Avrupa'nın yeni güvenlik mimarisi kazandıracak! 800 milyar Euro’luk pastanın büyük dilimi Türkiye’nin olabilir
ABD Başkanı Trump’ın, Ukrayna savaşında kötü bir karneye sahip olan Avrupa Birliği’ni NATO kartıyla sıkıştırdı. Artık güvenlik isteniyorsa, parasının ödenmesi gerektiğini söyledi. Tüm denge bozuldu. Füze ve top mermisi stokları tükenen, asker bulmakta krize giren Avrupa Birliği, acil mühimmat ihtiyacı için yönünü Türkiye’ye çevirdi.
İBRAHİM AÇAR/ANALİZ
NATO Genel Sekreteri Mark Rutte, İstanbul’daki Rusya-Ukrayna barış görüşmeleri sırasında, Türkiye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın rolünü överken, araya çok önemli bir mesaj ilave etti. Rutte, Türkiye’ye daha fazla savunma sanayii siparişi verilmesi çağrısında bulundu.
Şimdi, durum şöyle: ABD’den güvenlik konusunda azar işiten, NATO’nun dağılması konusunda öngörülerin üst düzey AB yöneticilerinin ağzından döküldüğü bu günlerde, yeni dönemin kapısı aralanıyor.
950 MİLYAR EURO KAYNAK VAR
Türkiye, yerli-milli savunma sanayi endüstrisiyle AB güvenliğinde baz geçilmez tek aday konumunda. AB, bu alana harcamak için 150 milyar Euro’luk kaynak toplamaya başladı. Almanya, Trump’ın çıkışları nedeniyle, tasarruf önlemlerini bir kenara atan yasayı çıkartarak, 800 milyar Euro’luk savunma bütçesini onayladı. Toplamda 950 milyar Euro’luk pasta oluştu.
AB’nin 150 milyar Euro’luk planında üye ülkelerin savunma harcamalarını artırmak için sermaye piyasalarından toplanacak para, ortak savunma sanayi alımları için kullanılacak. İlgili fon, üye ülkelerin talebi üzerine üyelerin ulusal planlarına göre dağıtılacak. Ayrıca Avrupa Yatırım Bankası, savunmayla ilgili faaliyetlerin finansmanı için uygunluk kriterlerini yeniden düzenleyecek.
AB’nin savunma bülteninde üye ülkelerin yanı sıra aday ülkeler ve savunma ekosistemine destek veren ülkeler arasında Türkiye’nin adı iki kez geçiyor. Bu da acil ve yoğun alımların tedarik adreslerinden birinin Türkiye olacağını gösteriyor. Nitekim savunma harcamalarının artırılması kararı ve finansal adımlar, Türk savunma sanayi firmaları için yeni fırsatlar oluşturacak.
TÜRKİYE’NİN ADI İKİ KERE GEÇİYOR
Türkiye'nin Avrupa'nın yeniden şekillenen güvenlik mimarisindeki olası rolü, Berlin merkezli Uygulamalı Türkiye Araştırmaları Merkezi (CATS) tarafından yayımlanan son raporda mercek altına alınıyor.
Almanya'nın saygın düşünce kuruluşlarından Bilim ve Siyaset Vakfı (SWP) bünyesindeki CATS'ın raporunda, NATO üyesi Türkiye'nin Avrupa'nın yeni güvenlik mimarisinde söz sahibi olup olmaması gerektiği ve dışlanmasının oluşturacağı muhtemel riskler hakkında çarpıcı tespit ve öngörüler yer alıyor.
Raporda, Avrupalı siyasi karar alıcılara Türkiye ile savunma ve güvenlik alanındaki iş birliğinin ne şekilde ileriye taşınabileceğine ilişkin öneriler sıralanırken, Türk siyasi karar alıcılara da "bir daha asla gelmeyebilecek fırsat" uyarısı yapılıyor.
CATS raporu, emekli büyükelçi Alper Coşkun'un imzasını taşıyor. Carnegie Uluslararası Barış Vakfı'nın Avrupa Programı'nın kıdemli uzmanlarından Coşkun, kaleme aldığı raporda öncelikle Avrupa güvenlik mimarisindeki çözülmeye sebep olan iki başlıca sınamaya dikkat çekiyor.
Raporda bir yandan Rusya'nın saldırganlığı ve revizyonist hedeflerinin, Avrupa'yı geniş çaplı bir çatışma riski ile karşı karşıya getirdiğine işaret eden Coşkun, diğer yandan Donald Trump'ın başkanlığı ile birlikte Avrupa kıtasının güvenliğinin garantörü olan ABD'ye duyulan güvende yaşanan erozyona dikkat çekiyor.
Avrupa'nın karşı karşıya bulunduğu sınamaların bunlarla sınırlı olmadığına da vurgu yapılıyor. Kıtanın güvenliğine risk oluşturan tehditler, Ortadoğu'daki istikrarsızlık ve çatışma sarmalları, İran, Irak, Suriye gibi ülkelerden kaynaklanabilecek terör tehditleri ve düzensiz göç olarak sıralanıyor.
Bu sınamalarla Türkiye'nin de başa çıkmak zorunda olduğuna vurgu yapan Alper Coşkun, "Avrupa ve Türkiye'nin güvenliği iç içe geçmiştir. Sinerji içinde hareket etmek her iki tarafa da fayda sağlayacak" sözleriyle Avrupa'nın yeniden şekillendirmekte olduğu güvenlik mimarisindeTürkiye'yi de dikkate almak zorunda olduğunu, bunun hem Türkiye'yi hem Avrupa'yı daha güvenli hale getirecek bir angajman fırsatına da kapı aralayacağını kaydediyor.
Coşkun gerçekte Ankara'nın Batı ile bağlarını koparmak istemediğini, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın Mart ayındaki bir röportajında ABD Başkanı Trump'ın NATO müttefiklerini rahatsız eden hamlelerini "uyanış çağrısı" olarak nitelendirdiğini ve "NATO'nun dağılması durumunda Türkiye'nin yeni bir Avrupa güvenlik mimarisinin parçası olma arzusuna" vurgu yaptığını anımsatıyor.