ABD’de kazan kaynıyor... Trump’ın övdüğü yasa borcu 40 trilyon dolara çıkartacak
Ülkesini adeta bir şirket gibi yönetmeye çalışan ABD Başkanı Donald Trump, attığı tüm adımlarda ‘şirket’ bilançosunu iyileştirecek yasalar çıkarıyor. Trump, 4 Temmuz'da Beyaz Saray'da askeri jet gösterileri ve kalabalık destekçi katılımıyla adeta bir mitinge dönüşen törende, kapsamlı vergi indirimleri ve harcama kesintileri öngören yasa tasarısını imzalayarak yürürlüğe soktu.
Tasarı, 2017’deki vergi indirimlerini kalıcı hâle getirmeyi, göçmenlerin sınır dışı sürecini hızlandırmayı ve dar gelirli Amerikan halkına sağlık ile gıda yardımlarında ciddi kesintilere gitmeyi hedefliyor.
Demokratlar, düzenlemenin düşük gelirli Amerikalıların sosyal yardımlara erişimini zorlaştırırken zenginlere vergi avantajı sağladığını belirterek sert eleştiriler yöneltti. ABD’nin mevcut 36,2 trilyon dolarlık borcuna 3,4 trilyon dolar daha ek yük getirmesi beklenen yasa sonrası, teknoloji milyarderi Elon Musk da ülkenin iflasa sürüklenmesine izin vermeyeceğini söyleyerek yeni bir siyasi oluşum olan "America Party"yi kurduğunu duyurdu.

Trump bu girişimi "saçma" olarak niteleyerek ABD'nin iki partili sistem üzerine kurulu olduğunu vurguladı. Musk, partisinin hedefinin yasa tasarısını destekleyen Cumhuriyetçi vekilleri görevden almak olduğunu belirtti. Bu çıkış, Musk’ın daha önce destek verdiği Trump ile arasının açılmasına neden oldu. Trump, Tesla ve SpaceX’in devletle olan çıkar çatışmalarına işaret ederek Musk’a yönelik eleştirilerini sosyal medyada da sürdürdü. Musk’ın çıkışı Tesla hisselerinde baskı kurmaya devam ederken, bu gelişmeler üzerine, Musk’ın siyasi planlarının CEO görevleriyle çeliştiğini savunan yatırım şirketi Azoria, Tesla ETF lansmanını da erteledi.

Yasa tasarısının piyasalara etkisi de ciddi oldu. Uzmanlar, Trump’ın yaklaşımını bir iş adamı hatta pragmatik bir tüccar refleksiyle okumak gerektiğinin altını çiziyor. Başından bu yana Amerika’yı bir şirket gibi yönetmek istediğini vurgulayan Trump, “Make America Great Again” (MAGA) sloganıyla büyüme odaklı bir vizyon ortaya koydu. Dolayısıyla, bu yasa sadece vergi indirimi ve harcama artışı değil, aynı zamanda büyümeyi teşvik eden bir araç olarak da kurgulandı. Hatta, artan bütçe açığının tarifelerden elde edilecek gelirle kapatılabileceği beklentisi de göz ardı edilmemeli. Bu büyüme perspektifi, enflasyon riski nedeniyle FED’i düşündürse de, piyasa cephesinde şirket kârlarının artabileceği beklentisi ağır basıyor. Bu nedenle yatırımcılar, hisse senetlerine yeniden alıcı bir gözle bakmaya başladığını da altını çizmem gerekiyor.

Peki, hisse senetleri gerçekten pahalı mı? Kıbrıs İktisat Bankası Hazine Grup Müdürü Emre Değirmencioğlu, şöyle konuştu: “Geçtiğimiz haftalarda Türkiye’de büyük bir sanayi şirketine gerçekleştirdiğim sunumda, özellikle savaş atmosferinin hüküm sürdüğü bir dönemde, ABD borsalarının neden hâlâ yükseldiği sorusuyla karşılaştım. Sunum sonrası bu soruyu zihnimde evirip çevirmeye devam ettim. Bu perspektifle, ABD'nin en büyük 500 şirketini kapsayan S&P 500 endeksini gerçek bir değer ölçütü olan altın cinsinden analiz ettiğimde, son 10 yılda endeksin neredeyse yatay bir seyir izlediğini gözlemledim. Bu da sıkça dile getirilen "hisse senetleri çok pahalı" söyleminin, en azından altın bazında bakıldığında, temelsiz kalabileceğini düşündürdü.
Dahası, analizden “Muhteşem Yedili” olarak anılan dev teknoloji hisselerini çıkarıp, yerlerine yeni büyüme teması olarak öne çıkan savunma sanayi hisselerini koyarsak –ki NATO ülkeleri savunmaya GSYİH’lerinin %5’i oranında bütçe ayırma kararı aldı– hisse piyasasında hâlâ yukarı yönlü bir potansiyelin olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
Elbette, Trump’ın mali disiplini zorlayan “büyük güzel yasası” kısa vadede büyüme etkisiyle hisse senetlerine pozitif yansıyabilir; fakat aynı yasa, diğer tarafta tahvil piyasası açısından önemli bir baskı unsuru oluşturmaya aday olduğunu da göz ardı etmiyoruz.”