SÖZDE SOYKIRIM ANITINI DIŞİŞLERİ ALMANAĞINA SOKMUŞLAR

Ceyhun Bozkurt oceyhunb@gmail.com

Bir elin parmağını geçmeyecek olsa da mide bulandıran bazı eski askerlerin açıklamaları tepki çekti. Hoş onlara asker demek de gelmiyor içimden. Söyledikleri yenilir yutulur şeyler, tepki göstermemek elde olmayan sözler.

Açıkça PKK/PYD terör örgütünün yalan silahına, deyim yerindeyse mermi dolduruyorlar.

Bir tanesi bunu zaten terör örgütünün yayın organında yaptı.

Ancak sadece eski askerleri değil, bir dönem devletin her tarafında görev yapan kişilerin yaptıklarını bilseniz, bunları da normal karşılarsınız.

Zaten FETÖ diye bir gerçeklik var. Devletin her bölümüne, kademesine sızıp, bomba oldular Türk milletine yağdılar, yalan olup beyinlerimizi işgal etmeye kalktılar.

Ben size bir örnek vereceğim. 2015 yılı başında yaşanan bir olay. Bu örnekle ne tür badireler atlattığımızı bir kez daha anlayacaksınız.

Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olmasının üzerinden 4 ay geçmiş.

Erdoğan Cumhurbaşkanı olunca da Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu Başbakan olmuş.

Yerine de Mevlüt Çavuşoğlu Bakanlar Kurulu’nda yeni Dışişleri Bakanı olarak görev yapmaya başlamış. Ama Dışişleri’nde hala tüm kadrolar o tarihte, Abdullah Gül, Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu ile kurulan kadrolar. Dışişleri’nin, ayağı Ankara’ya basarak diplomasi yapan diplomatlarımız sayıca fazla olmalarına rağmen etki olarak zayıf durumda. Çavuşoğlu böyle bir dönemde Bakanlık koltuğuna oturmuş. 2015 yılı başında da her yıl olduğu gibi, pek çok bakanlık ve kurumun benzerini hazırladığı yıllık Almanağını Dışişleri Bakanlığı da hazırlamış.

Bu almanak dünyadaki tüm büyükelçiliklerimize, dış temsilciliklerimize gönderilmiş.

Almanak’ın 24 Nisan’ı da kapsayan haftasını anlatan bölümde yer alan sayfada 6 fotoğraf varmış. Bu fotoğraflardan 5’i, 25 Nisan 1915’te başlayan ve Atatürk’ü Türk tarihinde ve milletinin yüreğinde daha da yükseğe çıkaran Çanakkale kara savaşlarının yıldönümüyle ilgiliymiş. Tarihi savaşta bize karşı savaşan Anzakları temsilen katılanların olduğu tören vs. fotoğraflarıymış.

Ama bir fotoğraf bambaşka bir fotoğrafmış.

Bunu dikkatli bir göz farketmiş. Fotoğrafta, Erivan’da bulunan sözde Soykırım Anıtı yer almaktaymış.

Yani o dönem Dışişleri içinde biri, sözde soykırım iddiasının tam da 100’üncü yılında anıtın hem de kalabalık dolu bir fotoğrafını, Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı’nın yıllık almanağına sokuşturmuş.

O dikkatli göz, fotoğrafı fark eder etmez yetkililere bilgi vermiş ve Ankara haberdar edilmiş. Almanak hemen toplatılmış.

Dışişleri Bakanlığı’mızın o günlerden bugünlerde uluslararası arenadaki etkisini gördüğümüzde verilen mücadelenin önemini daha iyi anlıyoruz.

Dediğimiz gibi bu vatan, devlet ve millet öyle badireler atlattı ki, belki bizim bildiklerimiz buzdağının görünen kısmıdır. Görünmeyen kısmında da bu tür kriptoların saldırıları, ismini bilmediğimiz kahramanların mücadelesi sayesinde savuşturulmuştur.

O yüzden 3-5 eski askerin(!) söylemlerine şaşırmayın.

Ama bu vatanı, devleti, cumhuriyeti, büyük Türk milletini deli gibi sevenlerin varlığını da bilin.

Onların ne olursa olsun, mücadeleyi bırakmadığına inanın.

Ama inanmakla yetinmeyin, onların mücadelesine siz de ses, nefes, gerekirse de bilek olun.

Onları yalnız bırakmayın.

***

HAREKÂT ŞAM İLE DİYALOĞUN ÖNÜNÜ AÇAR

Herkes konuşuyor, soruyor. Sorularla yanıtları, madde madde aktaralım:

- Harekât olacak mı?

Henüz başlamayan bir şey için kesin konuşmak kolay değil ama çok büyük bir ihtimalle olacak. Çünkü Türkiye Suriye’nin kuzeyindeki terör bataklığını kurutmak için kararlı. Yıllarca o bölgedeki terör bataklığının hem ülkemize hem bölgeye verdiği zarar ortada. Bu nedenle olmak da zorunda.

- Harekât Kürtlere karşı mı yapılacak?

PKK-PYD terör örgütü ve bunların siyasi ayağı/destekçileri bu yalanı pişirip pişirip önümüze getiriyor. Harekâtlarda masum tek bir Kürt, Arap ve Türk zarar görmedi. Örneğin Zeytin Dalı Harekâtı’nda (ZDH) siviller zarar görmesin diye, bombardımanlarla yerle bir edilerek çabucak ilerlenebilecekken, adım adım ilerlendi, istihbaratın aktardığı bilgilerle, sivil-terörist ayrımı yapılarak teröristler imha edildi. Bu nedenle ZDH uzun sürdü. Harekâtta tek bir hedef var: PKK-PYD/YPG terör örgütü. Dünyada çok az sayıda ordunun yapabileceği Pençe Kılıç Hava Harekâtı’nda tek bir masumun zarar görmemesi, tamamen teröristler ve destekçilerinin imhası da bunu gösteriyor.

- Harekât nereye yapılacak?

Pençe Kılıç Hava Harekâtı, Suriye ve Irak’ın kuzeyindeki geniş bir alanda, terör örgütü inlerini hedef almıştı. Ancak Suriye’nin kuzeyine yönelik konuşulan kara harekâtı bu aşamada bu ülkenin kuzeyindeki tüm terörist varlığına yönelmez. Bu, uzun vadeli bir iş. Konuşulan harekât geçmiş harekâtlar gibi, belirlenen kritik bir veya birkaç bölgenin terörden arındırılmasını hedefleyecektir. Kulağıma gelen bilgiler, hedefin terör örgütünün Fırat’ın batısında işgal ettiği bölgeleri olduğunu işaret etmekte. Türkiye ile Rusya’nın Fırat Nehri’nin batısındaki terörist varlığına yönelik harekât konusunda görüşmeler yaptığı yönündeki haberler de duyumlarımızı doğruluyor. (Bkz. https://www.middleeasteye.net/news/syria-turkey-russia-negotiate-small-military-operation )

Ancak Ayn el-Arap başta olmak üzere sınır hattımızda bulunan terörist, bu veya devam harekatlarda mutlaka imha edilecektir. Sadece bu mücadele biraz uzun soluklu olacaktır. Sabırlı olmak gerek. Çünkü bu mücadelenin sadece askeri değil siyasi, ekonomik, diplomatik vs. çok sayıda boyutu var ve bütün harekâtlarda aktardığımız boyutlardaki işlemler ilmek ilmek örülüyor.

- Şam yönetimi harekâtı hedef alır mı?

Ankara ile Şam arasında son dönemlerde, özellikle Ankara’dan giden mesajlarla bir sıcak gelişme beklentisi hâkim. Ayrıca yapılan veya yapılacak harekât bölgelerinin, Suriye’yi parçalamayı hedefleyen terör örgütlerine yönelik olması da, özünde toprak bütünlüğü açısından Şam’ın elini kolaylaştırmakta. Ancak siyasi muhaliflerin Türkiye ile güçlü diyaloğu, askeri muhaliflerin de Türkiye’den destek alması, halen Şam tarafından olumsuz karşılanmakta. Dönem dönem PYD/YPG terör örgütüyle de Türkiye’ye karşı ortak tutum aldıkları da bilinen bir gerçek. Türkiye’nin Gül-Davutoğlu ekseninde politika izlediği döneme çok atıf yapılarak, Türkiye karşıtlığı çok diri tutulmaya çalışılıyor. Yine de Türkiye’nin harekatını engelleyecek askeri güç Şam’da yok. Ancak harekatı akamete uğratmak, askerlerimize zarar verecek hamleler yapmak gibi seçenekler karşımıza çıkabilir. Yine de Şam’ın, Moskova’nın olası telkinleriyle göstermelik karşı çıkışları olması daha kuvvetli ihtimal.

- Harekât Şam ile diyaloğu nasıl etkiler?

Türkiye, diplomasi anlamında Şam’a diyalog elini uzattı. Bunu en üst düzeyde de ifade etti. Şam’ın en önemli müttefiki Moskova’dan gelen mesajlar da bu iletişimin kurulması yönünde. Ancak ciddi sıkıntılar halen varlığını koruyor. Bunları; siyasi çözüm noktasında Suriye’deki iktidar-muhalefet geriliminin halen yüksek seyretmesi, Esad’ı çevreleyen güçlerde halen Türkiye ile diyaloğa soğuk yaklaşılması, İran’ın Suriye’deki bağlantılarının ve vekil unsurlarının Türkiye karşıtı tutumu vs. şeklinde sıralayabiliriz. Ancak bu kadar sıkıntıya rağmen harekât iki ülke diyaloğunu hızlandırabilir. Şöyle ki;

1. Genellikle masayı sahadaki gerçeklik ve güç dengesi şekillendirir. Bunu Astana sürecinde yürüttüğümüz diğer harekâtlarda gördük. Türkiye, kendi güvenliğini sağlamak ve bu ülkenin toprak bütünlüğünü korumak yönünde önemli adımlar attı. Bunu yaparken, öbür yandan Rusya ve İran ile birlikte Suriye’deki sorunun siyaseten çözümü için önemli adımlar attı. Türkiye bu harekâtlarda başarısız olsaydı, bu iki ülkeye karşı elimiz çok zayıf olurdu. Ancak askeri gücü, masada diplomasinin elini güçlendirdi.

2. Rusya-Ukrayna(ABD/NATO) savaşı, ABD’nin Rusya, İran, Çin mücadelesinin sertleşmesi ve bazı benzer faktörlerden dolayı, uluslararası ilişkiler zemini de Türkiye’nin lehine bir denge oluşturuyor. Türkiye’yi durdurabilecek kuvvet şu an pek görünmüyor.

3. Bundan sonra terör örgütlerine karşı atılacak adımlar, Suriye’deki iç savaşı bitirmek için de önemli bir kazanım olacaktır. Çünkü bu savaşı uzatmak isteyen güçlerin sahadaki görünür yüzü hem Türkiye’yi hem de Suriye’yi hedef alan terör örgütleri. Bu terör örgütlerinin yediği her darbe iç savaşı bitirmeye yarayacaktır.

4. Siyasi diyalog bu ülkedeki siyasi sürecin işlemesini de hızlandıracaktır. Geçmişte yaşanan gerilimi tırmandırmanın bugün için anlamı yok. Türkiye’nin veya Suriye’nin karşılıklı olarak birbirlerini suçlamalarının da…

İç savaş devam ettikçe, Suriye (Suriyeliler) ve Türkiye (Türk Milleti) zarar görüyor. Bu kaosu bitirmek için Serhat Erkmen’in ifadesiyle iki ülkenin birbiriyle diyaloğa ihtiyacı var. Suriye’deki iktidar ve muhalefetin de… (Serhat Erkmen’in detaylı analizi için bkz. https://fikirturu.com/jeo-strateji/suriyenin-kuzeyine-operasyon-nedenler-dinamikler-riskler/ )

Özetle, Türkiye ile Suriye arasındaki diyalog oluşturma süreci, harekât sonrası hızlanabilir.

Tüm yazılarını göster