Yaşadığı zor günleri geride bırakıp yeniden ekranlarda yer almaya hazırlanan 40 yaşındaki oyuncu Arda Kural, Katarsis’te Gökhan Çınar’ın konuğu oldu. Psikoz tedavisi gördüğü yıllardan sonra ilk kez tüm yaşadıkları ve duygularıyla kendini açan Arda Kural, hayat hikayesini Gökhan Çınar’a anlattı.
Arda Kural neden sokakta yaşayıp şezlongda uyuduğunu yıllar sonra itiraf etti
Bir dönem psikoz teşhisi konan ve 20 gün Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'nde tedavi gören Arda Kural yaşadığı zorlu günleri anlattı. YouTube'da uzman psikoloh Gökhan Çınar'ın Katarsis programında konuk olan Kural, neden sahilde yaşadığını ve şezlongda uyuduğunun nedenini ilk kez açıkladı. Kural, Emret Komutanım dizisindeki rol arkadaşı Seda Akman ile ilgili de aşk itirafında bulundu. 23 yaşındayken 7 aylık bir evlilik yaşadığını söyleyen Arda Kural tüm bilinmeyenlerini anlattı.
Hayatının kırılma noktasının Yıldız Asyalı olduğunu söyleyen Arda Kural, oyuncu Seda Akman ile sevgili olacakken aralarına Sarp Levendoğlu'nun girdiğini söyledi.
İşte Arda Kural'ın Katarsis'e yaptığı açıklamalar ve hayatına dair bilinmeyenleri...
Ben kötü olduğum zamanlarda da, iyi hissetmediğim zamanlarda da iyiydim. Ben hep iyiyimdir yani. Şimdi buna cevap verecek olursam, uçuyorum. Çok keyfim yerinde. Her şey istediğim gibi, her şeyi yapabilecek kabiliyetim var ama gücüm yokken gücümü oluşturdum, kazandım.
Sektörü bırakalı 10 yıl oldu. Sevenlerimin, beni takip eden insanların yalnız bırakmayışı, 10 yılın sonunda hala 'Arda' demeleri... Beni iyi eden şey bundan başka bir şey olamazdı zaten.
Kendimden çok memnun olduğum bir dönemdeyim. Önceki dönemlerim sıkıntılı dönemlerimdi. Mücadele dönemleriydi... İnsanın başına her şey gelir. Ben de her şeyin içine kendini otomatik sokan biriyim. Kötü insanlarla arkadaşlık kurulmaz, onlardan uzak durursun. Ama ben ısrarla tek başıma aralarında kalmışımdır. O yüzden böyle bir yapım olduğu için başıma bunların gelmesine şaşırmıyorum.
ÇOK KÖTÜ ŞEYLER YAŞAMADIM AMA ÖYLE GÖSTERİLDİ
Çok kötü şeyler yaşamadım aslında ama öyle gösterildi. O durumlara düştüm. Hiçbir şey göründüğü gibi değildir. Ben bu süreci yaşarken, karşı çıkış, hastalık, zorluk, psikolojik kötü durumlar, psikolojimin bozulması, bunları yaşarken içimde başka bir yanım vardı. Yaşadıklarımın çok basit açıklamaları var. Ama dışarıdan görünen o olmadı.
ŞİMDİ ELEŞTİRİLERE CEVAP VEREBİLİRİM
''Sokakta yatıyor, şezlongda uyuyor. Yazık oldu Arda'ya'' dediler. Konuşabileceğim, cevap verebileceğim bir dönem değildi. Çünkü bir mücadele, bir savaş halindeydim. Çok doğru adımlar atıp, çok matematiksel davranmam gerekiyordu çünkü başıma bir şey gelmişti yani. Sustum ama şimdilerde çok rahat cevap verebilirim çünkü bu gücü kendimde hissediyorum. Kendi potansiyelimi, sınırlarımı açabildim. Ben de varım, özgürce konuşabilirim.
ANNEMLE TARTIŞTIM, ŞEZLONGDA UYUDUM
Şezlongda uyumamın nedeni çok basit. Bunun açıklamasını yaptığım zaman o kadar basitki. Görünenle alakası yok. Annemle tartıştım. Psikolojim de zaten düşünsellikte, kendiyle muhakeme halinde... Biraz sinirlerim bozuldu. 'Dışarıda uyuyacağım. Evde uyumayacağım. Hava alıp, yıldızları seyredeceğim' dedim. Aldım battaniyeyi çıktım. Arkadaşımla şezlong kiraladığım bir yer vardı. Açtım bir şezlong yattım, battaniyeyide üstüme çekip uyudum.
Çok rahat hissettim. Köpekler havlıyor falan... Güzel bir sokak ortamı. Sokak o kadar rahatlattı ki... Kafanın üstünde bir tavan yok. Kapalı bir ortamda değilim. Tabii ki dışarıda uyunmaz ama ne var? Büyükçekmece orası, herkesin beni tanıdığı bir yer.
Arda böyle şeyler yapar zaten, Arda'yı bilirler. Zaten kızsalar giderim eve. Öyle bir şey de yok. Zaten kimseyi rahatsız etmedim. Geç bir saat. Uyudum, uyandım ertesi gün basın oraya geldi. Bir şekilde haberleri olmuş. Şezlongun orada röportaj yaptılar. Ben de röportaj verdim ama dediğim gibi kafam doluydu.
Beni hasta eden şey benim zaten hasta ruhlu oluşumdu. Ben Emret Komutanım'da başrol oyuncusuyum. Tabii ki otomatik kafayı çeken kişi, en başta adı yazan kişi. Ne yapmalıyım, nasıl davranmalıyım? Projeyi nasıl taşımalıyım, üstüme düşen vazifeler nelerdir? Bunun içinde duygular da var... Diğer oyuncuların ismi altımda yer alıyor. Onlara bakışım ne olmalı? Ben set arkasında konuştum onlarla. Bu iş ekip işi, bir sürü karakter var. 'Hepimiz ortaya çıkarsak, bir başrol oyuncusu olarak ben taşıyabilmiş olurum. Projeyi önemli kılacak bir hale getiririm' dedim.
O rahatlığı onlara vermiştim. Ben açıkladıktan sonra herkes açıldı, rahatladı. İlk bölümde birinci olduk. Harika gidiyor. Öyle bir şey oldu ki, bu sefer bunu kötüye kullanmaya başladılar. Daha nasıl ezerim, başrolün önüne nasıl geçerim diye düşünenler ve rol çalmalar, senden önce konuşanlar oldu. Sette beni dışlayanlar, bunu yapanlar oldu. Oyuncuları da kendilerine çektiler. Kötü niyetli olduklarını gördüm.
NAMAZA BAŞLADIM, BUNU DA KULLANDILAR
Sette ezan sesini duydum, ezan beni çağırmış gibi oldu. Namaza da başladım. Bunu da kullandılar. Beni çok öfkelendirdiler. Öfke benim psikolojimi bozdu. Bunu kasıtlı, göstere göstere yaptılar. Bunu belli etmeden yaparsın. Kişinin sınırları göz göre göre ihlal edilmez. Oyuncular arasında böyle şeyler olmaz değildir. Psikolojim bozulmadı değil bozuldu.
SEDA AKMAN BANA 'SANA AŞIK OLDUM' DEDİ
Bir kız arkadaşım vardı sette. O da oyuncuydu... Seda Akman. Bir kulübe gitmiştik, orada takılıyorduk. Seda sonradan geldi. Ekibin kadrosuna yeni katılmıştı. Herkes o kulüpte buluşuyordu, oraya gidecektik. Seda geldi, 'Biliyor musun sana aşık oldum' dedi. Biz de yeni tanışıyoruz. Ben de güldüm, heyecanlandım. 'Ben sana aşık oldum, ne yapacağız?' dedi. Ben de 'bilmiyorum' dedim. Beni aldı bir köşeye götürdü, konuşmaya başladık. Etrafımda garip garip bakışlar, kötü hisler...
SEDA İLE ARAMIZDA SARP GİRDİ!
Onu elimden aldılar. Sarp Levendoğlu girdi araya. Seda, Sarp ile ilgilenmeye başladı. Ben de mücadele ederim ama çok kalabalıklardı. Neden bu oldu bilmiyorum. Ama Sarp beni gerçekten çok kızdırdı.
20 GÜNLÜK TEDAVİ İYİ GELDİ
Ben Bakırköy'de 20 günlük bir tedaviye girdim. Biraz kontrollü olmamı sağladılar, o kadar. 20 günlük süreçten sonra kontrollüydüm ve ondan sonra rahatladım zaten. Bu çok iyi bir şey oldu. Öfkeme falan yenik düşmedim ya da öfkeyle oturup zararla kalkacak şeyler yaşamadım. Aslında iyi geldi. Yaşadığım her şey iyi geldi. Ben kendime avantaj olarak görüyorum her şeyi.
Ben kendimi iyileştirdim. Zaten hastalığı falan da umursamadım. Hastalığı kabul ettim ama çok üstünde durup yılmadım. Kendimi iyileştirmek zor olmadı. Ben sadece o durumların içinden geçen bir serüven yaşadım. Benim hatalarım ya da eksikliklerim yüzünden içine düştüğüm bir durum değildi. İnsanın psikolojisini bozuyorlar.
Öfkemi yendim, tamamladım. Öyle şeyler yapacağım ki işimle alakalı, yarattığım dünyayla alakalı, bütün hırsımı buradan alacağım. Planladığım çok şey var. Çok üzüldüğümde gülüyorum çünkü sinirlerim çok bozulduğunda komikliğe vuruyorum. Gerçekten değer vermediğim insanlar karşısında öfkelenmem zor.
Ben ağlarım hep. Gözyaşlarımı seviyorum. Çünkü gözümden akarken içimdeki yanışlara su oluyor. Duyguları yoğun yaşarım.
ANNEM EVE SABAHA KARŞI GELİRDİ
Babam tekstilciydi, annem de Türk sanat müziği sanatçısı. Geceleri gazinonada sahne alıyordu. Sabaha karşı gelirdi eve. Onu sahne kostümüyle görürdüm. Çok kıskanırdım, korumaya çalışırdım. 'Bu saatte gelmeyeceksin. O kıyafetle durmayacaksın' falan derdim. Annem dinlerdi, sayardı, değer verirdi. Ciddiye almamazlık etmezdi. Bu beni rahatlatıyor ve özgürleştiriyordu. Babam dediği dedik biriydi. Belaları tiplerin arasına tek başına girerdi. Annem hep tedirgin olurdu. Babamın doğruları yüzünden kendime 9-10 yaşlarında 'ben varım' diyordum.
Annem beni sevmiyor diye düşündüğüm sıralarda bile öyle bir şey olmuştur ki hep yanımdadır. Annemdem başka hiçbir şeyim yok. Araya bir erkek girdi. Annem ve babamın ilişkisinde birden biri bir erkek oluştu. Babam annemle ayrılma eşiğine geldi. Bir adam ilk defa annemin gözünde babamdan daha güçlü daha doğru şeyler yapan, söyleyen ve baamı da gerçekten bir köşeye atabilecek kadar fena bir adam. İlişkileri çöktü. Annem suçlu değil. Babam bizden ayrıldı. 14 yaşlarımdaydım. Ben babam için üzüldüm ama sonuna kadar istediğini yaşasın.
Babam 6 ay önce vefat etti. Düşmüş balkonda, kafasını vurmuş. O kolay kolay düşecek bir adam değildi ama bir yerde bırakmış kendini. Babamı çok severim. Kabadayı ruhlu bir adamdı ama çok cesur bir erkekti. Bana güçlü olmam için önerilerde bulunurdu hep. Sanki kendisi başaramamış ama nerede hata yaptığını biliyor. Bana onları verdi, yeter.
YILDIZ ASYALI HAYATIMIN KIRILMA NOKTASI
Benim hayatımın kırılma noktası Yıldız Asyalı'ydı. Kral TV'de VJ'lik yapmaya başlamıştım. Yıldız'ın dizisi 'Eyvah Kızım'ı çok izliyordum. Yıldız'a hayrandım. Çocuk Kulübü'nde program sunuyordu, gidiyordum çocuk programı izliyordum. O zaman popüler değildim. Onun tipi ve davranışları güzeldi, beni çok etkiliyordu. 'Nasıl tanışacağım bu kızla, nasıl yapacağım?' diye düşünürken en sonunda o teklif geldi. Kral TV'de çalışmaya başlayınca popüler oldum. Diziye çağırılınca da 'Bak Arda şimdi oldu.' dedim. İş gibi değil de gidip Yıldız'ı tavlamak için sanki işe girdim.
Ben sete geldiğim zaman Yıldız ortalardan kaçıp duruyordu. Onu fark ettim. Herkes gülüyordu, oyuncu arkadaşları. Belli ki o da öyle şeyler hissediyor, beni Kral TV'den görmüş. O da ana öyle hayranlık duymuş. Yıldız'la 'heyecandan ölecek' diye dalga geçiyorlardı. Çok güzeldi. Ben çok çılgındım. Annesi bana kızıyordu 'Ondan başka bir şey yokmuş gibi davranma' diye. Çok güçlü bir şey yaşıyorduk ama ayrılmak zorunda kaldık. Ziyaretine gittim. Çok güzel keman çalıyor. Yıldız'ı görmeden olmazdı.
Kızların hepsi Leonardo DiCaprio ile ilgileniyordu. Ben de gittim pislik olsun diye saçımı aynı taradım. Öyle takılmaya falan başladım. Kızlar gülüyordu. Kral TV'deyken mektup yağıyordu. Onu bilerek yapmıştım, sonra şakası yapıldı. 'Leonardo DiCaprio, Türkiye'ye geldi' diye bir imaj çizildi. Çok acayip bir psikolojiye girmiştim. Bakırköy'ün ortasında ağlayacaktım sinirden ben Leonardo DiCaprio falan değilim diye. Bir gün dedim bunu aşmam gerekiyor. O şakadan çok rahatsız olmuştum. Çünkü insanlar benimle ilgilenmiyordu.
23 YAŞIMDA EVLENDİM, 7 AY SÜRDÜ
23 yaşımdayken bir evlilik yaşadım, 7 ay sürdü. Annem çıldırmıştı 'sen evleniyorsun, manyak mısın? Bizi çıldırtma oğlum. Asla izin vermiyorum' diye... Ama yine de tutamadı beni. Evlenmek istedim çünkü evliliği yaşamak istedim ben. Hepsi bu.
ŞÖHRET BANA AĞIR FALAN GELMEDİ
'Şöhret bana ağır geldi' cümlesini bana söylettiler. Bazen politik davranmak zorunda kalıyorsun. Şöhret bana ağır falan gelmedi. Ben şöhret olmayı istemedim. İnsanların beni tanıması çok eşsiz bir şeydir. İşimi çok seviyorum, şöhretten rahatsız değilim. Ben 'Şöhret bana ağır geldi' demekten de nefret ettim. Şöhretin üstündeki baskısı vardı. Bir şekilde ilgi odağı oluyorum ve hep önüne geçiliyor.
'Unutulmak istiyorum' dediğim dönemden 'yeniden başlamak istiyorum' dediğim bir güne geldim. Böyle oldu. Çünkü insanlar beni bırakmadılar. Bu bir şey değil ki... Öyle şeyler yapabilirim ki ben, kendimi biliyorum. Hayalim herkesle birlikte efsanevi bir şey yaşamak. Bir gün hatırlanalım.