Başkanlık'a sunulan rapor neden dikkate alınmadı?

Ceyhun Bozkurt oceyhunb@gmail.com

“Başbakanlık mı kaldı” diyeceksiniz. İlerleyen satırları okuyunca, olayı netleştireceksiniz.

Birkaç haftadır yükselen bir şekilde Türkiye’deki Suriyelileri ve kaçak giriş yapan Afganları konuşuyoruz. Bu konudaki enerji o kadar yükseldi ki, Ankara’nın Altındağ ilçesinde 18 yaşında gencecik bir delikanlımızın hayatını kaybettiği adli bir olay, Suriye’den gelenlere karşı bir öfke patlamasına yol açtı. Her kesimin içine yerleşip kargaşa ortamından beslenen veya ipten kazıktan kopmuş küçük bir azınlığın da millete yoğun tahrik girişimleri ile tepki hukuk dışı saldırılara dönüştü. Her şeyde suçu millette arayanlara karşı tepkiliyim. Ben bu saldırılarda varsa provokatörlerin bulunmasını, ancak milletin bu öfkesinin de anlaşılması gerektiğini savunanlardanım. İktidarıyla muhalefetiyle siyaset mekanizması bu meseleyi bir çözüme ulaştırmak yerine, siyasi bir söylem malzemesi haline getirdiği için, insanlar çözümü kendi yöntemlerinde aramaya başladı. Zaten sorunların sokaklara yansıması da genellikle siyasete olan güvensizlikle başlar. Siyaset mekanizmasının meseleleri, partiler üstü bir anlayışla ortak akılla çözmesi ise devlete, siyasete güveni artırır ve böylece sokaklardaki provokasyonlardan medet umanlar hüsrana uğrar. Bu çerçevede, sorunu Altındağ’daki vatandaşlarımızın tepkilerinde arayanlar, konuya yabancı olur, sorunun derinleşmesinin önünü açar. Hele ki dökülen kanlarıyla bu coğrafyayı vatan yapan Türk milletini rahatsız edici söylemlerin, sokaklardaki provokasyonlardan zerre farkı yoktur. Onlar da ateşe odun taşımaktan başka bir şey yapmamış olur.

Peki sorunu çözmek için ne yapmak gerekir?

Elbette bununla ilgili çok sayıda bireysel öneri yapılıyor. Sosyolojik, ekonomik, diplomatik öneriler… Ben de bu yazımda 2017 yılında hazırlanan bir raporu yansıtmak istiyorum. O yılın Aralık ayında hazırlanan raporda özellikle o tarihlerde Fırat Kalkanı harekat bölgesine yönelik, Suriyelilerin geri dönüşünü de içeren önemli saptamalar yer almakta. Raporu hazırlayan merkezin uzmanları ile dönemin Başbakanlık görevlileri, 14-17 Ağustos 2017 tarihlerinde Gaziantep ile Cerablus, Çobanbey ve El Bab’da incelemeler gerçekleştirdi, görüşmeler yaptı. Rapor ağırlıklı olarak, harekat bölgesindeki yerleşim alanları merkezli yerel kalkınmaya yönelik tespitler içeriyordu. Fırat Kalkanı harekat bölgesindeki Aktarin, Aziz, Cerablus, El Bab, Çobanbey, Mare ve Soran bölgelerindeki paydaşlarıyla 10 odak toplantısı da gerçekleştirildi. Çalışmalar neticesinde belirlenen hedeflere ulaşılması durumunda bölgeye büyük bir geri dönüşün de önünün açılacağının altı çizildi. Size raporda yer alan bazı tespitleri ve önerileri madde madde aktarıyorum:

1. Yeniden yapılanma için ticareti kolaylaştırıcı tedbirlere ihtiyaç duyulmaktadır. Söz konusu tedbirlerden ilki bölge içerisinde bir 'serbest ticaret bölgesi' kurulmasıdır. Yapılan görüşmelerde DEAŞ işgali sırasında çok sayıda tüccarın Türkiye'ye gelip işlerini büyüttüğü, Fırat Kalkanı Operasyonu sonrasında ise bölgeye yatırım yapmayı düşündükleri ifade edilmiştir. Söz konusu yatırımcıların da etkisiyle Türkiye'den Suriye'ye giden para transferleri 2010'da 12,6 milyon dolar iken 2015'te 225 milyon dolara kadar yükselmiştir.  Bu durumun nedenleri arasında, Suriyeli girişimcilerin Türkiye'de kazandıkları gelirin bir bölümünü Suriye'deki aile üyelerine göndermesi yer almaktadır. Bölgedeki yatırımcıların yönlendirilmemesi durumunda, PYD kontrolü altındaki Menbiç  ve Rejim kontrolü altındaki Şam ile ticareti geliştirme ihtimalleri söz konusudur. Türkiye'deki sınır kapılarının sadece insani yardımlara yönelik olması, bölgeyi bu kesimlerle ticaret yapmaya yöneltmektedir. Bazı işadamları ise Gaziantep'ten hammadde ithalatını Cilvegözü üzerinden yüksek maliyetlerle ve ürünü görmeden yapmaktadır. Çünkü Afrin'i kontrol eden PYD bölgesinden geçen tırlardan vergi adı altında her ürünün cinsine göre değişen ve ortalamada ürün değerinin yüzde 15'ine tekabül eden bir ücret alınmaktadır. Rejim bölgeleriyle ticarette ise bölge işadamlarının serbest biçimde Şam'a gidiş geliş yapamamaları ödeme vb. konularda zorluk çekmelerine neden olmaktadır. Bölge tüccarları, ürünlerini Türkiye'ye ihraç etmek veya transit ticaret amaçlarıyla Türkiye'deki sınır kapılarının açılmasını ümit etmektedir. Türkiye sınırına yakın bir bölgede kurulacak bir serbest ticaret bölgesi

  • Fırat Kalkanı Bölgesi’nin ekonomik yönden Türkiye’ye bağlanmasına,

  • Suriye’nin farklı bölgelerinden yatırımcıların çekilmesine,

  • Bölgedeki yatırımcıların Gaziantep’ten yaptıkları hammadde tedariki ürünleri görerek yapmasına katkı sağlayabilir. Gerek savaş şartları, gerekse Suriye’nin savaş öncesindeki nedeniyle söz konusu serbest ticaret bölgesi, Türkiye’deki serbest bölge mekanizmasından farklı bir şekilde kurgulanmalıdır. Serbest Ticaret Bölgesi’nin,

  1. Bosna Hersek’in Brcko kentindeki Arizona Market gibi bürokratik işlemlerin kolaylaştırıldığı,

  2. Güvenliği sağlanmış ve antrepo alanı bulunan,

  3. Bölgeye yatırım yapacak kişilerin gerekli güvenlik kontrollerinden geçerek seçildiği bir bölge olması önerilmektedir.

2. Bölgede güvenlik konusunda halen uygun koşullar sağlanamamıştır. ÖSO grupları kırsal yerleşimlere çekilse de bu bölgelerde kurdukları güvenlik noktalarından tır geçişlerinde ücret almaktadır. Bu geçişlerden alınan ücret PYD'ninkinin yaklaşık dörtte biridir. Geçiş noktalarının sayısı arttıkça ödenen ücret miktarı da yükselmektedir. Bu durum, bölgenin farklı kentleri arasındaki ticaretin gelişmesini zorlaştırmaktadır.

3. Bölgedeki idare amirleri, bölgenin yeniden canlanmasında kilit bir rol oynamaktadır. Savaş koşullarından çıkmakta olan bölgenin öncelikle yeniden canlanmaya (rehabilitasyon) ardından ise kalkınma odaklı projelere ihtiyacı söz konusudur. Bunun ilk aşamasında, kurumsal kapasitenin ve insan kaynaklarının zayıflığı bölgeyi Türkiye tarafından atanan idare amirlerine bağımlı hale getirmektedir. Bu nedenle, bölgede görev yapacak ve Türkiye tarafından görevlendirilen idare amirlerinin geçmiş dönemlerde Doğu ve Güneydoğu gibi gelişmişlik düzeyi zayıf bölgelerde başarılı yeniden canlanma ve/veya kalkınma çalışmalarını yürütmüş kişilerden seçilmesi gerekmektedir.

4. Bölge Rejim mekanizmasına yatkın görünmektedir. Bölge savaş öncesinde tarımsal yönden desteklenen bir bölge olduğundan Bölge'nin tarımsal üretimi Rejim için önemli bir konumdadır. Bu dönemde tarımsal ürünlerin ihracatı Esad tarafından yasaklanmıştır. TMO alımlarında fiyatlar Türkiye fiyatının altında ancak Suriye fiyatının üzerinde olmuştur. Ancak Rejim kontrolündeki dönemde bölgedeki çiftçilerin mazot ve gübre desteğiyle elde edilen kazançlarının daha yüksek olduğu ifade edilmiştir. Bu nedenle ürünlerin Suriye piyasasının üzerinde fiyattan alımı, çiftçilerin yaşadığı gelir kaybını yeterince karşılayamamakta ve Bölge çiftçileri Esad yönetimindeki destek mekanizmasını benimsemektedir.

5. Özellikle El Bab'da elektrik ve su altyapısının geliştirilmesine ihtiyaç duyulmaktadır. Jeneratör aracılığıyla üretilen elektriğin yüksek fiyatlı olması, su altyapısının yetersizliği Bölge yatırımcılarının zorluk yaşadığı temel sorunlardandır. Cerablus'taki elektrik sorunu Karkamış'tan sağlanan elektrikle çözülse de El Bab ve Çobanbey'de problem sürmektedir. Bölge yatırımcıları elektrik ve su ihtiyaçlarını ücreti karşılığında karşılamak istemektedir.

6. Bölgede kurumsal kapasite inşası yeniden yapılanma sürecinde önemli rol üstlenecektir. Bölgedeki işadamlarının taleplerini yerel meclislere iletecek ve Türkiye'deki kurumlarla temaslarda bulunacak mekanizmaların zayıf olduğu görülmüştür. Sadece yerel meclisler üyeleri arasında yer alan birkaç işadamı üzerinden yürüyen ilişkiler söz konusudur. Bölgedeki işadamlarını kayıt altına alacak ve ticari ilişkileri geliştirecek bir ticaret odasına ihtiyaç duyulmaktadır. El Bab'da bu yönde girişimler mevcut olsa da kentin savaş öncesinde Halep Ticaret Odası'na bağlı olması kentte bu tip bir altyapının eksikliğini ortaya koymaktadır. Bu nedenle, El Bab'ta kurulacak ticaret odasının Gaziantep Ticaret Odası gibi bölgeyle ilişkileri gelişmiş bir odanın yönlendirmesiyle kurulması faydalı olacaktır.

7. Türkiye'de Fırat Kalkanı Bölgesi'ne yönelik potansiyel yatırımcılar bulunmaktadır. 28 Haziran 2017'de Gaziantep Valiliği'nin gönderdiği yazıda, Cerablus ve El Bab ilçelerinde un fabrikası, yem fabrikası, mercimek ayıklama ünitesi, sebze kurutma-işleme ünitesi, süt ürünleri fabrikası, tahin üretim tesisi, kanatlı ve küçükbaş/büyükbaş kesim ve işleme tesisi, ayakkabı fabrikası, hazır giyim atölyesi, mahsul deposu, ilaç deposu, halı fabrikası, akaryakıt satışı/işlenmesi, GSM iletişim merkezleri gibi ihtiyaç duyulan alanlarda yatırım yapabilecek müteşebbislerle ilgili bilgi istemiştir. Gaziantep Ticaret Odası'na kayıtlı 46 üyenin bu alandaki yatırımlarla ilgilendiği tespit edilmiştir.

Rapordan genel öneriler bunlar. Bu öneriler gerçekleştiğinde, terörden tamamen arındırılacak bölgede oluşacak kalkınma ile yaklaşık 2 milyon Suriyeli bu bölgeye yerleştirilebilir saptaması da yapılıyor. Türkiye ile oluşturulacak ekonomik entegrasyon ile Esad’ın Türkiye’ye karşı hamlelerinin de önü kesilmiş olacaktı. Çünkü bu coğrafyada oluşabilecek ekonomik verimlilik, Suriye ekonomisini de besleyecekti. Esad da bu verimliliğe itiraz edemeyecek, Türkiye’nin önerilerini dikkate almak zorunda kalacaktı.

Ancak bu rapordaki önerilerin tamamı olmasa da büyük çoğunluğu hayata geçirilmedi. Sonrasında da Başbakanlık makamı kalktı.

Gelin şimdi sorumluluğu millet de arayın.

Tüm yazılarını göster