Ekümenik Fırtına: Patrikhane ve Türkiye’nin Egemenlik Savaşı

ABD’nin Ankara Büyükelçisi Tom Barrack’ın Fener Rum Patrikhanesi ruhani lideri Bartholomeos için ‘Ekümenik Patrik’ unvanını kullanması tartışmaları körükledi.

Barack’ın ekümenik ifadesinin devamında Osmanlı Millet Sistemi tavsiyesi de hayli sıra dışıydı. Murat Bardakçı, Haber Türk’teki köşesinde konunun çoğunlukla bilgi eksikliğinden kaynaklandığını dile getirirken birçok kimse Barack’ın ‘persona non grata’ (İstenmeyen kişi) ilan edilip sınır dışı edilmesi gerektiğini dahi ifade etti.

Ekümenik Fırtına: Patrikhane ve Türkiye’nin Egemenlik Savaşı

Buyurun Ekümenilik meselesi nedir, geçmişten günümüze uzanan ilginç ayrıntılara birlikte yakından bakalım.

Ekümenik Fırtına: Patrikhane ve Türkiye’nin Egemenlik Savaşı - Resim : 2

Tartışmalar odağındaki Patrikhane

Fener Rum Patrikhanesinin tarihi yaklaşık 1700 seneyi bulmaktadır. Roma’nın yıkılıp tarih sahnesinden tamamen çekilmesinden sonra Bizans Devleti’nin resmi kilisesi olarak varlığını sürdürmüştür.

İstanbul fethedildiğinde Fatih Sultan Mehmet bu kiliseye büyük hürmet göstererek varlığını sürdürmesine müsaade ettiği gibi önemli imtiyazlar sağlamıştı.

Lozan’da ciddi tartışmaların gölgesinde kalsa da 1948 yılında İsmet İnönü’nün onayıyla Yunan kökenli Athenagoras’un patrikhanenin lideri yapılması bu kiliseye olan müspet bakış açısını zamanla menfi bir tutuma sevk etmişti. Nihayet Kıbrıs’ta mücahitlere yönelik katliamlar patrikhaneye yönelik şüpheleri daha da artıracaktı.

Patrikhaneye yönelik belli bir kesimin en büyük korkularının başında ABD ve AB’nin dayatmasıyla İstanbul içerisinde Vatikan tarzı bir devletçiğin kurulması teşebbüsü geliyor.

Patrikhaneye yönelik bir başka güçlü bakışa göre ise; Türkiye Cumhuriyeti Devleti büyük bir devlettir. Buna göre kendi vatandaşlarının inancı üzerinden siyasi hesaplar yapmaz. Ayrıca güçlü bir Patrikhane, Türkiye’ye de büyük avantajlar sağlayacaktır. Aynı görüşe göre mesele siyasi angajmanlar ve kırmızıçizgiler üzerinden değil, insan hakları çerçevesinden ele alınması gerekmektedir.

Ekümenik Fırtına: Patrikhane ve Türkiye’nin Egemenlik Savaşı - Resim : 3

Buna rağmen Fener Rum Patrikhanesine ekümenilik meselesinde en büyük desteği Ortadoks olmayan ABD, AB ve Dünya Kiliseler Birliği’nin vermesi yapıya hem gölge hem de şayia düşürmektedir.

Ekümenik Fırtına: Patrikhane ve Türkiye’nin Egemenlik Savaşı - Resim : 4

Ekümenik kavramı ve İstanbul’un Roma tarafından reddi

Murat Bardakçı, konuyla ilgili ele aldığı köşe yazında ekümenik kavramını açıklarken evrensel anlamına gelen birinci anlamına evrensel, eskilerin tabiri ile cihanşümul kavramı ile izah eder. Oysa aynı kelime Grekçe’de “Sürekli yerleşim alanı” anlamında da kullanılmaktadır. Ekümene çevre kültürlerin bağlı olduğu şehir/çevre anlamında da gelmektedir. Günümüzde de “ekümene” kelimesi Hıristiyan dininin hâkim olduğu çevreyi tanımlamak için kullanılmaktadır.

İki anlamda dikkate alındığında dini olduğu kadar ideolojik bir kavramla da karşı karşıya olduğumuzu belirtmek zorundayız.

Bilindiğinin aksine ekümenikal kavramı bir imparatorun ya da patriğin sıfatından ziyade tarihte Hıristiyanların ilk dini toplantıları için kullanılan isimdir. Tarihe damgasını vurmuş İznik konsülünde alınan en önemli kararlardan birisinin de dini otoritenin başkentten uzaklaştırılarak Antakya ve İskenderiye gibi kentlere verilmesi olmuştu.

M.S.381'de Büyük Theodosius çevre kentlerin dini tahakkümlerini kırmak ve otoritenin siyasi gücünü yeniden başkente çekmek adına İstanbul’da (Kostantinapolis) mahalli bir konsül toplayarak patriklik oluşturmuştu.

Bu karara en sert tepkiyi Roma vermiş ve İstanbul patrikliğini tanımadığını ilan etmişti.

Daha önce çevre kentlere verilen geniş yetkilerin İstanbul tarafından alınması sonucu Hıristiyanlık içinde Nasturulik olarak bilinen mezhep doğacaktı.

Ekümenik Fırtına: Patrikhane ve Türkiye’nin Egemenlik Savaşı - Resim : 5

Tartışmaların mezhepsel çatışmaya dönüşmesi üzerine Efes’te yeni bir konsül toplanarak Roma, Antakya ve İskenderiye patrikliği onaylanırken İstanbul’un patrikliği reddedilecekti.

İmparatorluk bunun üzerine dini iradeye müdahale ederek konsülü yeniden toplar ve İstanbul’un da onaylatılmasını emreder; ama konsül bir kez daha İstanbul’un statüsünü reddeder.

Bu gelişmelerin üzerine Kalkedon' da (Kadıköy) bir mahalli konsül daha toplanarak İstanbul’un patrikliğini yeniden tescil eder.

Bu konsülün diğer ekümenikal toplantılardan en büyük farkı bizzat İmparator Marcian’ın başkanlık etmesidir. Başka bir ifadeyle Fener Rum Patrikhanesi imparatorun başkanlığındaki toplantıda tescil ettirilir.

Ekümenik Fırtına: Patrikhane ve Türkiye’nin Egemenlik Savaşı - Resim : 6

Roma’ya göre Fener Rum Patrikhanesi bir havari tarafından kurulmadığı gibi ayrıca meşru kiliselerin onayından da geçmemiştir. Bu yüzden varlığı meşru olarak kabul edilemezdi. Başka bir ifadeyle resmen 1054 yılında Hıristiyan kiliseleri ayrılmışsa da İmparator Marcian’ın başkanlık ettiği konsül Hıristiyan dünyasını fiilen ayırmıştı. Tarihe Latin İstilası olarak geçecek Haçlı İşgali sonrası bu ayrılık bir daha onarılamayacak şekilde tescillenecekti.

Osmanlı’nın patrikhaneye bakışı

İstanbul’un fethinden kısa bir süre önce 1439 senesinde Bizans İmparatoru tüm ayrılıkları bir kenara atarak Floransa’ya giderek iki kiliseyi birleştirmeyi dener. Halkın tepkisi bu birleşmeyi başarısız kılsa da 1452 yılında tekrar birleşme denenir. Halk, Müslümanların kenti fethi tehlikesine rağmen bu birleşmeye sıcak bakmaz.

Ekümenik Fırtına: Patrikhane ve Türkiye’nin Egemenlik Savaşı - Resim : 7

Fatih Sultan Mehmet, İstanbul kilisesinin bu tavrından memnun kalarak kiliseyi dağıtmaz ve bir patrik atayarak varlığını sürdürmesine izin verir.

Hemen bir ferman yayınlayarak patrikliği vergiden muaf tutar ve kiliseleri muhafaza altına alır. Patrik, Hıristiyan âleminin başkanı sıfatıyla Divan’da da söz sahibi yapılır.

Fatih’in bu yüce gönüllüğü karşısında Papa II. Pius bir mektup yazar ve eğer Hıristiyanlığı kabul ederse “Batı Roma’yı da sana teslim edeceğim.” İfadelerini kullanacaktı. Fatih Sultan Mehmet yalnızca İstanbul Patrikliğini değil, Ermeni Patrikliğini de İstanbul’a getirerek himayesi altına almış ve geniş yetkiler bahşetmişti.

Fener Rum Patrikhanesi’nin elde ettiği imtiyazlar ilk defa İkinci Meşrutiyetle sınırlanmış ve nihayet Cumhuriyet’in ilk yıllarında problemli bir hale gelmişti.

Ekümenik Fırtına: Patrikhane ve Türkiye’nin Egemenlik Savaşı - Resim : 8

Patrikhane ve Megali İdea tartışmaları

Osmanlı döneminde boğdurulan I.Kirillos veya Afrika’ya sürgüne gönderilen II.Kirillos gibi  patrikler bulunmaktaydı. Bu isimler ya Katoliklerle düşmanlığı ileri safhaya taşımışlardı ya da aksine biat etmiş olmaları gerekçe olarak gösterilmekteydi.

Devlete isyan eden ilk patrik ise Patrik III. Parthenios olacaktı ki o da idam edilecek isimler arasında bulunuyordu.

19. yüzyılda Megali İdea fikri ile Patriklik devlet için tehlikeli işlere bulaştığı gibi Okyanusun ötesinde ABD’den ciddi destekler almaya başlayacaktı.

Bizans’ın yeniden diriltilmesi fikri çerçevesinde Mora, Kıbrıs, Pontus ve Ege adalarındaki isyanlarda patrikliğin rolü ciddi bir biçimde sorgulanmaya başlandı. VIII. Grigorius’un Yunanistan’a kaçmadan önce Rum Patrikliğine yapılan operasyonda İstanbul içinde ciddi terör eylemlerinin kroki ve planlarının ele geçirilmesi infial yaratacaktı.

İttihat ve Terakki’nin yaptığı en büyük yanlışlardan birisi de Bulgar Kilisesi ve Fener Rum Kilisesi arasındaki anlaşmazlıkları 1910 yılında çıkardığı “Kiliseler ve Mektepler Kanunu” olacaktı. Sultan Abdülhamit’in denge siyasetini çökerten bu kanun Balkan Harbi’nde Bulgarlara büyük bir psikolojik üstünlük sağlayacaktı.

Özellikle Anadolu’nun Yunanlılarca işgali sırasında Rum Patrikliğinin takındığı tavır Türk halkını ziyadesiyle irrite edecekti.

Ekümenik Fırtına: Patrikhane ve Türkiye’nin Egemenlik Savaşı - Resim : 9

Türk tipi patrik örneği: Papa Eftim

Mondros sonrası, Türk dostu Patrik V. Germanos’un Fener Rum Patrikhanesi’nin başından azledilmesi işgalcilerin Hristiyan vatandaşlarımızı kışkırtmak adına giriştikleri ilk adım oldu. Onun yerine gelen Bursa Metropoliti Dorotheos Mammelis, vatanı yerine Yunan tezleri hizmet etmesi Hristiyan âleminin hedef tahtasına sebep olacaktı.

Bu zararlı faaliyetlere ilk tepki Müslümanlardan önce hasbi Hıristiyan vatandaşlarımızdan gelmiş, bu tepkinin sözcülüğünü Papa Eftim yapmıştı. Vatanperver Hristiyanlar bir beyanname ile Müslüman komşularının hukukunu korumuş ve bu beyannameyi Eftim kaleme almıştı;

“...mezhebimizi şerre alet ederek, Türk olduğumuz halde Helenizm propagandasıyla aldatılarak güya aslen Yunanlı imiş ve aslına geri dönermiş gibi azınlık hukuku iddiasıyla mezhebi millete karıştırarak bir taraftan bizi Yunan işlerine alıştırmak hilelerini kullanma ve diğer taraftan da umumî vekilimizmişçesine hakkımızı istiyoruz der gibi vaziyetler alarak Avrupa’ya karşı hükümetimizden şikâyetçi sıfat ve vaziyetiyle göstermeye kalkıştılar.

Eftim’in reddettiği meselelerin başında Anadolu’da Hristiyanların Türk zulmüne maruz kaldığı iftirasıdır. Eftim’e göre; bu kuyruklu bir yalandan ibaretti. Müslümanlar ve Hıristiyanlar asırlardır kardeş kardeş yaşıyordu; ama Yunan işgali ve Helenizm dayatması ise kardeşler arasında nifak çıkartılıyordu yalnızca.

Ekümenik Fırtına: Patrikhane ve Türkiye’nin Egemenlik Savaşı - Resim : 10

Eftim, İstanbul’daki patrikhanenin Yunan ve İngiliz hegemonyası altında olduğunu görünce Anadolu’da bağımsız bir patrikhane için TBMM’nin de desteği ile bir kongre toplamıştı. Bu kongreye Konya Metropolidi Prokobiyos, Maçka Metropilidi Krillos, Antalya Episkoposu Meletios ve Gümüşhane Episkoposu Vervasyos gibi isimler de iştirak etmişti. Kongrede Fener Rum Patrikhanesi işgal güçleri tarafından kontrol edildiği gerekçesi ile feshedilmiş ve Anadolu Ortodoks Kilisesinin Umumi Vekilliği ve Murahhaslığı kurularak başına Papa Eftim getirilmişti.

1922 yılında Millî Mücadele’ye katılmak için Ankara’ya gelen Eftim’i Ankara’da coşkulu bir halk kitlesi karşılamış ve Atatürk’ün bulunduğu bir mitingde bir konuşma gerçekleştirmişti. Öte taraftan Anadolu’daki Hristiyan cemaatinin gücünü kıracak gelişme mübadeleler olmuştu. Papa Eftim ve yakınları ise Lozan kararına rağmen mübadelenin dışında tutulmuş ve Yunistan’a iade edilmemişti.

Millî Mücadele sonrası İstanbul’a yerleşen Eftim, Cumhuriyetin ilanıyla ülkesine hizmetini sürdürmüş ve Hristiyan vatandaşlarımızın devletle entegrasyonu için yoğun bir çaba sarf etmişti.

Yeni Dünya düzeninde patriklik

1948 yılında kurulan Dünya Kiliseler birliği mezhepler arası başlatılan diyalogu ilerleyen yıllarda dinler arası diyalog mottosuyla öne çıkardı. Elbette bu projenin temel amacı Sovyetler tehdidine karşı Batı Blokunu dini anlamda güçlendirmekti.

1964 Ocak ayında Kudüs’te Papa VI. Paul’le İstanbul Patriği Athenagoras’ın görüşmesi tartışmaları fitilleyecekti. Papa VI. Paul 1967 ve 1979 patrikhaneyi ziyaret etmiş ve “Ortak İlahiyat Komisyonu” adıyla diyalog süreci başlatılmıştı.

Ekümenik Fırtına: Patrikhane ve Türkiye’nin Egemenlik Savaşı - Resim : 11

Bu görüşmelerin nihai amacı “Dinlerarası Diyalog ve Ekümenizm” adıyla kiliseleri birleştirmekti. 2006 senesinde Türkiye’yi ziyaretinde Papa’nın Hz. Muhammed’in getirdiği mesajı  “şer ve insanlık dışı” olarak tanımlaması sonrası ülkemizin bu konuya müspet bakışını derinden etkileyecekti.

Aynı yıl İstanbul ziyaretinde Papa’nın Rum Patrikhanesi ruhani liderini “Ekümenik” olarak tanımlaması ise işleri çığırından çıkaracak gelişme olarak kabul edilecekti.

Geçmişte Batı, Patrikhaneye Sovyet tehdidi sebebiyle güçlü bir destek sunuyordu; ama bugün bu kavramın bu denli üzerine gitmesi ve meseleyi Türkiye’nin iç işlerinden çıkartıp uluslararası bir konuya dönüştürme amacının arka planı ise akıllarda ciddi soru işaretleri uyandırmaktadır.

 

 

Diğer Yazıları