TÜRKİYE- RUSYA İŞBİRLİĞİ VE WAGNER BOYUTU

Ceyhun Bozkurt oceyhunb@gmail.com

Wagner özel askeri şirketinin Rusya’da ortaya çıkardığı kalkışma ve kargaşa, bir anda dünyanın gözünün bu ülkeye dönmesine neden oldu. Özellikle ABD-İngiltere başta olmak üzere NATO’nun başat güçleriyle Ukrayna üzerinden bir savaş yürüten Rusya’da yaşananlar “acaba işin içinde Batılı istihbarat servisleri mi var” sorusunu da getirmesine rağmen Batı dünyası sessizliği ve izlemeyi tercih etti. Malum, Wagner’in kurucusu Prigozhin’in Ukrayna istihbaratı yetkilileriyle gizlice görüştüğü ve Rus askeri birliklerin yerlerinin bilgisini vermeyi teklif ettiği ortaya çıkmıştı. Bunu yapanın, başka angajmanlara girmesi de muhtemel.

Batı’nın, olaylar “şimdilik” yatıştıktan sonraki tavrını iyi izlemek gerekir. Bu, aktardığımız soruya yanıt anlamında ipuçları da verecektir.

Peki Türkiye ne yapmalı?

Kitabın ortasından yazalım: Türkiye, Rusya ile iletişimini bozmadan hatta bu süreçte desteğini beyan ederek devam etmeli. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Rus mevkidaşı Putin’e dünkü telefonu bu açıdan önemli ve anlamlı.

Çünkü bizim tehdit değerlendirmelerimizle Rusların tehdit değerlendirmeleri arasında tehdidin kaynağı benzer. Tehdidin kaynağı aynı: ABD ve Batı’nın ileri gelen ülkeleri.

ABD ve müttefikleri ile terörle mücadelemizde, Suriye-Irak sahasında, Mavi Vatanımızda/KKTC’nin varlığı konusunda, Güney Kafkasya’da, siyasi-ekonomik ilişkilerde, savunma sanayimizde vs. sorunlar yaşıyoruz. Ayrıca ABD’nin Yunanistan’a destek verirken adeta Türkiye’yi Batı’dan kuşatmayı amaçlayan görüntü veren yığınağı da bizi rahatsız ediyor.

Ruslar da aynı şekilde bu ülkelerin Rusya’nın varlığını ortadan kaldırmayı istediğini söylüyor ve buna göre politika belirliyor.

Ruslarla her konuda aynı düşünmeyebiliriz.

Hatta belli alanlarda karşı karşıya da olabiliriz.

Ancak ortak buluşma, hareket noktalarında ilişkileri kuvvetlendirip, sorunları ortak çıkarlar ekseninde çözmek halen bizim önümüzdeki en etkili çözüm olacaktır.

Örneğin Suriye’de yaşanan sorunları ABD ile değil Rusya, İran ve Suriye ile çözmeliyiz. Oluşan  diyalog sürecinde ısrar etmeli, hatta Türkiye’nin insani ve güvenlik menfaatleri çerçevesinde süreci hızlandırmak için elimizden geleni yapmalıyız.

Ege-Doğu Akdeniz meselesi ve KKTC’nin tanınması sürecinde Batı’nın Yunanistan ve Rumların arkasında kararlı duruşuna karşın, Ruslarla diyalog ve hatta işbirliği ilerleme sağlamamıza neden olabilir.

Eğer Kremlin’de bu konuda ortak çalışabileceğimiz yönetim gider, Yeltsin benzeri Batı’yla uyumlu bir yönetim gelirse, o zaman Washington’un tüm oklarını bize çevireceği kesin.

Bunlara ek olarak kendi gücümüzü artırmaya da devam etmeliyiz.

Türk Devletleri Teşkilatı güçlendirilmeli, savunma sanayimizde adımlar kararlılıkla devam ettirilmeli, ekonomide üretim eksenli politikalar planlamayla güçlendirilerek devam ettirilmeli vs. Böylece sadece ABD ve müttefiklerine karşı değil, dünyanın geri kalanına karşı da bağımsız manevra alanımız artar.

Bu yazdıklarımız işin siyasi, diplomatik, askeri boyutları.

Yeniden Rusya’da yaşananlara dönelim.

Ne oldu da Rusya 24 saatlik bir kargaşayı yaşadı ve cinnet, katliam uçurumunun kenarından döndü?

Bu konuyu birden fazla arabaşlıkla ele almaya çalışacağım.

PMC YANİ ÖZEL ASKERİ ŞİRKET BOYUTU

Öncelikle kuruluş ve bugüne geliş ile ilgili detaylarının artık tüm detaylarının yansıdığı Prigozhin (Prigojin diye okunur) liderliğindeki Wagner’in ne yapmaya çalıştığına bakalım.

Wagner ne yapmak istedi?

Nerede hata yaptı?

Türkçeye Özel Askeri Şirket olarak çevrilen “A private military company” yani PMC’ler zararlı mı?

Bu soruları işin uzmanına, kendisi de bir PMC sahibi olan ve özel eğitimler veren eski bir TSK mensubu Sinan Köroğlu’na sordum. Dikkat çektiği önemli noktalar var.

Köroğlu, öncelikle PMC kurmak için gerekli olan sertifikayı almanın hiç de zor olmadığını vurguladı. Buna göre cebinde 1600 Euro’su olan her dünya vatandaşı eğer istekliyse İsrail, Çekya veya Polonya’da, Euopan Security Academy’de 4 ila 6 gün arası eğitim alarak PMC sertifikasına sahip oluyor.

Yani bu konuda öyle ciddi bürokratik engeller yok. Köroğlu da bu işin öcü olmadığını söylüyor.

Dünyanın ihtiyaç olan her bölgesinde özel askeri şirketler eli vasıtasıyla ilgili ülkenin kolluğuna ya da ordusuna özel eğitimler verildiğine dikkat çeken Sinan Köroğlu “Bu irat kaydeden verimli bir çalışmadır. Nihayetinde bir terör örgütünü değil ihtiyaç sahibi ülkenin kolluğunu eğitiyorsunuz” dedi.

“Neden resmi kurumlar değil de özel askeri şirketler eğitim veriyor” diye sordum ve şu yanıtı aldım:

“Bunu askeriniz ya da polisiniz eliyle yaparsanız ülkeniz para kazanamaz. Söylediğinizin adı askeri işbirliği olur. Ek olarak o ülkeyle husumeti olan başka ülkelerin dikkatini ve tepkisini çekersiniz. Özel askeri şirketlerde bu durumlarla karşılaşmazsınız.”

“ÖFKESİNE YENİK DÜŞTÜ”

Wagner’in ne yaptığını sorduğumda “Prigozhin öfkesine yenik düştü, yanlış adım attı” yanıtını aldım.

PMC’lerin yapısına dikkat çeken Köroğlu, şunu söylemekte: “Wagner’in adamları ağırlıklı olarak dünya genelinden devşirmedir. Son savaş etnik açıdan da önemli olduğu için Rus cezaevlerinden özgürlükleri karşılığı çıkarılıp yapıya dahil edilen mahkumları da gücüne ekledi. PMC yapılanmalarında bu vardır. ABD nam hesabına Irak’ta, Afganistan’da ölen ama adı bile anılmayan evsizler vardı.”

Yani bu yapılarda kimsenin tanımadığı, bilmediği, öldüklerinde kimsenin hesap sormayacağı insanlar bulunuyor.

UKRAYNA’DAN SİLAHSIZ DÖNMELİYDİLER

Köroğlu, önemli bir detaya, hatta hataya vurgu yapmakta. Buna göre, sınır bitişiğinde bir operasyon yürütürken teçhiz ettiğin yapıyı geri çekerken silahtan, araçtan-gereçten ve mühimmattan arındırmak gerekir. Hiçbir özel askeri şirket, operasyon dönüşü kendi sınırları içine silahlı girmez. İşte buradaki gariplik bu: Wagner, tam olarak tüm silah, araç, gereçleriyle Rus sınırları içine döndü. Köroğlu şunu söylüyor:

“Kilit konu Savunma Bakanı Şoygu’ya ve Genelkurmay Başkanı Gerasimov’a iki ay önce öfke kusan adamı Bahkmut cephesinde mühimmatsız bırakır, bahse konu kent düştükten sonra silahlarıyla cephe gerisine çekersen sonuç bu olur.”

ELEŞTİRDİĞİ ADAMLARIN KOMUTASI ALTINA GİRMEK İSTEMEDİ

Tüm bunlar yaşananlara gerekçe miydi peki?

Hayır.

Yine Sinan Köroğlu bu kadar yaşanan gerilimin üstüne PMC’leri Rus ordusunun komutası altına sokan kontratı hatırlattı: “Kontrat dayatıldı. Kadirov imzaladı orduya dahil oldu. Prigozhin imzalayıp Şoygu ve Gerasimov komutasına girmeyi istemedi. Başına buyruk davranmak varken neden kendince stratejilerini doğru bulmadığı adamların komutasına girsin ki.”

ÖZEL ASKERİ ŞİRKETLER CEPHEYE SÜRÜLMEZ

Burada önemli tartışmalardan biri de özel askeri şirketleri cephede görmeye alışık değiliz. Örneğin ABD, Irak’taki işgal ve katliam sürecinde, çok tartışılan Blackwater isimli adeta cani topluluğu diyebileceğimiz yapıyı aktif cephe hattına sokmamıştı. Bu işi en iyi uygulayan Amerikan sisteminde, bu şirketler ya perde arkasındaki pis işlerde kullanılır ya da ABD ordu unsurlarını koruma görevi verilir. Böylece cepheye sürülüp popülerliği de artırılmaz.

Sinan Köroğlu, bu kuralın Rusya tarafından gözardı edildiğini, ihlal edildiğini vurguluyor. 

Çünkü Rusya, Wagner’i Ukrayna’da cepheye sürdü. Bakhmut çatışmalarında Wagner cephedeyken, Rus ordusu Wagner’e hava desteği verdi. Wagner kahramanlaşıp, bizim gibi milliyetçi olan Rus toplumunda popülerliğini artırdı.

Ayrıca özel askeri şirketler de kendi içinde farklı yapılara ayrılıyor. Örneğin dün gece A Haber’de katıldığımız programda bilgilerini aktaran Yusuf Alabarda, askeriyelere yemek dağıtımı yapan, ürettikleri insansız araçların kullanımı çerçevesinde ordularla anlaşma yapan şirketlerin bile özel askeri şirket kapsamında değerlendirilebileceğini söyledi.

Tüm yazılarını göster