Demografik savaş başladı! Türkiye ve İsrail’in nüfus stratejileri arasındaki derin uçurum
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “üç çocuk” vurgusunu küçümseyen çevrelerin göremediği büyük tehdit, sessiz sedasız Türkiye’nin kapısına dayandı. İsrail, nüfusunu agresif teşviklerle büyütürken, Türkiye’de aile yapısı çözülüyor, doğum oranı düşüyor ve sigorta sisteminden orduya kadar birçok hayati alan çöküş riskiyle karşı karşıya geliyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, son Bakanlar Kurulu’nda kadın memurlara esnek çalışma modeli ile çocukları okul çağına gelene kadar hükümet tarafından destekleneceğini açıkladı. Daha önce de yine Bakanlar Kurulu kararı ile 2025 senesi “Aile Yılı” ilan edilmişti. Tüm bu çabaların ardında ise sessiz sedasız büyüyen bir tehdit olarak nüfus politikaları yani demografimiz geliyor.
Nüfus politikamız bölgesel etkiye sahip
Türkiye Cumhuriyet Devleti belki de kurulduğu günden bu yanı hiç olmadığı kadar çevresel tehditler altında bulunuyor. Biz kabul etsek de etmesek de “Ortadoğu” dediğimiz coğrafyada yaşamaktayız. Dünyada güç iddiasında bulunan her devlet bu coğrafyada bir şekilde yer almak zorundadır.
Endonezya ve Malezya gibi yüksek Müslüman nüfusa sahip ülkelerin dünya siyasetinde esamisi okunmaz; çünkü bölgemizde bir ağırlığı yoktur. Bunun için dünyanın bir ucundan Çin, ABD, Rusya veya İngiltere gibi Düvel-i Muazzama diyebileceğimiz dünya güçleri bir şekilde Ortadoğu’da köşe kapmaca oynamaktadırlar.
Türkiye bu hattın en stratejik ülkelerinden birisidir. Özellikle İsrail destekli düşünce kuruluşları başta olmak üzere Türkiye’nin bölgesel gücünü kaybetmesi için derinlemesine analizler yapmaktadır. Ekonomik yöntemler ve askeri stratejiler öne çıksa da Türkiye’yi kendisine hasım gören güçlerin yakından takip ettiği ve incelediği konulardan birisi de Türkiye’nin nüfusu gelmektedir. Bu bağlamda İsrail ve Türkiye’nin nüfus politikalarını karşılaştırmalı şekilde mercek altına alacağız.
İsrail’in nüfus politikası
Özellikle son dönemlerde Türkiye’ye yönelik hasmanetutumunu artıran İsrail’in nüfus politikasına baktığımızda Türkiye’deki “3 Çocuk” politikasının aksine “En az 4 Çocuk” politikasının devletin resmi programı olduğunu biliyoruz. İsrail bu politikada büyük oranda başarı sağladı ve şu an “5 çocuk ve üstü” politikasını resmi devlet programına dönüştürdü. Bu bağlamda çocuk başı devletin aylık yardımı 1.657 Dolar civarındadır. Üstelik bu çocuklar yürümeye başladığı sağlık sistemince saptandığında rakam 3.700 Dolar’a yükseltilmektedir.
İsrail’in nüfus politikasını belirleyen Fısıh Seder nedir?
İsrail nüfus politikalarını büyük oranda dini terminolojiye göre belirliyor. Fısıh Seder, Rabbin Yahudi halkını çöle götürüp Sina Dağı'nda onlarla bir antlaşma yaptığı Mısır'dan Çıkış'ın yıllık bir haftalık anmasıdır. Bu haftada İsrail’de hükümet, devlet ve vakıflar her noktada nüfusun önemini belirten büyük bir propaganda süreci başlatır.
İsrail bu denli radikal nüfus politikalarının dünyada tepki çekmemesi adına LGBTQ’ya geniş haklar tanımıştır. Başka bir deyişle Ortadoğu’nun en büyük eşcinsel kenti Tel Aviv’dir. Her yıl yaklaşık 100 bin eşcinsel Yahudi çeşitli festivallerde Tel Aviv’de bir araya gelmesi de son derece tuhaftır.
İsrail’in son 40 sene içerisinde nüfusu hem agresif doğum politikaları hem de vatandaşlık vermek suretiyle 3 Milyon civarı artırdığı bilinmektedir. Buna karşı 7 Ekim’den bu yanı İsrail’i terk edenlerin sayısı 1.5 Milyon civarı olduğu tahmin edilmektedir. Bunun İsrail’e maliyetinin yüz milyarlarca Dolar olarak ölçüldüğü tahmin edilmektedir.
Türkiye nüfus artışı ve bekleyen tehditler
Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra en büyük nüfus patlaması 1950 sonrası Demokrat Parti döneminde yaşanmıştır. Bu devirde Türkiye nüfusunun büyük orana 2000’li yılların başına kadar köylerde yaşamaktaydı.
2000 yılından sonra şehirlerdeki nüfus büyük oranda köy nüfusunun önüne geçti. Buna paralel olarak doğum oranında gözle görülür bir düşüş yaşandı. Ekonomik zorluklar büyük kentlerde yaşayan ailenin nüfusunu giderek küçültme eğilimine zorlayacaktı.
Türkiye nüfusunun büyüklüğüne rağmen 31 Aralık 2024’te önceki yıla göre 292 bin 567 kişi artarak 85 milyon 664 bin 944 kişiye ancak ulaşabilmiştir.
Türkiye nüfusunun şu anda nüfus artış hızı dünya ortalamasının 2.7, OECD ülkelerinin ortalamasının ise tam 1.5 katı altında bulunmaktadır. Yaşlı nüfus artış oranında ise dünya genelinde zirveye yakın ülkeler arasında bulunmaktayız.
7 Milyona yakın mülteciye ev sahipliği yapan ülkemizi yakın zamanda bekleyen üç büyük tehlike bulunmaktadır; iş gücü, su sorunu (tarımsal kıtlık tehlikesi yaratmaktadır) ve gıda enflasyonu.
TÜİK verileri: Aile yapısı dağılıyor
TÜİK’in resmi verilerine göre 2023 yılında 173 bin çift boşanırken bu rakam 2024 yılında 184 bine yükselmiştir. Bu boşanmalardan etkilenen çocuk sayısı 186 bin 536 gibi korkunç bir rakama ulaşmış durumda. Ailesi boşanmış çocukların ilerleyen yıllarda evlilik kurumuna sıcak bakmadığı ya da evliliklerini yürütme konusunda çoğunlukla başarılı olmadığı verileri dikkate alındığında tablonun ciddiyeti daha da korkunç hale gelmektedir.
Yukarıda İsrail örneğinden bahsetmiştik. İsrail’in Türkiye’den ayrılan iki önemli nokta da evlenme yaşı ve boşanma oranı.
İsrail uzun yıllar evlenme yaşını 17 olarak belirlemişti. İsrail’de bir gencin ortalama evlenme yaşı erkeklerde 30’a kadar yükselmiş durumda. Başka bir deyişle Türk gençleri hala evlenme konusunda daha istekli bir konumda ama evliliği sürdürmede büyük bir sorunla karşı karşıyayız. İsrail’de boşanma oranı Türkiye’ye göre çok az ve çocuk sayısı konusunda da devlet programı çok iyi işlediğini söylememiz mümkün.
Evlenme yaşı da 2024 yılında TÜİK verilerine göre Erkeklerde 29 sınırına dayanırken bu rakam kadınlarda 26 civarında seyretmektedir.
İlginç verilerden birisi de ülkemizde yabancı gelin sayısındaki ciddi artıştır. 2024 yılında ülkemizdeki yabancı gelin sayısı 29 bin gibi ciddi bir sayıya ulaşması başka bir sosyolojik araştırmayı mecbur hale getirmektedir. Yabancı gelinlerin büyük kısmı Suriye, Fas ve Azerbaycan gibi ülkelerden oluşmaktadır.
Aile kurumunu hedef alan yayınlar: NETFLİX bir nesli tek başına dönüştürüyor
Aile kurumunu sarsan ve nüfus politikalarına doğrudan etkisi olan meselelerden birisi de “Cinsel Tercih” iddiasıyla yürütülen yıkıcı propaganda gelmektedir. Bununla ilgili Netflix, Amazon Prime ve HBO gibi platformlar yıkıcı bir yayın politikası izlemeketedir.
Netflix, pandemi süreci ile beraber Türkiye pazarını adeta ele geçiren digital platform olarak öne çıkıyor. Netflix bünyesinde LGBT propagandası yapmayan neredeyse hiçbir çalışmaya izin vermiyor.
La Casa de Papel, Queer Eye, Aşk 101, Cursed, IndianMatchmaking, Dark Desire, Down to Earth, JU-ON Origins, Black Mirror, Reality Z, Curon, Everything Sucks, Old Guard, Sex Education, Orange Is the New Black gibi gençler arasındaki yaygın tüm programlarının merkezinde yoğun eşcinsel propaganda söz konusu.
Yalnızca yetişkin yayınları değil, çocuk programlarında da dolaylı eşcinsellik vurgusu öne çıkar. Basit bir platform olarak görülse de Netflix tek başına gençliği dönüştürme etkisi bulunmaktadır. "Türkiye'de Cinsiyet Algısı Araştırması"raporuna göre 18-24 yaş arasındaki gençlerin %46,7’si eşcinselliğin doğuştan gelen bir normallik olduğunudüşündüğünü ortaya koymaktadır. İşin ilginç noktası Netflixkullanıcı istatistiklerine baktığımızda kullanıcıların %50’ye yakınının 18-24 yaş aralığındaki gençlerden oluşmasıdır.
Tüm bu istatistikler tesadüfi rakamlar değil. Türkiye nüfusu hızla eriyor ve önümüzdeki on – yirmi yıl içinde sigorta sisteminin çökmesine, askeri gücünü yitirmesine ve bölgesel muarızları karşısında güçsüz bir vaziyete düşmesi tehdidini barındırıyor. Bugün Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı “Üç çocuk” talebi ve aile kurumunun güçlendirilmesi isteğini küçümseyen mecraların önemli bir kısmı LGBT vakıflarını fonlayan kurumlarca desteklenmektedir.
Hükümetin ve Cumhurbaşkanının attığı adımlar son derece olsa da bu konuda tıpkı İsrail’in yaptığına benzer acil bir eylem planı hazırlamak ve meseleyi bir Milli Güvenlik sorunu olarak ele almak zorunda olduğumuzu aileyi inceleyen birçok bilim insanı yüksek perdeden dile getirmektedir.