‘SİYASİ MAHKUM(!)’, ‘TECRİT(!)’, ‘FİLOZOF(!)’, ‘SAMİMİ(!)’ MESELESİ

Ceyhun Bozkurt

Ceyhun Bozkurt

oceyhunb@gmail.com

Tele 1 Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ’ın AK Parti Milletvekili Galip Ensarioğlu’nun sözlerini değerlendirirken teröristbaşı Abdullah Öcalan’a yönelik söylediği skandal sözler gündemin ilk sırasına oturdu. Yanardağ’ın teröristbaşı için sözlerini sıralayacak olursak;

- 25 senedir hapiste ve tecritte,
- Türkiye’de en uzun süre yatan siyasi mahkum,
- Normal infaz yasaları geçerli olsa aslında serbest bırakılması gerekiyor, ev hapsi vs.
- Abdullah Öcalan’a uygulanan tecritin hukukta hiçbir yeri yok.
- Ailesiyle bile görüşemiyor, avukatları ile görüşemiyor.
- Abdullah Öcalan hafife alınacak biri değil.
- Neredeyse filozof oldu, çünkü cezaevinde okumaktan başka bir şey yapmıyor.

Evet tepki çeken bölümler özetle böyle.

Umarım bu bölüme montaj demezler, çünkü gazetecilikte çarpıcı yerler bu şekilde özetlenebilir.

Neyse, esas konuya dönecek olursak Yanardağ’ın bu sözleri üzerine soruşturma açıldı. Soruşturma kapsamında gözaltına alındı. Bu satırlar yazılırken Yanardağ ifadesi alınmak üzere Çağlayan Adliyesi’ne götürülmüştü.

Ben Evren Özalkuş ile yaptığı programın adı ve Yanardağ’ın yaptığı konuşma üzerinden 4 soruya 4 yanıt vermek istiyorum.

SORU 1: Abdullah Öcalan, siyasi bir mahkum mudur?

YANIT 1: Abdullah Öcalan bir siyasi mahkum değildir. İmralı Adası’nda kurulan ve tüm dünyanın izlediği 1999 yılındaki yargılanmasında, “Kurduğu silahlı terör örgütü PKK'yı, aldığı kararlar ve verdiği emir ve talimatlarla sevk ve idare ederek, devletin hakimiyeti altında bulunan topraklardan bir kısmını devlet idaresinden ayırmaya matuf eylemleri gerçekleştirdiği sabit görülen ve bu nedenle eylemine uyan Türk Ceza Kanunu’nun 125. maddesine göre ölüm cezası ile cezalandırılan” bir terör örgütünün lideridir.

Düşüncelerinden veya siyasi eyleminden dolayı değil, 1970’lerle başlayan ve 15 Ağustos 1984 itibariyle silahlı terör faaliyetine dönüşen ve bu sürecin sonunda binlerce kişinin katili olan eylemliliğin baş sorumlusudur.

KCK/PKK terör örgütünün aktif olarak terör eylemleri de devam ettiği için, halen terör örgütünün liderliğini yapan Öcalan da bu eylemlerin baş sorumlusu olmaya devam ediyor.

SORU 2: Öcalan’a tecrit mi uygulanıyor? Tecrit uygulanıyorsa bu yasadışı mıdır?

YANIT 2: Bu iddia uzunca bir süredir terör örgütü ve siyasi destekçilerince bilinçli olarak gündeme getirilen bir yalan. Olayı açalım. Bu meseleyi hukukçu Başbuğ Pınarbaşı’ya sordum. Pınarbaşı, bir mahkumun mahkumiyeti, yani infazı sırasında işlediği suçlardan kaynaklı idari cezalandırmalara tabi tutulabileceğini söyledi. Başbuğ Pınarbaşı buna örnek olarak 5275 Sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 38. Maddesi’ni gösterdi.

Kanunun “Disiplin Ceza ve Tedbirleri, Ödüllendirme” başlıklı Sekizinci bölümünün “Disiplin cezaları ve tedbirleri” başlıklı madde şu şekilde:

Madde 38- (1) Çocuklar haricindeki hükümlüler hakkında uygulanabilecek disiplin cezaları ağırlık derecesine göre şunlardır:

a) Kınama.
b) Bazı etkinliklere katılmaktan alıkoyma.
c) Ücret karşılığı çalışılan işten yoksun bırakma.
d) Haberleşme veya iletişim araçlarından yoksun bırakma veya kısıtlama.
e) Ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma.
f) Hücreye koyma.

Bu madde avukatla görüşmesine  engel değil. Ama aynı kanunun “Ceza İnfaz Kurumunda Hükümlünün Hakları, Güvenceleri ve Kısıtlamalar” başlıklı Üçüncü Kısım ve “Savunma Haklarının Kullanılması, Kültür ve Sanat Etkinliklerine Katılma, İfade Özgürlüğü” başlıklı Birinci Bölümü’nde Avukatlarıyla konuşmasına yönelik de mahkumun infazı sırasında işlediği suçların yer alması durumunda gerekli yasal engellemeler mevcut.

Bu bölümde engellemelere gerekçelerden biri olarak terör suçlarından “mahkûm olanların avukatları ile görüşmelerinde, toplumun ve ceza infaz kurumunun güvenliğinin tehlikeye düşürüldüğüne, terör örgütü veya diğer suç örgütlerinin yönlendirildiğine, bu örgütlere emir ve tâlimat verildiğine veya yorumları ile gizli, açık ya da şifreli mesajlar iletildiğine ilişkin bilgi, bulgu veya belge elde edilmesi” aktarılmış.

Teröristbaşının, bizlerinde geçmişte çokça eleştirdiği üzere, avukatları, ailesi ve Çözüm Süreci’nde HDP heyetiyle yaptığı görüşmelerde halen aktif olan terör örgütü KCK/PKK’ya talimatları biliniyor. Bu nedenle devletin bu konuda tedbir alması, zaten ilgili infaz yasalarınca zorunlu kılınmış.

Yani Abdullah Öcalan, keyfi bir cezalandırma için değil, işlediği bu suçlardan dolayı ailesi ve avukatlarıyla görüştürülmüyor.

SORU 3: Abdullah Öcalan filozof mu oldu?

YANIT 3: Filozoflar, yaşadıkları dönemlerde aykırı da görünse, insanlığın faydası için fikir üretir, bunun mücadelesini verir. Gerek insanlık, gerek Türk tarihinin filozofları bunlara örnektir. Ancak Öcalan 1991 seçimleri öncesinde “HEP ile ittifak yapan SHP’ye oy vermeyenlerin tavuklarına kadar öldürün”, Çözüm Süreci döneminde “Devlet istediklerimizi yapmazsa çok kanlı saldırılar olur” diyecek kadar gözü dönmüş bir canidir. Kundaktaki Kürt kökenli bebeklerimizden, vatandaşlarımızdan gencecik öğretmenlerimize kadar silahsız insanlarımızı, askerlerimizden, polislerimize, istihbaratçılarımıza, korucularımıza kadar da bu ülkenin güvenliğini sağlayan aslan gibi yiğitlerimizi hedef almıştır. Bu insana filozof değil olsa olsa cani denir.

Ek olarak, çok kitap okumak bilgiyi artırır. Bu bilgiyi olumlu yönde kullanırsan filozof veya bilgin, olumsuz yönde, kanlı eylemler için kullanırsan cani olursun.

SORU 4: Son soru Yanardağ’ın açıklamalarına konu olan Galip Ensarioğlu’nun “Abdullah Öcalan daha samimiydi” açıklaması üzerine. Öcalan gerçekten samimi miydi?

YANIT 4: Hayır, teröristbaşı Abdullah Öcalan hiçbir zaman samimi olmadı. O, kendi ve örgütsel çıkarları dışında bir şey düşünmedi. Bütün terör faaliyetleri ve cezaevi döneminde her zaman güce göre hareket etti. Yedi Kocalı Hürmüz misali, güç, albeni kimdeyse ona yöneldi. Örneğin yakalandığı dönem “Ben devlete hizmet etmeye hazırım” derken, ABD’nin Irak’ı işgal süreciyle başlayan dönemde Türk devletine meydan okumaya kalktı.

Çözüm Süreci’nde de duruma göre kah devlete göz kırptı, kah örgütü güçlendirmenin, Türkiye’yi parçalamanın zeminini oluşturmak istedi. 3 Nisan 2013 tarihli BDP Heyeti görüşmesinde söylediği şu sözler, aslında iyi niyetli görüntü vermesinin altında Türkiye’yi parçalama niyeti olduğunu gösteriyor: “Basına yanlış şeyler yansıdı. ‘Öcalan bağımsızlıktan, federasyondan, özerklikten bilmem neden vazgeçti’ dediler. Ben hiçbir şeyden vazgeçmedim. (…) Ben sadece, ‘demokratik Türkiye olmadan bunların hiçbiri olmaz, zamanı da değil, arabayı atın önüne koymayın’ diyorum. Önce demokratik Türkiye olmalı.”

Teröristbaşının ‘Demokratik Türkiye’den kastı, yasal-anayasal altyapı hazırlanmadan örgütün hedeflerine ulaşamayacağı vurgusudur.

Yani Öcalan, “yasal-anayasal zemin hazırlanmadan Türkiye’yi bölemeyiz” demektedir. Bu nedenle Öcalan hiçbir zaman samimi olmadı.

 

Diğer Yazıları