Davut koridoruna karşı kardeşlik kalkanı: İsrail yaklaşıyor ama biz de onlara

İsrail'in İran’a yönelik suikast planı iddiası dünya gündemine bomba gibi düştü. Eski ABD Başkanı Trump’ın, Hamaney’e yönelik saldırıyı durdurduğu öne sürüldü. Peki perde arkasında neler yaşandı?

Ortadoğu’da tansiyonun her geçen gün daha da yükseldiği bir dönemde, İsrail'in İran’ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney’e suikast planladığı iddiası uluslararası kamuoyunu sarstı. ABD merkezli Axios’un deneyimli muhabiri Barak Ravid’in aktardığı bilgilere göre, İsrail saldırılar sırasında Hamaney’i hedef almayı planladı, ancak dönemin ABD Başkanı Donald Trump bu girişime açıkça karşı çıktı. Washington ile Tel Aviv hattında yaşanan kritik gerilim, bölgedeki krizin seyrini değiştirecek nitelikte.

İşte Mehmed Mazlum Çelik'in kaleme aldığı yazı:

13 Haziran 2025 tarihinde Fransa’nın başkenti Paris’te görkemli bir düğün vardı.

Düğünün baş konuğu ve ev sahibesi Kahire sokaklarında görkemli geçitlerle mütemadiyen ve aksatmadan kocasının mezarını her ziyaretinde adeta gövde gösterisi yapan Kraliçe Farah bulunuyordu.

Evlenen kişi ise İran’ın devrik Diktatörü Şah Rıza Pehlevi’nin torunu Prenses İman Pehlevi idi ki buraya kadar her şey normaldi.

Tuhaf olan ise damattı.

Prenses İman’ın çiçeği burnunda kocası Bradley Sherman’dı.

Sherman, Siyonist lobinin önemli iş insanlarındandı.

Düğün siyasi bir gövde gösterisiydi. Tel Aviv, adeta Tahran’daki muhaliflere çiçekler saçıyor ve düğünün gecesinde kutlama yaparcasına İran’a bombalar yağdırıyordu.

Bombardımanın etkisi sabah ışığın ilk ışıklarında gösteriyordu. İçeride İsrail’e öylesine büyük bir istihbarat sızıntısı vardı ki ahval göründüğünden çok daha bedbaht haldeydi.

İran’da eski rejim destekçileri, mevcut rejime karşı İsrail ile el ele kol kolaydı. Kanlı düğün gecesi ile İsrail hem bölgeye hem de İran halkına kesif mesajlar veriyordu.

Bilhassa Türkiye’nin bu ve benzeri senaryolarla zafiyetlere duçar olması adına çok yönlü bir istihbarat savaşının tam ortasında olduğu daha mücessem hale gelmişti.

Davut koridoru Bahçeli’nin çıkışıyla tepetaklak

İsrail’in temel savunma stratejisine göre Siyonist devletin güvenliği sınırlarının çok ötesinde başlamaktadır.

Bu anlamda iki taktik geliştirilmiştir. Birincisi Ortadoğu’da Tel Aviv dışında güçlü hiçbir başkent bırakmamaktır. Bu siyasi taktiğin etki alanı Şam’dan Ankara’ya hatta İslambad’a kadar uzanır.

Bu çerçevede hedeflerin çoğuna ulaşılmıştır. Bağdat, Şam, Kahire, Sana ve Beyrut gibi ülkelerin başkentleri askeri ve siyasi kaosun içinde bulunmaktadır. Riyad, Amman, Abu Dabi ve Manama gibi ekonomik gücü olan başkentler her şeyiyle İsrail’e bir boyun eğmişlik hali içinde bulunmaktadır.

Geriye Tel Aviv’i meşgul eden iki başkent kalmıştı. Ankara ve Tahran.

Aslında Tahran; Lübnan ve Suriye’deki gelişmelerden hemen sonraları oyunun dışında kalmıştı. Son saldırılarla İsrail esasen Gazze’de saplandığı askeri başarısızlıklarını gizleme ve dünyadaki imajını tazelemek adına Tahran üzerinden bir gövde gösterisi yaptı. Hem İran’a karşı askeri üstünlüğünü göstererek rüştünü ispatlayacak hem de İran’ın etkisiz cevaplarını kullanarak dünyadaki imajını düzeltirken dünya kamuoyunun gözlerini Gazze’den uzaklaştıracaktı.

Geriye Tel Aviv için çözülemeyen tek bir sorun kalmıştı: Ankara.

İsrail her geçen gün çeşitli hamlelerle sınırımıza yaklaşmakta, ama gözden kaçan en önemli detay biz de onlara yaklaşıyoruz. Bilhassa Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin başlattığı Barış Süreci; İsrail’in uzun süredir Türkiye’ye karşı ilmek ilmek işlediği Davut Koridorunu adeta yıkıp geçen bir hamle olacaktı.

Davut Koridoruna karşı Kardeşlik kalkanı

22 Ekim 2024 tarihin Devlet Bahçeli grup kürsüsüne geldiğinde herkes iç gelişmelere dair alışılagelmiş bazı yorumlar yaparak konuşmasını tamamlamasını bekliyordu; ama Sn. Bahçeli’nin sözleri herkes üzerinde adeta şok etkisi yaratacaktı:

“Herkes ittifak halindeyse değil elimizi, gövdemizi taşın altına koymaya hazırız. Ne Kandil, ne de Edirne; adres İmralı’dan DEM’e uzansın, bu ağır ve tarihi terör sorunu ülke gündeminden tamamen çıkarılsın.

Yeri gelir elimi uzatır müşterek ve milli değerlerde toplanma çağrısı yaparım; yeri gelir vatan için, millet için, bayrak için, ezan için, devlet için başımı uzatır, şehadet şerbetinden tadımlık değil kana kana doyumluk içerim. Türkiye Cumhuriyeti’nin ali menfaatleri uğruna her vasatta temel ve ortak değerler etrafında el ele tutuşmaya, elimi uzatmaya varım ve hazırım,

Davut koridoruna karşı kardeşlik kalkanı: İsrail yaklaşıyor ama biz de onlara

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde her meselenin ele alınıp, çözümü mümkün ve hatta mecburidir. Eğer terörsüz bir siyaset, terörsüz bir ülke, terörsüz bir gelecek hususunda herkes ittifak halindeyse o halde değil elimizi taşın altına koymaya, gövdemizi koymaya varız. ‘Her türlü hizmete hazırım’ diyen teröristbaşı, buyusun terörün bittiğini, örgütünün tasfiye edileceğini tek taraflı ilan etsin. Teröritbaşı işin içinde olmazsa bir şey çıkmaz diyenlere sesleniyorum. Eğer teröristbaşının tecridi kaldırılırsa gelsin TBMM’de DEM Parti grup toplantısında konuşsun. Terörün tamamen bittiğini ve örgütün lavedildiğini haykırsın. Bu dirayet ve kararlılığı gösterirse yasal düzenlemenin yapılması ve bundan yararlanmasının önü de ardına kadar açılsın. Ne Kandil, ne Edirne... Adres İmralı’dan DEM’e uzansın, terör sorunu ülke gündeminden tamamen çıkarılsın. Hodri meydan, buna varız."

Devlet Bahçeli bu açıklamayı yaptıktan kısa bir süre sonra gelen Abdullah Öcalan çağrısı ile PKK’nın yaslandığı tüm varoluşsal gerekçeler adeta ortadan kalktı. Türkiye düşmanlığı ile Güney Doğu sınırlarımızdan Suriye’nin kuzeyine uzanan hattaki askeri varlık (Terör unsurları) TSK’ya karşı artık hiçbir eyleminde, en azından kendi paradigması içerisinde, meşru bir zemini kalmamış duruma düştü.

Bahsi geçen hatta Türkiye’nin alanı boşaltması ise İsrail için tehlikeli bir durumdu; çünkü “Davut Koridoru” olarak tanımladıkları hatta Türkiye’nin güçlenmesine karşı İsrail’in güvenliğini başlatacakları stratejik kaleleri düşmüş oluyordu. Başka bir deyişle Sn. Devlet Bahçeli tek bir kurşun atmadan tonlarca bombanın kazandıramayacağı bir zafer ve güvenlik alanını Türkiye’ye hediye etmiş oluyordu.

Davut koridoruna karşı kardeşlik kalkanı: İsrail yaklaşıyor ama biz de onlara - Resim : 2

İsrail; Golan’dan başlayıp Deyrizor’a uzanan ve Kuzey bölgelerini kendi açısından tamamen güvenli alana dönüştüren ama bunu yaparken de Ankara’yı kaosa sürükleyecek “Davut Koridoru” projesi sessiz sedasız çöküyordu. ABD’nin binlerce tırla yaptığı silah yardımları, İsrail’in eğittiği saha elemanları ve daha birçok unsur adeta boşa düşmüştü. Türkiye destekli yeni Şam rejimi ise Türkiye’den gelen haberlerle adeta meşruiyetini kaybetmiş Kuzey’deki Kürt sözde askeri birlikleri ile savaşmak yerine müzakere masasına oturarak bölgede tüm denklemleri değiştiriyordu.

Davut koridoruna karşı kardeşlik kalkanı: İsrail yaklaşıyor ama biz de onlara - Resim : 3

Türkiye, İran’ın düştüğü tuzaktan son derece stratejik hamlelerle uzaklaşmayı başardı; ama Netanyahu Arjantin’de yaptığı açıklamalarda Türkiye’nin yaptığı hamleleri “Yeni bir Hilafet kurma girişimi” olarak yorumladı.

Tarihin hatırlattıkları

Selahaddin Yusuf Eyyubi; bugünlerde Renaud de Chatillon’un korkunç katliamları sonrası kazandığı Hıttin Savaşı ve Kudüs’ü fethetmesiyle tüm İslam âlemince hayırla yâd ediliyor. Oysa Hıttin ve Kudüs; Yusuf’un hayatında çok küçük bir bölümü teşkil ediyor.

Onun Mısır Valisi olarak bölgede dirliği sağlarken ömrünün büyük bir çoğunluğu Müslüman emirleri bir araya toplamak için verdiği çaba ile geçmişti. Bir yandan Fatımilerin mirasının peşine düşen Haşhaşiyunlar öte yandan çok küçük çıkarlar uğruna Haçlılarla kolayca ittifak kuran Müslüman Emirler, Kudüs yürüyüşünü geciktiren en temel sorunlardı.

Amcası Şirkuh bin Şadhi’nin yanında Nureddin Zengi için Haçlılara karşı koyarken henüz genç yaşına rağmen Zengi gibi güçlü bir Sultanın dahi uyuşuk ve işbirlikçi yerel unsurlarca defalarca zayıf düştüğüne şahit olmuştu. Bu yüzden düşmanla meydanda cenk etmeden evvel Selahaddin Eyyubi’nin diğer büyük tüm komutanlardan farklı olarak yaptığı Müslümanlar içinde dirliği sağlamak ve yabancılarla işbirliğini kesmek olmuştu.

Sonrasında kibirli Kral Guy de Lusignan’ın karşısına çıktığında Kudüs’ün Müslümanlarca kurtarılması üç günden kısa sürmüştü. Yine tarih bize hatırlatıyor ki Selahaddin Eyyubi’nin vefatından çok kısa süre sonra Haçlılar 1228’de Kudüs’ü tekrar ele geçirmeyi başarmıştı.

Yukarıda ele aldıklarımız ve tarihin hatırlattıkları gösteriyor ki Davut Koridoruna vurulacak en büyük darbe belki İslam Âlemi’nin son güçlü ve bağımsız başkenti Ankara’nın içeride verdiği Barış Sürecinin nihayetiyle tüm coğrafyanın mukadderatını belirleyecek.

 

Yorumlar
Yorum yapmak için tıklayınız
GÜNÜN VİDEOSU

Zihinsel engelli çocuğu sokak ortasında tekme tokat dövdü: 24 yaşındaki saldırgan yakalandı!

İstanbul Gaziosmanpaşa’da, 13 yaşındaki zihinsel engelli bir çocuk tanımadığı bir kişi tarafından sokak ortasında vahşice darbedildi. Şiddet anları kameraya yansırken, 24 yaşındaki saldırgan polis ekipleri tarafından yakalanarak gözaltına alındı.