Rahip Brunson meselesi ve Trump…

Türk kamuoyu tarafından düne kadar çok önemli olarak görülmese de, hatta neredeyse ilgi çekmese de, Amerikan kamuoyu İzmir’de çeşitli suçlamalarla tutuklanan ve şimdi ev hapsinde tutulan Rahip Andrew Craig Brunson konusu ile yakından ilgileniyor.

Konunun sıradan insanların bile ilgisini çekecek kadar büyümesinde, başta ABD Başkanı Donald Trump olmak üzere, büyüklü küçüklü pek çok Amerikalı yönetici ve siyasetçinin ve çok güçlü evanjelik  dini çevrelerin konuyu gündemde tutması, medyanın da sıklıkla Brunson haberleri vermesinin etkisi büyük.

Mahkemenin, Brunson’un tutukluluk halinin ev hapsine çevrilmesi kararı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın çok önemli bir yurt dışı seyahatine denk geldi. Bu esnada başta Trump olmak üzere ABD’li yetkililer yargının kararını yeterli bulmadıklarını, rahibin tamamıyla serbest bırakılması arzularını ifadenin de ötesine geçen, Türkiye’yi açıktan tehdit eden açıklamalar yaptılar.

Sürecin tam da normalleşme yolunda gittiği bir anda yapılan bu açıklamaların gerçekten Rahip için fayda temin etmek amacıyla mı, yoksa onun üzerinden kavga yürütüp işlerin yeniden içinden çıkılmaz hale gelmesi amacıyla mı yapıldığını anlamak çok güç.

Türk tabiatını hiç bilmeyen, siyasetten zerre kadar anlamayan, yaptıkları açıklamanın sonucunda büyük bir yanılgı yaşayacaklarını umurmazcasına hareket eden Trump ve yönetimi, pek çok konuda maalesef, dünyanın geri kalanını hiçe sayan bir yaklaşım içinde.

Diplomatların işini diplomatlara bırakmıyor, tüccarın işini tüccara bırakmıyor, askerin işini askere bırakmıyor; Kudüs karanını nasıl aldığını açıkladığı konuşmasında yaptığı gibi, son derece kaba, ilkel, nobran ifadelerle geleneksel müttefiklerini incitmekten çekinmiyor; sonrasında da dönüp “Dünya bizi neden sevmiyor?” diye sorabiliyor…

Artık Avrupalı siyasetçiler bile, Tayyip Erdoğan’ın “Dünya beşten büyüktür” mottosundan esinlenerek, “Beyaz Saray Amerika’dan büyük değil” demeye başladı. Trump’ın ve yönetiminin hiçbir dengeyi gözetmeyen tavrı başta Almanya, İngiltere ve Fransa olmak üzere, Amerika’nın tüm müttefiklerini karşısında yer almaya doğru sürüklüyor.

Amerikan başkanının kamuoyunun yakından ilgilendiği bir kişi ile ilgili olumlu neticeler temin etmek, kamuoyunu doyurmak üzere açıklamalar yapması elbette ki doğaldır, ancak işi müttefiki olan bir ülkeyi tehdit ve sürmekte olan bir yargılama sürecini etkilemeye dönük cümleler kurması asla kabul edilemez.

Amerika’da çeşitli nedenlerle tutuklu ve hükümlü olan pek çok Türk var; bunlardan bir kısmı ile ilgili olarak Türk Hükümeti de açıklamalar yaptı, bunların suçsuzluğuna inandığını belirtti, ama işi iki ülke ilişkilerini torpilleyecek ve normalleşmeyi engelleyecek bir tehdit boyutuna vardırmadı.

Elbette Türkiye bu tehditlere pabuç bırakacak ülke değil; Türk yargısı da bunlardan etkilenerek karar alacak değil; ancak yargılama devam ederken belki de Rahip’in lehine tecelli etmesini engelleyecek yoğun bir kamuoyu baskısı yaratacak açıklamalara girmenin alemi nedir?

Şimdi, her attığı twitte “iyi aile babası, din adamı, dürüst insan…” vurgusu yaptığı Rahip için, Türk kamuoyunda oluşan bu olumsuz atmosfer iyi olabilir mi?

Bizim arzumuz, bu tür torpillemelerin ve ipoteklerin gölgelemediği bir Türk-Amerikan ilişkisidir. Müttefiklik önemlidir. Suçlar cezasız kalmaz. Kişi suçsuz ise veya cezaevinde tutulması yasalar çerçevesinde uygun değil ise, gerekmiyorsa yargı ev hapsine olduğu gibi tahliyesine karar verir.

Türkiye yaptırımlarla burnu sürtülecek ülke de değildir. Kıbrıs ambargosu unutulmasın. Sonrasında PKK’ya destek için getirilen kısıtlamalar göz ardı edilmesin. İnsansız hava araçlarına İsrail’in yaptığı engellemeler hatırdan çıkarılmasın; şimdi Türkiye her ambargo ile, kısıtlama ile kendisine verilmeyen şeyleri kendisi üretiyor. Türkiye başka ülkelerle, Türk milleti de başka milletlerle karıştırılmasın.

Dostluğumuz dostluktur. Dostlarımız, dostluğumuzu kaybetmemek için özen göstermelidir.

Tüm yazılarını göster