Kanalları, tarihi binaları ve taş köprüleriyle Avrupa’nın en iyi korunmuş Orta Çağ şehirlerinden biri olan Brugge, adeta bir açık hava müzesi.
➡️UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan şehirde Belfry Çan Kulesi’nden şehri seyredebilir, Begijnhof bahçelerinde huzurlu bir yürüyüş yapabilir ya da küçük teknelerle kanallarda gezinti yaparak Brugge’ün büyüsüne kapılabilirsiniz.
➡️Çikolataları ve dantelleriyle ünlü olan bu şehir, tarih ve romantizmi bir arada sunuyor.
Yarı ahşap rengarenk evleri ve ‘Küçük Venedik’ olarak adlandırılan kanallarıyla ünlü Colmar, Fransa’nın en güzel şehirlerinden biri.
➡️Özellikle Noel zamanında büyüleyici bir atmosfere bürünen Colmar, Brugge gibi masalsı bir hava sunuyor.
Vltava Nehri kıyısına kurulmuş olan Český Krumlov, suyla iç içe olan tarihi bir şehir. 13. yüzyıldan kalma görkemli Český Krumlov Kalesi, şehrin siluetine damgasını vuruyor.
➡️ UNESCO korumasındaki bu kasaba, gotik, barok ve rönesans mimarisinin mükemmel bir birleşimini sunuyor.
Kanalları, Orta Çağ’dan kalma yapıları ve canlı atmosferiyle dikkat çeken Ghent, Brugge’ün en büyük rakibi olarak görülüyor.
➡️ Gravensteen Kalesi, çarpıcı Aziz Bavo Katedrali ve Korenmarkt Meydanı, şehrin en önemli tarihi noktalarından. Ghent tarihi dokusuyla etkileyici bir atmosfer sunuyor.
Bamberg, UNESCO tarafından korunan Orta Çağ mimarisi ve kanallarıyla “Küçük Venedik” olarak adlandırılıyor.
➡️ Regnitz Nehri üzerindeki tarihi Belediye Binası (Altes Rathaus), yarı ahşap evleri ve tarihi bira fabrikaları ile masalsı bir hava sunuyor.
Alpler’in eteğinde yer alan Annecy, büyüleyici kanalları, tarihi taş binaları ve kale manzarasıyla hem güzellik hem de tarihi dokuyu bir araya getiriyor.
➡️ Annecy Gölü’nün berrak sularında tekne turu yaparak bu Orta Çağ kasabasının büyüsünü yaşayabilirsiniz.
Meuse Nehri kıyısına kurulmuş Dinant, küçük ama bir o kadar da etkileyici bir şehir.
➡️ Renkli evleri, nehir kıyısındaki görkemli Notre Dame Katedrali ve tepedeki tarihi Dinant Kalesi, buraya adeta masalsı bir hava katıyor. Aynı zamanda, saksafonun mucidi Adolphe Sax’ın doğum yeri olması nedeniyle müzik tutkunları için de önemli bir durak.
“Arabasız köy” olarak da bilinen Giethoorn, su yolları ve köprüleriyle Orta Çağ’ı anımsatan bir atmosfer sunuyor. Burada ulaşım büyük ölçüde teknelerle sağlanıyor ve köyün içinde motorlu araç bulunmuyor. Sessiz ve huzurlu bir Orta Çağ köyü deneyimi yaşamak isteyenler için harika bir seçenek.
İsviçre’nin az bilinen köylerinden biri olan Lavertezzo, özellikle doğal güzelliği ve tarihi taş evleriyle dikkat çekiyor. Ponte dei Salti adlı tarihi kemerli köprüsü ve turkuaz sularıyla buras, tarihi atmosferi doğayla birleştiren eşsiz bir destinasyon.
