Avokado aşkı mı, su felaketi mi? İzmir'in ezber bozan gerçekleri

Sevgili okurlar, geçenlerde bir televizyon haberinde "Avokado İzmir'i çok sevdi!" diye bir başlık gördüm. Yeşil, sağlıklı, Instagram'a layık bir meyve... Peki ya arkasındaki gerçek? İzmir gibi barajları kuruyan, su kesintileriyle boğuşan bir kentte, su canavarı avokadonun taht kurması başarı mı, yoksa bir çevre ve politikasızlık faciası mı? Bu iş sadece belediyenin suçu değil, sistemin. Ve evet, avokado yerine yerel meyveler diksek, hem suyumuzu kurtarırız hem de sofralarımız bereketlenir. Haydi, soruları tek tek cevaplayalım – bilimle, verilerle ve biraz da mizahla.

 SU KITLIĞINDA TROPİKAL MEYVE YETİŞTİRMEK DOĞRU MU?

Öncelikle, ezberi bozalım: Avokado, İzmir'in "sevgilisi" falan değil; olsa olsa su kaynaklarının düşmanı. Bir kilo avokado üretmek için ortalama 2.000 litre su gerekiyor – evet, iki ton! Bu rakam, Meksika'nın yağmur ormanları için geçerli; İzmir'in kurak yazlarında ise çok daha fazla. Kentte baraj dolulukları dip yapmışken (Tahtalı Barajı neredeyse sıfırda), avokado gibi tropikal meyveler yeraltı sularını haftada 50 mm'lik sulamayla emiyor. Sonuç? Vatandaş muslukta su bulamazken, tarlalar şelale gibi akıyor.

 Peki, bu doğru mu? Hayır, sürdürülebilir değil. İzmir'in mikroklimaları (Seferihisar, Ürkmez) avokado için uygun görünebilir, ama bu "moda" dönüşüm mandalina bahçelerini yok ediyor ve 10 yıl içinde bazı alanları çöle çevirebilir. Uzmanlar uyarıyor: Tropikal meyveler iklim dengesini bozuyor, su krizini derinleştiriyor. Halkın ezberi burada bozulmalı: Bu bir "tarımsal başarı" değil, kısa vadeli ihracat kazancı uğruna uzun vadeli felaket.

 Belediyeyi suçlamak? İşte asıl ezber bozan kısım: Hayır, tek suçlu onlar değil. Türkiye'nin su yönetimi o kadar karmaşık ki, belediye sadece bir dişli. Sistemik sorunlar var: Piyasa ve bazı kurumlar, "yüksek getirili" diye tropik meyveleri teşvik ediyor, ama bölge bazlı su politikası yok. Sadedcec bir kurumu suçlamak, yangını damla damla söndürmeye çalışmak gibi – etkisiz ve haksız. Gerçek suçlu, denetimsiz vahşi sulama ve iklim değişikliğiyle baş edemeyen ulusal ve bölgesel stratejiler.

 AVOKADO YERİNE HANGİ MEYVELER? BİR KİLO AVOKADO KAÇ KİLO YEREL MEYVE EDER?

Şimdi pratik kısma geçelim: Avokado yerine ne yetiştirelim? İzmir'in iklimine uyumlu, su dostu meyveler bol: Elma, incir, üzüm, nar, portakal... Bunlar hem yerel ekonomi'yi koruyor hem de su ayak izi düşük. Bir kilo avokado için 2.000 litre (2 ton) su giderken, bir kilo elma sadece 700 litre, incir 650 litre, üzüm 600 litre istiyor. Tropik meyveler gibi ithal fidan masrafı da yok, damla sulama bile gerekmeyebiliyor.

 Ezber bozan hesaba hazır olun: Bir kilo avokado yerine aynı suyla kaç kilo yerel meyve üretilebilir? Basit matematikle: Avokadonun 2.000 litresiyle yaklaşık 3 kilo elma (700 lt/kg), 3 kilo üzüm (600 lt/kg) veya 3 kilo incir (650 lt/kg) yetiştirebilirsiniz. Hatta narenciye gibi subtropikallerde (portakal: 560 lt/kg) 3-4 kiloya çıkabilir. Bu, sadece su tasarrufu değil; toprağı koruma, yerel çiftçiye destek ve sofralara daha ucuz, taze meyve demek. Kivi gibi "yarı tropikal" meyveler bile (700-1.000 lt/kg) avokadodan iyi, ama en iyisi geleneksel olanlar. Yalova'da kivi teşvik ediliyor diye her yerde tropik moda başlamasın – su kıtlığında yerel kazanır!

 TÜRKİYE'DE SU YÖNETİMİNDE KAÇ KURUM VAR? KİM SORUMLU TUTULABİLİR?

 Halkın en büyük ezberi burada: "Su sorunu mu? Belediye çözsün!" Oysa Türkiye'nin su yönetimi, çok başlı bir ejderha gibi – sayamadığım kadar çok kurum ve kuruluş var! İşte bir liste:

  • Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü (DSİ): Barajlar, sulama projeleri, taşkın yönetimi.

  • Su Yönetimi Genel Müdürlüğü (SYGM): Havza planları, su verimliliği stratejileri.

  • Tarım ve Orman Bakanlığı: Genel koordinasyon, ulusal su planı.

  • Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı: Su kirliliği, arıtma tesisleri.

  • AFAD: Su kaynaklı afetler (kuraklık, taşkın).

  • İLBANK: Su altyapı finansmanı, belediye desteği.

  • Türkiye Su Enstitüsü (SUEN): Araştırmalar, politika desteği.

  • Yerel Su İdareleri (İZSU vb.): Evsel su temini, kesintiler.

  • İSKİ, ASKİ, İZSU, AKSU, ...

 Bütün bunların yanısıra her gün yeni bir başka kurum ve kuruluş da bir marifetmiş gibi kurulabiliyor, öff ya!..

 Bu kadar çok başlılıkta, belediye, vb bir kurum tek başına sorumlu tutulamaz. Koordinasyon eksikliği var: Bir kurum baraj yapar, diğeri tarım politikası belirler, öteki denetler. Sonuç? Tropik meyveler gibi sorunlar denetimsiz büyüyor. Ezberi bozalım: Sorun kişisel değil, yapısal. Tek bir belediyeyi taşlamak yerine, ulusal su kanunu ve bölge bazlı suya göre ürün planlaması talep edelim.

 SONUÇ: TROPİK DÜŞLER DEĞİL, STRATEJİK GERÇEKLER

Okurlar, avokado güzel ama su daha güzel. İzmir gibi kurak illeri su krizi, tropik modayla değil; akıllı tarımla çözülür. Yerel meyvelere dönelim, suyu altına çevirelim. Bir dahaki alışverişte avokadoya uzanırken düşünün: Bu meyve su değil, geleceğimizi tüketiyor.

 Halk olarak ezberimizi bozup bilinçlenelim – çünkü susuz kalmak, en pahalı lüks. Suyu sevelim, avokadoyu değil!

Tüm yazılarını göster