"Birisi çalıyor, çırpıyorsa ben kayıtsız kalamam" diyen Alev Alatlı'dan dikkat çeken sözler: Türkiye'nin önünde ağır bir dönemeç var!
Daha önce Külliye'de gerçekleştirilen törende "Helalleşmek mahkemede dava kazanmaktan daha üstün olmalıdır. Çünkü her yasal hak helal değildir ve olamaz." sözleriyle gündeme gelen Yazar Alev Alatlı, "Türkiye'nin Çınarları" projesi kapsamında AA'ya dikkat çeken açıklamalarda bulundu. "Birisi çalıyor, çırpıyorsa ben kayıtsız kalamam." diyen Alatlı, "Türkiye'nin önünde ağır bir dönemeç var. Bunu almak zorundayız." ifadelerini kullandı.
"Yaseminler Tüter mi, Hâlâ?", "İşkenceci", "O.K Musti Türkiye Tamamdır", "Schrödinger'in Kedisi"nin de aralarında olduğu çok sayıda esere imza atan yazar Alev Alatlı, Anadolu Ajansı'nın "Türkiye'nin Çınarları" projesi kapsamında dikkat çeken açıklamarda bulundu.
"HER YASAL HAK HELAL DEĞİLDİR"
Daha önce Külliye'de gerçekleştirilen törende "Aslolan hakkın helal edilmesi olmalıdır Aslolan helalleşmek olmalıdır. Helalleşmek mahkemede dava kazanmaktan daha üstün olmalıdır. Çünkü her yasal hak helal değildir ve olamaz." sözleriyle gündeme gelen Alatlı, "Birisi çalıyor, çırpıyorsa ben kayıtsız kalamam. Bir daha yüzüne bakmam, onunla çay içmem. İnsanların kötülüğü tedip etmeleri lazım. Yokmuş gibi davranırsak bu soykırımdır." dedi.
Deprem sonrası Twitter'dan yaptığı "Biricik Gezegenimizi 21. yüzyılın arsız baronlarına teslim edip en başa dönmeye, Asya steplerinin dayanıklı cılız otlarına dönüşmeye razı değilsek, ister Cumhur, ister Millet, bu dünyaya dair bugünün gerçeklerini rikkat ve özenle birbirimize mertçe nakletmek, geleneksel Türk-İslam sabır ve tevekkülümüzün ölümcül dezavantaja dönüşmesini engellemek zorundayız. İşleyebileceğimiz en büyük günah, neden olabileceğimiz en trajik soykırım birbirimize kayıtsız kalmamız olacaktır." paylaşım hakkında konuşan Alatlı şu ifadeleri kullandı.
"Allah göstermesin Türkiye'nin kendisine yönelik bir soykırım yapma ihtimalinden bahsediyorum ve bu ancak birbirimize kayıtsız kalırsak gerçekleşir yani depremzedeye kayıtsız kalırsan bu soykırımdır, öğrencilere kayıtsız kalırsan bu soykırımdır. Birbirimize destek olmalıyız. Birisi, birine durup dururken küfrediyor. Alırım paçasını aşağı, edemez. Küfredilene ben kayıtsız kalamam. Birisi çalıyor, çırpıyorsa ben kayıtsız kalamam. Bir daha yüzüne bakmam, onunla çay içmem. İnsanların kötülüğü tedip etmeleri lazım. Yokmuş gibi davranırsak bu soykırımdır."
"TÜRKİYE'NİN ÖNÜNDE AĞIR BİR DÖNEMEÇ VAR"
"Türkiye'de toplumun ikiye bölündüğüne dair analizlere katlıyor musunuz?" sorusuna ise şu cevabı verdi:
"Laf ola beri gele. Biz ikiye bölünmeyiz. Hala aynı mantıyı, hepimiz aynı bulgur pilavını yeriz. Zor dönemden geçiyoruz. 100. yıla kadar dayandık. Yani kaç tane millet bu kadar ağır dönüşümden geçti. Benim çocukluğumda aynı Türkçeyi bile konuşmuyorduk. Bu noktadan sonra Türkiye'nin önünde ağır bir dönemeç var. Bunu almak zorundayız. Bu dönemeç en başta eğitimle ilgili bir dönemeç."
İkincisi Hukuk. Üçüncüsü ise hukukun hemen kolunda gideni; ahlak. Şaşırdık yani neye ahlak neye ahlaksız dememiz gerektiğini neredeyse unutmuş vaziyetteyiz. Bunu tekrar birbirimize hatırlatmamız lazım. Ahlakla birlikte zaten davranış gelecektir ister istemez ve tabii Türkçe. İyi bir eğitim için, hukuk için Türkçe gerek. Biz bunu yapabiliriz, birbirimize saygıyı tekrar harekete geçirebiliriz. Saygısızlıkla olmuyor, dur dinle. Üstelik büyük avantajlarımız var. Son tahlilde, birbirini seven bir ulusuz. Kınamamız gereken yeri bilerek... Kimi nerede, nasıl kınıyoruz? Utandırarak. Yani kimsenin haddine düşmemeli, abuk sabuk giyinip de kalkıp depremzedelere laf etmek falan. Bunlar olmaz. Nasıl cezalanacak? Halkın gözünden düşerek. Peki bunu nasıl belli edeceksin? Gördüğün zaman arkanızı döneceksiniz, çay içmeyeceksiniz. Hanımefendi diye numara yapmayacaksın. Can yakmayacaksın, dövmeyeceksin, sopalamayacaksın, küfretmeyeceksin ama 'Hadi evladım' diyeceksin. Bunu yapmak çok zor değil. Biz kendimize baktığımız zaman neyin iyi, neyin kötü olduğunu, neyin bizi mutlu ettiğini biliriz."