması gereken en kritik adımlardan biri olarak Türkiye–Suriye Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) anlaşmasını işaret eden Kutluk, bu konuda artık gecikilmemesi gerektiğini söyledi:

“9 ay önce Suriye ile MEB için erken diyorduk; meşruiyet sorunu, Rum yönetimine yakın duruş gibi sebepler vardı. Bugün gelinen noktada Suriye’deki yeni yönetim, hem tek kutuplu dünyanın liderleriyle hem çok kutuplu dünyanın aktörleriyle ilişki içinde. Artık bekleme lüksümüz yok.”

Kutluk’a göre yapılması gerekenler:

Türkiye ile Suriye arasında deniz yetki alanlarının sınırının teknik olarak belirlenmesi,
Türkiye’nin elindeki deniz sondaj ve sismik araştırma kapasitesinin Suriye açıklarında devreye sokulması,

Suriye’nin kıta sahanlığı ve MEB’inde bulunacak hidrokarbon kaynaklarının, Türkiye’nin lisans ve ruhsatlarıyla ortak işletilmesi,

Ardından KKTC–Suriye deniz yetki anlaşmasının da devreye girerek Kuzey Kıbrıs’ın da resmen denkleme dâhil edilmesi.

“KKTC, Türkiye ve Suriye arasında yapılacak deniz yetki anlaşmalarıyla Doğu Akdeniz’deki alanlar netleştirilirse, Güney Kıbrıs–Lübnan hattındaki oldu-bittilere karşı çok güçlü bir set çekilir.”

LİBYA ANLAŞMASI: YUNANİSTAN’IN ÇALMAK İSTEDİĞİ 40 BİN KİLOMETRE KARE GERİ ALINDI

Libya ile yapılan deniz yetki sınırlandırma anlaşmasının stratejik önemine de değinen Kutluk, bu mutabakatın “iptal edilmesi gibi bir risk taşımadığını” vurguladı:

“Bu, Birleşmiş Milletler’e tescil ettirilmiş, usulüne uygun bir anlaşma. İki devlet serbest iradeyle imzalamış, onaylamış ve BM’ye sunmuş durumda. Üçüncü tarafların baskısıyla bozulmaz.”

Kutluk, anlaşmanın Libya’ya kazandırdığı alanı şöyle özetledi:

“Bu sınırlandırma, Yunanistan’ın Libya’dan çalmak istediği yaklaşık 40 bin kilometre kare deniz alanını Libya’ya iade etti. Bugün Libya ‘Sen benim sularıma el atmışsın, Türkiye ile anlaşma yapana kadar fark etmemiştim, artık egemenliğimin nerelere uzandığını biliyorum’ diyor. Bu pozisyondan geri adım atmaları beklenmez.”

TÜRKİYE’NİN DENİZ GÜCÜ: STRATEJİK GÜÇ, NÜKLEER DENİZALTI HEDEFİ

Kutluk, Türkiye’nin özellikle denizaltı filosu üzerinden Doğu Akdeniz’de stratejik dengeyi belirleyen aktör hâline geldiğini anlattı:

“Türkiye bugün denizaltı gücü bakımından stratejik bir güçtür. Hava gücü neyse, denizaltı gücü de odur.”

Öne çıkan başlıklar:

Reis sınıfı havadan bağımsız tahrikli 6 denizaltıdan 2’si hizmete girdi, 4’ü inşa hâlinde.
Türkiye, 1970’lerden bu yana denizaltı inşa kabiliyetini sürekli geliştirdi, Almanya ile yaşanan krizlerden sonra “Ben bu işi kendim yaparım” noktasına geldi.

Hedef, Reis sınıfının ardından tamamen milli denizaltı projesi ve bunun içinde nükleer denizaltı opsiyonunun da bulunması.

“Türkiye, iki denizaltıyı nükleer yapma hedefini de masasında tutuyor. 2030 takvimi Reis sınıfı için gerçekçi; milli nükleer denizaltı daha uzun soluklu ama yön bu."

ÇOK KUTUPLU DÜNYA: TÜRKİYE’NİN ELİNİ GÜÇLENDİREN BİR SÜREÇ

Amerika Birleşik Devletleri’nin yeni güvenlik strateji belgesine de değinen Kutluk, tek kutuplu sistemden çok kutupluluğa geçişin Türkiye açısından fırsat olduğunu vurguladı:

“Tek kutuplu dünya Türkiye için hiç de avantajlı değildi. Çok kutupluluğa geçiş Türkiye’nin elini güçlendiriyor. Hegemonik baskı kurmak zorlaşıyor. Türkiye’nin kendi millî projelerini kilitlemek isteyen zincirler bir bir gevşiyor.”

Bu çerçevede Avrupa’nın da savunma alanında ABD’den kopma arayışına girdiğini ve orta vadede Türkiye’yi yeniden yanına çekmek isteyeceğini anlattı:

“Avrupa, ‘Türkiye’siz bir savunma düşünemeyiz’ demeye başladı. Türkiye burada gidip talep eden değil, kendisine gelen talepleri masada değerlendiren pozisyonda olmalıdır.”

UKRAYNA SAVAŞI: UKRAYNA SAVAŞI KAYBETTİ, SADECE ADI KONMADI

Ukrayna–Rusya savaşını da değerlendiren Kutluk, sahadaki tablonun artık netleştiğini söyledi:

“Rusya ile Ukrayna’nın kayıpları 1’e 10 ile 1’e 23 arasında değişiyor. Bazı verilere göre 1’e 38. Ukrayna adeta askerî bir değirmen içinde öğütülüyor. Ukrayna savaşı kaybetmiş durumda, sadece adı konulmamış durumda.”

Bu durumun, Yunanistan gibi ülkeler için de ders niteliğinde olduğunu, “büyük güçlerin oyununda öne sürülen taş olmanın bedelinin ağır olduğunu” belirtti.

Kaynak: SuperHaber

CHP'yi sarsacak anket sonucu! Erdoğan, Özgür Özel karşısında kazanıyor! İlk kez SuperHaber'deGündem

SuperHaber Özel | ABD, Venezuela'dan ne istiyor? Trump, gözünü hangi madenlere dikti? Latin Amerika uzmanı Ulaş Can: Asıl hedef Maduro değil, bambaşka...Dünya

Yunanistan’ın hesaplarını bozacak gelişme! Ankara- Şam hattında tarihi adım hazırlığı... Koray Kamacı: Türkiye–Suriye MEB anlaşması bölgenin kaderini değiştirir!Gündem