Yahudi ajanı casus imamlar… İsrail Cumhurbaşkanı Herzog’u ziyaret eden sahte imamlar bize neyi hatırlatıyor? - Gündem Haberleri

Yahudi ajanı casus imamlar… İsrail Cumhurbaşkanı Herzog’u ziyaret eden sahte imamlar bize neyi hatırlatıyor?

İsrail Cumhurbaşkanı Herzog’u ziyaret edip övgüler yağdıran sahte imamlar konusu tartışmaları da beraberinde getirdi ve İslam tarihinde yaşanan benzer hainlikleri hatırlattı.

Hazreti Musa, ashabı ile çölde seyahat ettiği bir sırada ayağına diken batmış, bir köpek görür.
Köpeğin haline üzülen Peygamber, köpeğe yardım etmek için köpeğe yönelir.
Ashabı, “Ey Musa, etme! O köpek seni ısırır.” Sözleriyle ikaz eder.

Hz. Musa dinlemez ve köpeğin ayağından iğneyi çıkartır. Köpek can havliyle İslam Peygamberlerinden Hz. Musa’yı ısırır.

Ashabı Hz. Musa’ya dönerek “Ya Musa, biz demedik mi seni ısırır!”

Hz. Musa acı bir tebessümle cevap verir; “Ben Musa’yım! Musalığımı yaptım. O ittir; itliğini yaptı.”

Bugün Siyonizm’in bölgede yaptığı katliamları eleştirirken geçmişte biz Müslümanların Yahudilere yaptığı yardımları hatırlatmak anlamsızdır. Biz Müslümanlığımızı yaptık, Siyonist Siyonistliğini yapacak bundan daha doğal bir durum yoktur.

Yahudi ajanı casus imamlar… İsrail Cumhurbaşkanı Herzog’u ziyaret eden sahte imamlar bize neyi hatırlatıyor?

Lakin son görüntüler tüm Müslümanların yüzünde acı bir tebessüm oluşturdu. Katliamcı İsrail’in bir algı çalışması olarak Avrupa’dan topladığı ne idüğü belli olmayan bazı sözde İmam ve Hacılar Cumhurbaşkanı Herzog’u ziyaret ederek kameralar önünde bilhassa İslam Alemi’nin aklıyla alay ettiler.

Olayın samimiyetsizliğinden çok sahte ve casus imamların İslam Alemi’ndeki travmasını iyi bilen İsrail devlet aklının ürünü bir prodüksiyondu bu.

İslam tarihi bunun sayısız örnekleriyle dolu.

HZ PEYGAMBERİN NAAŞINI ÇALACAKLARDI

Batı’nın en barbar tecavüzlerinin başında Haçlı Seferleri gelmekteydi. Bu habis savaşta milyonlarca Müslüman şehit olmuştu. Nureddin Zengi, Selahaddin Eyyubi ve Sultan Baybars gibi isimler bu hayasız akını İslam Alemi’nin kalbinden söküp atmayı başarmıştı.

846 senesinde Müslümanlar, Sicilya’yı fethederken- nedendir bilinmez tarih sayfalarında çokça şahit olmasak da - Vatikan’a da girmeyi başarmıştı. Bugün Avrupa’da bulunan en kutsal mabet kabul edilen Aziz Petrus Bazilikası’nda İslam sancağı bir süreliğine dalgalanmıştı.
Batılılar, 846 yılındaki bu fütuhat hareketinin intikamını almak ve Müslümanları tarih sahnesinden silmek adına sinsi bir plan yaptı. Buna göre; İslam’ı çok iyi öğrenmiş kişiler hacı-imam kılığında Medine’ye girerek İslam Peygamberinin kabrini açacak ve kemiklerini Vatikan’a kaçıracaktı. 

Tarihçi Murat Bardakçı bir ara konuyu köşesine de taşımıştı;

 “Papa’nın kâfirleri Medine’de üç sene kaldılar ve Hazreti Muhammed’in mezarına giden uzun bir tünel kazdılar. Türbeye yaklaşmışlardı ki, Hazreti Peygamber o sırada Şam’da bulunan Nureddin’in rüyasına girdi ve ‘Yâ Nureddin! Bu mel’unlar benim kabrimi kazıp cenazemi Kâfiristan’a götürmeye çalışıyorlar’ dedi ve adamları birer birer gösterdikten sonra ‘Yetiş yâ Nureddin! Bu vazife sana verildi. Medine’ye gelmende sırrullah vardır. Gel, mezarımın her tarafını tunçlarla ve Horasan işi kâgir binalar ile çevir. Hizmetinin karşılığında sana şehitlik müyesser olacak, kıyamet günü benim bayrağımın altında olacaksın’ buyurdu. Nureddin geceyarısı uykusundan uyandı, baştan aşağı nûra bürünmüş olduğunu gördü ve sabaha kadar on iki bin deve ve at topladı ve yanına da altı bin asker alarak Şam’a doğru yola çıktı.” (Sadeleştirme: Murat Bardakçı - Papa, Peygamberimizin naaşını çaldırmak için Medine’ye 20 ajan papaz göndermişti)

Osmanlı zamanında da bu kez Portekizliler benzer bir plan geliştirmiş; ancak bu kez de Piri Reis’in donanmasına takılmışlardı. Piri Reis, Hz. Peygamberin kabrini çalmayı aklına koyan donanmayı yense de bu harekatın bedelini kellesiyle ödeyecekti. Kanuni Sultan Süleyman, İran üzerine gerçekleştirilen sefer sırasında Basra’dan destek gemisi gelmemesi üzerine 90 küsur yaşındaki Piri Reis’i idam ettirecekti. Oysa Kaptan-ı Derya’nın yaptığı fedakârlık ancak ölümünden yıllar sonra anlaşılabilecekti.

İKİ TEHLİKELİ CASUS İMAM: SİR RİCHARD BURTON VE ARMİN VAMBERY

Çoğumuz casus Lawrence ve Gertrude Bell gibi isimleri biliriz.

Onları yetiştiren asıl akla dair ise pek malumatımız yoktur.

Şarkiyatçılığın ve bölgeye ajan yetiştiren ekol, Oxford’un Arkeoloji enstitüsüdür.

David George Hogarth

Bu ekolün ağababası da David George Hogarth’tı.

Bell, Lawrence, Harrington ve İngiliz siyasetine damga vuran Churchill gibi isimlerin hepsi Hogarth’ın tedrisatından geçmiştir.

Sir Richard Burton

Hogarth’ın ilham kaynağı olan kişi ise Sir Richard Burton’dır bizim Müslüman sanarak ona verdiğimiz isimle Hacı Abdulvahid.

Bu adam 1853’te Mekke’ye girmiş ve Müslümanlara namaz kıldırmış imam kılığında bir casustu. Burton kendisini rolüne öyle kaptırmış olacak ki öldüğü güne kadar Kur’an okuyup namaz kılmaya devam etmişti.

Türkistan dervişleri kıyafetleriyle Vambery

Bir diğer casus imam Armin Vambery idi.

Bu adam da kendisini davasına öyle adamış bir casustu ki Sultan Abdülhamit’in dahi dikkatini çekecekti.

Armin Vambery

Hive, Semerkant ve Buhara gibi bölgelere gidip sözde Padişah adına İslam’ı anlatıyordu. O da Burton gibi kusursuz Kur’an okuyordu. Hatta Buhara’da imamlar arasında yapılan bir Kur’an münazarasını dahi kazanmayı başararak bölgedeki Müslüman emirlerin güvenini elde etmişliği bulunmaktadır.

Yahudi kökenli Vambery bir yandan da Türk Derneği gibi yerlerde Türk milliyetçiliği ve Turancılık üzerine söylevler vermesi son derece şaşırtıcıdır.

Bugün dahi “Macarlar Türk Kökenlidir” teorisini ortaya atan kişi Vambery’in ta kendisidir.
İmam Ali Bey el Abbasi namıyla Domingo Badia, İsveç’ten kalkıp İslam alemini İmam kılığında karıştırmaya gelen John Lewis Bruchardt, Hacı Yunus el Masri ismiyle tanıdığımız Ludovico Di Verthama… Liste o kadar uzun ki dosyamıza sığdırmak mümkün değil.

Bu sahte imamların hepsinin ortak noktası; bulundukları yerlerde fitne çıkmış, Müslüman kanı dökülmüş ya da İslam’ın kutsal emanetleri tehdit altında kalmıştır. Gazze Kasabı Netanyahunun ve CB Herzog’un yanında sahte imamları gördüğümüzde yüzümüzde acı bir tebessümün belirmesi de bundandır.

Velhasıl biz bu filmi daha önce defalarca izledik!